Saturday, May 30, 2009

REKLAMLAR ve tanitim


Bu bir paylasima davet yazisidir...
Lutfen bir kez dokunmadan gecmeyin...


En son kuzen Kubi'den bahsetmistim.Zaten bir cok blog dostumla dost oldu bile sanirim.Bugun "yazinin guc eksikliginden" bahseden bir post koymus ama ben simdi gidip ona "once yazdigina sen inan" diye bir yorum birakacagim...Son yillarda tanidigim kalemi cok guclu amatorler siralamasinda basta gelir, arada dergilerde yazilari da yayinlanir... (ha?ben uzman miyim? valla ben yorum yaparken kimse "hayir" demedi, demek ki uzmanim :-P).


"Kuzey Isigim" yani ablami zaten benim blogumda 2 yildir izliyordunuz...Ablacim "tembel" grubunda yeni bir blogcudur ama yazdi mi da tam kalbimden vurur beni... sanirim sizlerde de minik bir kipirti yapacaktir; sondan basa giderek son yazilarindan birini okursaniz sanirim benim biricik ablacigimin GUCU ile ilgili fikir sahibi olursunuz(o yazidaki siyah onluklu de benim haaa) :-) )


"Nilly" var bir de; karga tulumba attik onu blog dunyasina... Isinma turlarinda simdi ama ondaki dipsiz kuyudan o tatli diliyle nefis eserler cikacak biliyorum, hatta ara ara sinyallerini vermeye basladi... Haa bu arada... O da kuzenimiz :-)


Sonra bir de "Aysebebek" var, cok uzun suredir 111 rumuzu ile bana yorum birakan Anonim yorumcumuz.Aysebebek benim ortaokul yillarindan beri dostum, yazliktan arkadasim; ben onun ailesinin icinde o bizim ailede... vicik vicikiz yani :-) aglancaklara beraber aglar gulunceklere beraber guleriz.O beni sasirtti; gumburr diye girdi blog dunyasina; ben el verecektim ama sanirim "melekler" el verdi o da blog sahibi oldu.Aile icinde onun kod adi "cakma kuzen" dir.


Bir de "azcoktur" var; benim dostumun dostu; benim de dostum.O ayri bir derin kuyu... Merakla bekliyorum ondan cikacak yazilari; kova kucuk; kuyudan yavas geliyor; agir bir rahatsizligin arkasindan acti blogunu.Piril piril bir kalp o da.


Sonra "oyku" var; vallahi nereden buldum oykuyu hatirlamiyorum ama nasil seker nasil samimi, nasil bilincli bir genc arkadasimiz... o kadar olur... hep yuzumde bir gulumseme "afferim kiz sana" diyerek okuyorum yazilarini.... Bir cogumuzdan daha kuvvetli cakiyor yumrugunu yazileriyla cogu zaman.


"Aysegulcuk" gencecik cok okuyan tatli bir kizimiz.Entellektuel bir ailenin kizi oldugundan hayata 1-0 onde baslamis.Benim blog dunyasindaki en genc arkadaslarimdan birisi Aysegul ve onunla gurur duyuyorum.Nerden mi buldum? Vallahi o beni buldu bicirik...


Bir de "Osman abimiz" var, Kubinin ikinci babasidir o, bir gun kucagindaki o piril piril taslari dokecek biliyorum;


Sonra "Bir garip Amerikali" var, tesadufen buldum, ingilizce biliyorsaniz ve lutfen azicik da biliyorsaniz anlamaya calisarak okuyunuz.... cokkkk cok garip :-) bir Amerikali.....


Bir de "pigme" var yeni buldum onu; hayat hikayesine bir goz atin, inanilmaz enteresan ve buyuk bir ilgiyle izlememi sagladi yazilari...


Paylasimimdir arkadaslar; benden size ikram olsun, paylasanlarin kalbi meleklerle dolsun :-D


Kucuk not: blog dunyasinda olmayan Google ziyaretcilerine : blog ismine tiklayinca direk bloga yonleneceksiniz...


Yasasin paylasim...


Yasasin iyilik ve kosulsuz sevgi...


Thursday, May 28, 2009

Sular kesik!

Nasil sicak ve vicik vicik bir gundu(beni yeni taniyanlar bu tabirleri yaklasik ekim ayina kadar bolca duyacaklar benden; hazirlayayim dedim...)

Sabah radyoda duydum "gune 42 derece sicaklikla baslayacagiz; ogle saatlerinde 47 derece olacak; fakat bugun nem artacagi icin 52 derece falan hissedebiliriz.. Goooodddd Morniiiinnnggggg Dubaiiiiiiiiiiiii"...

MERSi!!!!
very good morning to you too!!!!

Neyse klasik ise gittik klimalar can havliyle HARRRRR HARRRRR HAR HAR HAR!!! HAV HAV HAV!!!! calisiyor ofiste; bir tek ofiste dursan iyi arada disari da cikman gerekiyor; disardan iceri, icerden disari bol miktarda sicak-soguk, soguk-sicak shocklari ile mesaiyi tamamladiktan sonra ac bir insanin ruyasinda dev gibi kizarmis bir pilic gorecegi hayaline denk; eve donus yolunda ben de kendimi eve varir varmaz BUZZZZZZ gibi dusa atacagimi hayal ederek geldim.

Eve giris animi; esyalarimi arabadan nasil alip getirdigimi ve firlayip odama cikmami hayal meyal hatirliyorum...

Tek hatirladigim ben hazirlanana kadar su sogusun diye kuvetin suyunu acmam
(hani takdir edersiniz, yerin altindaki borular bu hava sicakliginda icindeki suyu yaklasik BiN dereceye getiriyor ya:-P o dokulsun biz dusa girmeden once diye acariz yazin muslugu dustan epey bir once)
Muslugu acmamla birlikte "tissssssssssssssssssssssss" sesini duymam ve beyin isimin yaklasik 586dereceye cikmasi saniyorum bana bir omur gibi gelen 3 saniye icinde oldu!

iMMMMMDAAAATTTTT! idi... sular kesilmisti!!!!

Hemen firlayip asagiya indim; bakici ablamiza sordum asagida su var mi diye kontrol etti ve var dedi.
Ikinci hareketim ACiLEN sitenin acil servis telefonunu aramak oldu; "tatli" bir filipinli kizcagiz acti telefonu(ingilizce aksanindan dolayi telefondaki insanin nereli oldugunu anlayabilecegim kadar uzun bir suredir Dubaide yasadigimi farkettim o an) :

Ben : Acil bir kayit vermek istiyorum; isten eve geldim; dus alacaktim; bir baktim ki ust katta su yok

Kiz : Bir saniye bekleyin, telefon numaranizi gordum ev lokasyonunuzu alayim lutfen bir bir bir dir dir dir...

Ben : su.. bu...

Kiz : Kaydinizi aldim; takip referansiniz su bu.. ekip size Cumartesi gunu ulasacak.Bugun butun randevulari dolu teknik ekibimizin; takdir edersiniz ki yarin da Cuma; tum ulke tatil... vir vir vir(diyorken)

Ben : SEN DALGA MI GECIYON YAAAAA??? demisim(Bunu Turkce soylemisim fark etmeden, ablamizla kurabiyem gulmekten karinlarini tutarak kendilerini yere attiklarinda fark ettim)

Kiz : Sorry????

Ben : Bakin; disarda hava 47 derece; isten geldim diyorum... dus alacaktim diyorum... colun ortasindayim diyorummmmm!!!!! daha acil ne olabilir yangin mi var demem lazim?

Kiz : Yangin hangi katta basladi?

(La havle vela kuvvet!!!)

Ben : Yok yangin mangin; bak : sana tasarruf ettirdim itfaiyeyi yollamana gerek yok; bana bir teknik ekip yolla ust kat suyumu geri versinler...

Kiz : Alt katta su var dediniz ama.

Ben : Evet alt katta var ama; mutfak lavabosunda dus almaya calistim; sigamadim nedense onun icin arayip sizden yardim istedim.

Kiz : Lavaboya sigamazsiniz tabii ki Madam.(allahim dalga mi geciyor adam mi seciyor belli degil)

pes ettim.. yalvarmalara gectim.. amirine danis dedim.. bu acil durum dedim.. telefon sapiginiz olacagim diye tehdit ettim filannn.. derkennnn...

yarim saat sonra ALT KATIN DA SUYU KESILMEZ MI????

AHAN DA!!! YEDIM SIMDI SIZI!!!!

rrriiinnggggg.....

(Ayni) Kiz - Buyrun Eemar

Ben - Niha niha niha... referans numaram su su.. alt katin da suyu kesildi.. simdi ne diyorsunuz???

Kiz - (biraz supheli) bir saniye.. tiring miring tirinim tirinim lay lay lom muzik... Kaydinizi aldim ekip en acil durumlar icin aksam sekizden sonra gelebilir sizin icin uygun mudur?

Ben - Dalga mi geciyorsun; uygundur tabi; isterlerse gece yarisi ucte gelsinler DUS ALMAK ISTIYORUUUUMMMM!!!!

Kiz - (bir kahraman edasiyla) baska yardimci olabilecegim bir durum var mi?

Ben - Thanks for nothing!

Kiz - your welcome :))))))))))))))))))))))))))))))))))))

Ben bu yaziyi yazmaya basladigimda buyuk bir minibusle 12 kisilik bir hintli ekip geldi; disaridaki su motoruna baktilar olctuler bictiler... bir de baktilar ki bugunku sicaktan dolayi evin onundeki su kutusundaki "sicaga dayanikli su borusu" erimis... o eridigi icin de evin onundeki deponun suyu elli dereceye falan cikmis; deponun kapagini bir actilar ki buharlar cikiyor...

Dedim ki "hemen yapin neyse ney..."

simdi tangir tungur... tokur tikir... iiinnn vizzzzz.. tizzzz.... vallahi 12si birden bisiyler yapiyor...

cok yorgunum ve SICAKLADIM!!!!

ama...

bu aksam dus alabilecegim icin saniyorum su anda yer yuzundeki en sansli insan benim!!!

Wednesday, May 27, 2009

OLD!


Old : Eski


Old :Yasli


Eskimisle yasli icin ayni sozcuk olabilir mi?


????????????????

Tuesday, May 26, 2009

Sivrisinegin sazindan hos bir name...



“Vulnera omnez ultima nekat” dedi benim kendi abim bir konusma arasinda gecenlerde; beynimin fermuarlarini diger her seye kapatmaya karar verdigim geceydi biraz dusunmek icin.

“Vulnera omnez ultima nekat!” ; “Hepsi yaralar; sonuncusu oldurur!” demek abi’nin de soyledigi gibi.

Bu sozun neden beni gerip de sessiz gecelerimin duvarlarina hapsettigini bilmiyorum; tek bildigim dusunmek istiyordum.

Neydi dusunduklerimi gunler icinde detaylandirmak istemedim kendime; listesini yapmadan varacagim sonuc beni ilgilendiriyordu.

Hem milyarlarca konusma yapma istegi vardi kendimle hem de col gecesi sessizligine burunmek en ufak bir ugultu bile duymadan, kusun kanadinin esintisine bile izin vermeden.

Onlarca, yuzlerce binlerce yaralanma; yaralanmalarim gecti aklimdan…
Eskisi gibi acimadi.

Onlarca yuzlerce binlerce olmelerim hucum etti aklima da duslerime de; “oldum sanmisim” dedim.
Aldigim nefese sukran duyarak gulumsedim…

Hic bu kadar engin gezinmemistim icimde.

Dusunmelerimin her ani gectikce hemen tarih olup onemsizlesiyor yeni gelen an kiymetli oluyordu bir de.

Dusunup eskittigim her dusunce suyun uzerinden islanmadan gecmem icin sekecegim birer kurtulus tasi oluyordu adeta.

Kiyiya az kalmisti...

Yaralarimin kabuklarini yolmayi unuttugumu farkettim, ne cirkin duruyorlardi; aceleyle dokundugum anda yokolduklarini gordu gonlumun goren gozu.

Isik cikti altindan; sevgi cikti; umut cikti; bahar cikti; kus civiltilariyla birlikte masmavi gok yuzu cikti...
Ve su yaziyordu gokyuzunde :

“Her kim ki benim gercek dostum,
Bilsin ki ben ona kulum...
Her kim ki bana puşt,
Bilsin ki ben daha puştum...”

Sunday, May 24, 2009

Calisma tamamlandi.

"Finishing" denen bir bolum varmis; bizim tabirle inssat sonrasi temizlik; yikama; yaglama; cilalama; filan iste neyse...

O bitsin; geliyorum...

Wednesday, May 20, 2009

Alt yapi calismasi dolayisi ile yazilarimiza ara veriyoruz...

VULNERA OMNEZ ULTIMA NEKAT...

bizi izlemeye devam edin...

Tuesday, May 19, 2009

Ugurlama

Tesaduf olamaz BUGUN seni ugurlamak Cumhuriyetimin kizi...





BayramiMiz Kutlu olsun!

Cagdas Turkiyemizin sevgili Gencleri ve her daim ruhu genc kalan ihtiyar delikanlilari ile yuzleri hic kirismayan "aydinligin" kizlari;

19 Mayıs 1919’un 90ıncı yıldönümünde; Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor BayramıMizi sevgi ve ozlemle kutluyorum...



Ataturk'u aniyorum...

Ataturk'un kizlarini, ogullarini cok seviyorum...

Monday, May 18, 2009

Basimiz sag olsun...

Buyuk kaybimiz...

Oksuz kaldi on binlerce kizimiz...

Friday, May 15, 2009

Lutfen dayan...


Olum hak, miras helal...

Senin mirasin bize okuyamayan okutulacak kizlar; biliyoruz hepsini okutacagiz ama...

Lutfen gitme...

Dayan...

:'(

Fishing Boats on the Beach

Hep soyleyince aklima geldi paylasmak; ayciceklerinden sonraki uzun calismam yine Vincent Van Gogh'un bir eserinden reproduksiyon; bence iyi gidiyor :-)



Haa bir de canikomun siparisi gun batimi da elimde; didikliyorum arada :

Thursday, May 14, 2009

Kartal ve yilan...

Uçabilen en muhteşem avcı kuşlardan biriymis kartal.Sahinlerle akrabaymis.Boylari 1metreye ve agirliklari da 7kiloya ulasabilecek kadar buyuklukte olanlari varmis.Gozlerinin keskinligi sayesinde metrelerce oteden avinin yerini tesbit edebilirmis.Her turlu surungen, tavsan ve hatta maymun yermis kartal. Kaplumbagalari bile yediklerini duydugumda cok sasirmistim; zira ayni kargalarin cevizleri icini acmak icin yuksekten atmalari gibi kartallar da kaplumbagayi guclu penceleriyle metrelerce yukari tasiyip kayalara atarak parcaliyorlarmis yiyebilmek icin.

Doganin dengesi filan tamam ama kartalin bunca savunmasiz hayvani mucadele etmeden bu kadar kolay yiyebilmesi; hem de gorus gucunun sayesinde “oyuna” bir sifir onde baslayarak; bana bu dengedeki buyuk haksizlikmis gibi geliyordu ki kartallarin yilan maceralarini duyunca biraz yuregime su serpildi.

Kartalin yilani yemeye calismasi olum riskini goze almasiymis.Zira ataga gectigi ve avina ulastigi saniyede eger yilan da atak bir hareketle kartala dolanmayi basarirsa buyuk bir yasam mucadelesi basliyormus.
Ya kartal yilani yiyecek yilan icin oyun bitecek...
Ya yilan kartali bogacak kartal icin oyun bitecek...
Veyahut da es zamanlama ile kartal yilani parcalamaya basladigi anda yilan can havliyle kartali bogacak ve ikisi icin de oyun bitecek...
Bu ucuncu mizanseni bir figur olarak yaptiklarini ve ne kadar hayran kaldigini anlatiyordu bir arkadasim gecenlerde...

Figurde yilan kartala sarilmis olanca gucu ile, kartalin da gagasi yilanin etine saplanmis ve ikisi de olmus.

Boyle bir figuru neden yaparlar ki diye dusundum kendi kendime; ve arkadasim bu figure neden bu kadar hayran kalmisti...

Bir sembol olmaliydi bu figur; ne bileyim belki cesaretle onurun savasi belki de yasamla olumun ic iceligi gorsellestirilmek istenmisti...

Bunlari dusunurken resmetmeye calistim figuru yarim yamalak ve o sirada anladim;

Herseyin aslinda ne kadar basit oldugunu...

Sadece her kusun degil; her yilanin da etinin yenmeyecegini...


Tuesday, May 12, 2009

Olum acisini izledim ben bugun

Bugun.

Ogleden sonra kahve almaya gidiyordum.

"oghh buuhhooonngggg.. agghhhhh....." gibi sesler duydum.

Masalarimiz acik ofis seklinde.
Bu ulke hic birimize ait degil; dunyanin dort bir yanindan geldik, calisiyoruz iste bir sekilde uzmanligimiz olan alanlarda.... Hepimiz gocmeniz; ailesinden uzak!

Kocaman adamlarin hic biri ortada yok tesadufen; ve o anda bir ben bir de satistaki Filipinli kiz duymusuz tuhaf sesleri diyorum ya saniyenin binde biri salisesi bir olay.Kostuk gittik sesin geldigi yere beraber, bakislarimiz kesistikten sonra sadece "endise"de...

Bulduk adresi!
Endonezyali bir arkadasimiz; artik boynu kafasini; iskeleti vucudunu tasimayacak halde jole gibi sandalyesine yayilmis dusmek uzereyken bir yandan ben bir yandan filipinli kiz yapistik yanlardan sandalyeden kayip dusmesin diye...
Ben 60 kilo filipinli kiz 40 bilemedin 41...
Arkadasimiz kocaman!Ayaga kalkinca iki tane ben!
Dev gibi bir adam!!!

Telefon elinden dustu "MY MOM DEAD!!!!" demeden once.

Elim ayagim kesildi; adamin annesi olmus; adam fenalik geciriyor ve kocaman bu adami nasil tuttum birileri yetisene kadar allah biliyor; bir yandan HEEELLLPPP diye haykiriyorum.Benim tansiyon zipladi sanirim tavana!Ellerim titriyor artik tutamiyorum birakacam adam yere dusecek yani...
Sonunda kicini kaldirdi geldi birileri.

Endonezyalilar koyu renk derili olur; ayni zencileri merak ettigim gibi; Endonezyalilari; Pakistanlilari; Guney Hintlileri filan; merak ederdim ve kendi kendime derdim ki "Yaa bunlarin rengi atmiyor acik vermiyorlar ne guzel; bir de kizarmiyorlar utaninca harika!!!"

Ben bugun koyu renkli bir insanin teninde olum acisinin yesilini gordum.

Yemyesil oldu adam!!!

Annesi oldu; anneler gununun 2 gun ertesinde; biz su icirirken "anneler gununu kutlayamadim annemin, hatlar cok yogundu" diye agliyordu....Kolumu tutup tutup 3 kere bana "bir kere konussaydim keske degil mi" diye sordu; sanki bunlari ayarlayan benmisim gibi...
""Keske"dedim ucunde de her birinde daha da cok kanim cekilerek.

Adam kocamandi mocamandi ama... "Anamin sesini son bir kez duyamadim" diye aglayan bir kuzuydu hemen kucacigimda...

Kucagimdaki agir et yigini annesinin renkli kuzusuydu iste...

Cokk uzulmus; kendini annesizken yitmis gitmis "anasiz kaldim" hissetmisti...

Kendi kuzum; kurabiyem geldi aklima;

Hic olmemek; kuzuma bu aciyi hic hissettirmemek istedim!!!

keske yapabilseydim... olumsuz olmayi basarabilseydim...

keske.

Blogcunun intihar sendromu

2006 yilindan bu yana boyle bir seyin var oldugunu iddia edecek kadar tanidim blogculugu ve blogcu dostlarimi.

Konunun nereden aklima geldigini soracak olursaniz; asagida dun yazdigim “nefret ediyorum” yazimin yorumlarinda hep’in “hay allah ben de kapatacaktim” demesi; ona abi’nin cevabi filan. Hep; bunu yapacagim dedigi zaman yapar; bilirim; onun icin bugunu endiseyle bekliyordum; bugun “Ben yazmasam sen yazmasan...di mi Abi. yine silmedim. hatta yine bir şeylere sinirlenip, yazı bile yazdım.” notunu gorunce hep'in yuregime su serpildi; okudum yazisini yine guzel yazmis duyarli dostum benim.

Abi hep kizar bloglarini kapatan blogculara takip ettigim kadari ile hatta bir zaman ben de “kelebeklerimi kacirdim yakalayip donecegim” demistim ona bile kizmisti.

Hayata kizip blog kapatma konusundaki rekor; cocuklugumda abim; buyudugumde dostum kisi, hatta blog acmama da vesile olan ve son yillarda biriktiremesekte zaman icinde cok anilar biriktirdigimiz; artik hic denecek kadar az kullandigi kaleminin gucunu cok begendigim sevgili Witness’dadir herhalde.

Bundan bir iki hafta once yine blogunu oldurup intihar etmenin tadini yasamaya calisan bir dostuma saatlerce dil dokmustum; onu ikna edene kadar ne cok uzuldugumu anlatamam. Bu onun ilk intihar denemesiydi; bir daha yapar mi bilemiyorum...

Bakin arkadaslar; yasam kimse icin kolay degil ve birbirimizin ayakkabilarinin icinde yurumedigimiz muddetce birbirimizi sadece “anlamaya calisiriz” burasi dogru.

Ancak artik inanmaya basladigim bir seyi soylemek istiyorum hemen burada; blog kapatmak cesitli baska kizginliklarla hayata kusmek; kabuguna cekilmek; kendini izole etmek ve hepsinin ozeti “blogcunun intihar sendromu” olabilir; tanimlar tamam…

Ancak; su da var ki blogunuzun mulkiyeti her ne kadar size ait de olsa; yayinladiginiz ve okunmasina izin verdiginiz her paylasiminiz topluma mal olmustur; bu toplum anonim de olabilir izin verilen uc bes kisi de, hic onemli degil... Yazdiginiz ve eger ben okuyabildiysem paylasmama izin verdiginiz yazilariniz fikirleriniz ve anilariniz benim de sayilir...Okumusumdur ve o konuda artik benim de fikrim vardir.Yazdiklariniz artik benim sahsi anilarimin; tarihimin bir parcasi olmustur.

Siz zannediyormusunuz ki blogunuzu oldurdugunuz zaman, guzel yazilariniz, anilariniz, fikirleriniz okuyucularinizin hafizasindan siliniyor? Bunun icin zamana da oynuyor olsaniz; yani “yokolma istemi” ile blogunuza kilit vurma arzusuyla dolup bir de bunu gerceklestiriyorsaniz bile lutfen yapmayiniz.Kendi adima soyleyecegim sudur ki benim hafizam iyidir; bir de “lutfen kendinizi benden calmayiniz!”

Ha bir de su var bu intihar sendromu ile blogunu kapatma karari blog yayinciligi yasasina da aykiri...(nereden mi biliyorum? Simdi uydurdum vallahi de guzel bir yasa oldu :-D)

Diyecegim sudur ki; evet caniniz istemiyorsa yazmayiniz; donunuz; olu taklidi yapiniz; mola aliniz falan…

Ama lutfen gozunuzu seveyim; cesedinizi kemireyim; blogunuzu kapatmayiniz!

Eski yazilariniz yeni ruh hallerime lazim oluyor yahuuuuu!!!!

Sevgiler tum blog sahibi kardeslerime…

Monday, May 11, 2009

Nefret Ediyorum!!!!

Benim de nefret etme hakkim var sonucta ben de kan, yağ, sümük, dışkıdan olusan bir varligim degil mi? (kulaklarin cinlasin hep )

Nefret ediyorum yalandan!

ve sahtekarliktan; ama secmeden her turlusunden!

-mis gibi yapanlardan, ve yapilanlardan.

kendini daha akilli sanandan; onun da "neyden" olustugunu unutmadan bir de...

Namertlikten, korkakliktan, "bana degmeyen yilan bin yil yasasin"dan.

yilani evcillestirmeye calisandan...

"aman gun gecsin de"cilikten...

Kendini kandirandan; bir de ustune rahatca uyuyabilenden;

hesaplarla dostluk yapandan...

Nefret ediyorum.

Hirsizliktan; arsizliktan; suursuzluktan ve duyarsizliktan...

Gorgusuzlukten, ihanetten; vefasizliktan; tepkisizlikten...

Nefret ediyorum.

Sonucta ben de kan, yağ, sümük, dışkıdan olusan bir varligim; oyle ya; yine yaptim igrencligimi...

Ustelik hic birinin ustunu deriyle falan kaplayasim yok!

Nefret ettim en ozunden.

Ohhhhhhh rahatladim!!!

Saturday, May 09, 2009

Benim bi annem var ki...

Benim oyle bir annem var ki...

Kocaman!

Oyle bir annem var ki benim, kalbi bedeninden buyuk!

Oyle ki benim annem; annesiz buyumus, uzuntusu icinde daha da buyumus doyamamis anne olmaya bir daha bir daha... anne olmus... ama hepimize anne gibi anne olmus! 42 yasinda hala ben biricik bebegiyim onun!

Benim oyle bir annem var ki oyle annem; sakin beni uzmeyin; benim annem O! her yere yetisir.. benim annem bir kodu mu oturtur!Dover sizi benim annem beni uzerseniz haaaa!!! Ham diye yer valla!!!

Kiyamaz bana da abime de ablama da annem; tas gibidir oyle kolay da aglamaz haaaa!

Pamuk sekeridir benim annem ama gerektiginde vahsi bir aslan; birileri bebelerine dokundugunda...

Benim annem O; benim benim! biricik annem!

Benim kocaman, harika, biricik, her anlamiyla kadin, anne olmak icin yaratilmis; herkesin annesinden daha cok "KOCAMAN YUREKLI KOCAMAN ANNEM"

Benim kocaman annem; benim biricik annem; ANNELER GUNUN KUTLU OLSUN bir tanem, annelerin annesi; dunyanin en guzel kadini...

Sicakligimi hisset annem binlerce kilometre uzakta da olsam; biliyorum benim bu kutlamamla beni kucagina ilk aldigin andaki kokumu duyuyorsun sanki dunmus gibi... kimbilir daha neler icinde kaynayan fokur fokur...


Annem annem annemmmmmmm... benim canim Annemmmmmm!!! bak sana bir sey anlaticam annem:


Bir zamanlar dünyaya yine yeniden bir cocuk gonderme hazirliklari yapilmaktadir.

Cocuk endiseli cok, urkuyor; Tanriya sorar:

"Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat, ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?"

"Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim, O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın."

"Peki, insanlar bana birşey söylediklerinde, dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?"

"Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek."

"Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?"

"Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek."

"Dünyada kötüler olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?"

"Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak."

"Fakat, ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm."

"Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve hep iyi bir insan olmaya calisarak bana ulaşmanın yolunu öğretecek."

O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır.

Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar; "Şimdi gitmek üzere isem, benim Meleğimin adı ne?"

"Meleğinin adının önemi yok yavrum. Sen onu, ANNE diye çağıracaksın."

BENIM MELEGIM; BIRICIK ANNEM.

SENI COK SEVIYORUM ANNEMMMMMM....

Thursday, May 07, 2009

Uzmanligi Edepsizlik Olan Sirketler

Evet evet yanlis okumadiniz.

“Uzmanligi Edepsizlik Olan Sirketler” varmis Finans sektorunde ben de yeni ogrendim.

Yasal sirketler bunlar!Baya vergisini odeyen; bunyesinde avukatlar ve buyuk bir tahsilat ekibi barindiran sirketler.
Yaptiklari tahsilatlardan anlasmaya gore %10 ila %25 arasi komisyon aliyorlarmis.

Diyelim ki bir firmasiniz veyahut bir sahis.
Ve bir kurum veya kurulusa borcunuz var; kucuk buyuk hic farketmez.
Borcunuz niye var o da hic farketmez; yani o kurum ve kurulusla aranizda bir dispute(ticari anlasmazlik) olmus olabilir; bedelini henuz odemediginiz mal veya hizmetteki anlasma sartlarinin yerine getirilmedigini dusunuyor olabilirsiniz; veya ne bileyim nakit akisinizda sorun vardir o da hic onemli degil.
Onemli olan; siz bir “alici niyeti” gostermissiniz siparis gecerek veya bir form doldurarak ve size bunun karsiliginda da size veya firmaniza fatura kesilmis.

Siz sebep ne ise odememissiniz iste mal veya hizmet tedarikcisine.

Eskiden ne oldugunu hatirliyorum; sirketlerde tahsilat departmanlari vardi, fatura sahibi defalarca aranir, odeme niyeti aranir; eger niyet tesbit edilemezse fatura kiymetinin seviyesine gore olay avukata havale edilir; bu sefer avukat alacakli adina borclunun pesinde kosar; birinci ihtar; ikinci ihtar vesaire.. Icra yolu acilir… seklinde devam ederdi bu hikaye…

Simdi genelde nasil oluyor biliyor musunuz? Sirketler “Supheli” alacaklarini; tahsilat memurlari ve ikinci asamada kanuni yoldan almaya calismak yerine uzmanligi edepsizlik olan sirketlere devrediyor artik.
Bu sirketlerin (kanuni takibe gerek kalmadan) tahsilat basarilarinin % 80 oldugunu duyunca dudagim ucukladi; cunku nasil calistiklarini biliyorum; yeni ogrendim.

Bir arkadasim, firmasi adina bir hizmet alma niyeti ile bir egitim kurumuna basvurmustu.Formlar doldurulmustu falan.Egitime katilacak olan kendisiydi.Fakat hizmetin sunulacagi tarihte cok daha onemli bir gorev sebebi ile katilamayacagi belli olunca kurum aranmisti ve erteleme talep edilmisdi.Kurum bunu reddetmisti, iste firmayla bir kac tatsiz konusma da olmustu yanlis hatirlamiyorsam(aradan aylar gecti) ama bildigim; sonucta hizmet alinmadi para verilmedi filan.Buraya kadar hersey normal gibi... Konu kapandi gibi degil mi...

8 ay sonra arkadasimi inanilmaz gergin bir ses tonu ile bir kadin ariyor; diyor ki “Biz falanca sirket adina calisan filanca sirketiz adiniza kesilmis bir fatura var borcunuzu odeyin!!!” kizcagiz sasiriyor, durumu anlatmaya calisiyor; iste “bu egitime katilacaktik acil bir durum oldu bir sonraki kura katilmak istedik ustelik, firma kabul etmedi vidi vidi vidi” karsidaki ses buz gibi bir sesle lafini kesiyor “fatura sizin adiniza; hala ne zaman odeyeceginizi soylemediniz; odeyin!!!!”.
Kiz bakiyor kendi halledemeyecek telefon numarasi istiyor “ben size geri doneyim” diyor, kizgin ses yine kizgin kizgin numarayi veriyor catttt kapatiyor telefonu.
Uzgun suzgun, amirine gidiyor anlatiyor durumu; hani mebla da kucuk bir mebladegil, neyse ki amiri “bir daha ararsa bana bagla ben konusayim” diyor, iste gunun is telasina daliyorlar bir saat sonra yine bir telefon “geri aramayacaginizi biliyordum, borcunuzu odeyin!!!”. O sirada kizcagiz amiriyle gorusturemiyor adam sirket disina cikmis, durumu anlatmaya calisiyor filan nafile.
Ayni kizgin ses gun bitene kadar ayni tacizkar tavirla 5 kere falan daha ariyor kizi ne sinir birakiyor ne denge!

“Ertesi sabah ise gitmek icin hazirlaniyordum tam” diye anlatiyor kiz, “yine aradi”.
Kiz daha evden cikmadan yani, yine ariyor kizgin ses ve bu sefer daha sert bagiran bir tonla “bize borcunuz var odeyin!!!”
Taciz gittikce tirmaniyor yani!!!

Sonucta kizcagizin firmasi araya giriyor, once ikna edilmeye calisiliyor tahsilat sirketi hizmetin alinmadigi ile ilgili ama formlarin bir yerine kucucuk yaziyla “olmek var donmek yok” falan gibi bir sey yaziliymis, basvuru formu imzalanirken ona da imza atilmis olmus; yani sonucta uzmanligi edepsizlik olan bu sirket olay kendilerine ulastiktan sonra bir hafta icinde takir takir parayi tahsil ediyor.

Ne mahkemeye gerek kaliyor, ne avukata, ne icraya ne kaybolacak zamana...

Taciz ve edepsizlikle direk sonuca gidiliyor...

Cok ilgimi cekti bu olay once “aa mafya gibi bir sey” diye dusundum ve google dan “collection companies” yazip aradim ki bir de ne goreyim; otuz milyon ucyuzbin tane sonuc cikti...

Yani evet varlar! Birkacina girip sunduklari hizmetleri okudum saskinliktan donakaldim edepsizlikle tahsilatin yasadigimiz donemde yeni bir meslek oldugunu ogrendim ve beni en cok sasirtan da “edepsizligin” artik mesleki bir yetenek haline gelmis olmasiydi.

Sonra o sirketlerde calisan insanlari dusundum; ve onlarin celik gibi sinirlerini... Dusundum.. dusunuyorum... bitince onu da yazayim...

Wednesday, May 06, 2009

Yeni bir sakinleştirici bulunmus ve hic yan etkisi yokmus

Abilerim ablalarim.... Teyzelerim amcalarim...



Hayat sizi bunaltiyor mu?



Kocanin vir virindan; hatunun dir dirindan; cocuklarin ciy ciyindan mi bunaldiniz???



Patron sizi gicik; hoca sizi vicik mi etti?

Kredi kartinizi veren bankanin maasiniza ortak olmaya basladigini mi dusunuyorsunuz?


Ekonomik krizden mi bunaldiniz yoksa birbirini bogazlayan insanlara mi tahammulunuz yok artik?



Acilar sizin siiriniz mi oldu?



Bir gun hayatinizi yazarak mi rahatlayabileceginize inaniyorsunuz sadece?



isteeeee....



ve isteeeeeeeeeeeeeeeeeee.. kurtulusunuz!!!!!


Tuesday, May 05, 2009

Ilginc bir oyku

Aslinda cok ozel bir oyku ancak benim dahi pek fazla tanimadigim bir bayandan (diyelim ki Mary), duydum bunu hem de olayda gecen “ASIL kadin" kendisi.

Oyle kalabalik bir seminer arasinda verilen ogle yemegi sirasinda, “durumlarin nasil oldugunu” soran bir arkadasina yuksek sayilabilecek bir sesle ve uluorta anlatiyordu; hatta dinleyenlerin saskin yuzu farkli bir sey yapmis olmanin gizli keyfini veriyor gibiydi vucut diline gore .
Ben de mekan zaman ve gercek isim vermeden paylasmak istedim.

Iste bu “diyelim ki Marry” bundan 8 sene once bosaniyor; zorlu gunler geciriyor tabii ki bosanma sirasinda da sonrasinda da, iki tane oglu var, adam istememis iki cocugu da ”isteseydi de vermezdim, mucadele ederdim” diyor.

Buyugune zar zor liseyi bitirtiyor ve soyle yahut boyle de olsa gecen sene bir universiteye yazdiriyor onu.Iste bu buyuk oglan haylaz, “e bizim kotu gunlerimizde yasi daha buyuktu oburunden arada kaldi yavrucak” falan gibi seyler soyluyor; bu sirada eski esinden pek maddi destek gelmiyor, ne yapabiliyorsa kendi calismasi ve cabasi ile ortaya cikartiyor falan...

Kucuk, daha mulayimcene, bu yil orta sona gidiyor, gayet guzel okuyor, annesinin yuzunu gulduruyor akademik basarilari.Mary, ya zorluklarla pismis, dayanacak gucu artmis, kucuge daha cok vakit ayirabiliyor, veyahut 2 cocugu gercekten birbirinden farkli bunu O bile anlayamiyor ama uzerinde dusunmeyi birakmis, boyle seyleri dusunerek vakit kaybetmek istemiyor.

Finans sektorunde calisan bu Marry 40li yaslarin sonlarinda, guzel giyimli hos bir bayan.Giyimi ve bakimi ile herkesin daha genc gosterdigini iddia edebilecegi hoslukta ama boynunda ve ellerinde belli belirsiz olusmaya baslamis kirisiklar yasini ele veriyor.Konusurkenki rahatligi ve abartmadan yerinde kullandigi jest ve mimikleri guclu oz guvenini kolayca sergiliyor.

Bizim bu Marry 3 yil once is sebebiyle duzenlenen bir toplantida bir beyle tanisiyor; diyelim ki Andrew.

Bu diyelim ki Andrew’dan bahsederken gozleri isildiyor Marry’nin, bir de caktirmadigini zannederek bir ic cekiyor, belli ki gecen 3 yil icinde sevmeye baslamis onu.
Soran kisinin de tanidigini tahmin ettigim Andrew da bosanmis, 3 cocugu varmis, cocuklar eski esiyle birlikte Avrupa’da yasiyorlarmis.Kendisi yalniz yasiyor.

Marry ve Andrew’ un gecirdikleri sorunsuz ve paylasimla dolu 3 yildan sonra ve anladigim kadari ile Marry’nin de buyuk oglu universiteye gidince Andrew Marry’ye evlenme teklif ediyor.Bahsederken sesinin titremesinden anladigim kadari ile Marry bu teklife cok seviniyor ancak tuhaf bir yanit veriyor “Simdiye kadar sevgili idik, yalniz simdi sen bana bir ortaklik oneriyorsun, ortakligin sermayesi sadece sevgi olamaz, benim de bazi kosullarim ve ogrenmek istedigim seyler olacak”

Bu konusmanin ardindan Marry, Andrew’a onun eski esiyle oturup Andrew hakkinda konusmak istedigini soyluyor.Andrew’un agirina gidiyor boyle bir istek, anlamsiz buluyor kendisi hakkinda referans alinacakmis gibi geliyor ona, sinirleniyor, hatta “ben de senin eski esinle konusurum o zaman” diyor ancak Marry buna sakince “erkeklerin birbirleriyle bu sekilde bir is birligi yapabileceklerini sanmiyorum, basarabilirsen tabii ki desteklerim seni ama gorusmeniz icin pek yardim edebilecegimi sanmiyorum ; ona ulasabilsem zaten cocuklarimiz ile ilgili maddi sorumluluklarini yerine getirmesini isteyecegim” diyor.

Marry'nin istegi ve konu ile ilgili ozguveni Andrew’u cildirtsa da Marry’e dersini vermek icin eski esi, diyelim ki Sarah’yi ariyor, zar zor konuyu anlatiyor; niyeti histerik bir tepki ve hayir yanitini alip Marry’e iletmek...

Sarah nin “tabii ki, neden olmasin” yaniti Andrew’u iyice allak bullak ediyor.Bu gorusmeyi asla ayarlamamayi ve Marry’yi terketmeyi hesapliyor bir anda.

Aralari biraz soguyor Andrew ile Marry’nin ama hala gorusuyorlar; Marry’nin tavirlarinda bir degisiklik yok yalniz; yine hala ayni hayat ve sevgi dolu davranislari devam ediyor, fakat Andrew oldukca kirgin geciriyor bir donemi.
Bu kizgin ve kirginligi bir sure sonra gecince farkediyor ki Marry ve Sarah arasinda bir gorusme ayarlayamazsa bu evlilik asla olamayacak, boynunu bukup ayri ulkelerdeki Marry ve Sarah’yi bulusturuyor.

Hanimlar bir kafede 3 saat geciriyorlar, Marry tesekkur ediyor tokalasip ayriliyorlar.

Marry neler soruyor bilemiyorum, Sarah nasil yanitliyor onu da bilmiyorum; Andrew ve Marry artik sonunda evliler mi yoksa tamamen mi ayrildilar hele o konuda zerre kadar fikrim yok.

Cunku benim detayiyla duydugum yer bayanlarin tokalasip ayrildigi yere kadardi ve bulusma ani icin arkadasinin sordugu “ee ne konustunuz?” sorusunu “onu da baska bir gun anlatirim” diye yanitlamisti Marry toparlanip kalkarken hala dusunceli bir ifadeyle.

“Diyelim ki Marry” ve arkadasi uzaklastiginda benim gibi kulak misafiri olan masadaki diger insanlarin da kafalari allak bullak olmustu.Saniyorum onlar da de dusunup ne hissedeceklerini bilemediler; olayin kahramanlarindan hangisi ile empati kuracaklarini sasirdilar.

O gunden beri bu konu aklima geldiginde kah kendimi Andrew’un yerine koyup cok asagilanmis hissediyorum, bir diger gun Andrew oluyorum yine Marry’nin teklifine medenice yaklasiyor her seyi ayarliyor Marry’den bir puan daha kazaniyorum...

Kah Marry oluyorum “iyi yaptim” diyorum, yahut kendimle karsilastiriyorum “yahu benim hic aklima gelmezdi ne kadar akillica” diyip Marry’ye saygi duyuyorum, yine ben oluyorum “sacmalamis Marry” diyorum, yahut Marry olup Andrew tarafindan terkediliyor pismanliga dusuyorum, ayni gunun ogleden sonrasi yine terkedilen Marry oluyorum ve ben de zaten Andrew’u silip atiyorum...

Gun geliyor Sarah oluyorum; “Alcakkk bana nasil boyle bir sey teklif edersin” deyip caaattt diye Andrew’un suratina telefonu kapatiyorum, yahut baska bir gun melek Sarah olup Marry’nin butun sorularina ictenlikle yanit veriyorum Marry’i cesaretlendirmeye calisarak, bir de bazen seytan Sarah olup Marrynin aklini karman corman ediyorum sohpet sirasinda ve Andrew’dan ocumu aliyorum...

Ancak her seferinde mutlaka sunu soyluyorum kendi kendime; insanoglu merakli varlik; “Keske Marry ile o yemek sirasinda arkadas olsaydim da bu ilginc oykunun vardigi yeri ogrenebilseydim”

Hala vaz gecmedim ama, katildigim toplanti veya seminerlerde hep soyle bir egilip cevreye dikkatlica bakiyorum Marry’i veya arkadasini gorme sansini tekrar yakalar miyim diye...

Monday, May 04, 2009

Kucuk buyuk seyler (2)

Ve benzer bir olay bu sabah basima geldi; hem de tam bir ay arayla(hayir aliskanlik yapacak, her ay basinda boyle kucuk bir mutluluk arayacagim diye endiseliyim :-P)

Ustelik bugun; hatta dunden beri hatta belki onceki gunden ne bileyim nasil sevimsizim... nasil konusmaya, hatta dusunmeye bile usenir haldeyim....
Canim hani olur ya, mutlaka size de oluyordur "ters taraftan kalkma halleri" onun uzun versiyonu olur bende, gelenler yapisir gitmez... hani konussan olmayacak, dusunsen hic bir kap dolmayacak... oylesine gicikim!!!

Benim zeki yatagimin normal zamanda alta sakladigi iki tane kolu var, iste oyle GICIK gunlerimde benim o ruh halimi hissettigi zaman(ki hic kacirmamistir) kollarini kocaman acip sariliveriyor bana ve butun gun birakmiyor ustelik...

Ben bu sabah"birak beni, birak beni; dun de birakmadin bak isimden gucumden olacam" yalvarislarimdan sonra bir isirdim iki kolunu da gormeliydiniz!Koca yatak "agh" diye haykirirken ben de kendimi zar zor dusa attim ise gelmek icin.

Iyi ki de gelmisim :-D hem de cok cok erken bir vakitte...

Masama ulastigimda her sabah oldugu gibi otomatik olarak "hersey biraktigim gibi mi" diye goz gezdirirken yabanci bir sari zarf gordum.Tuhafti cunku bu eger bir "evrak zarfi" olsaydi A4 boyutunda olurdu ki degildi... yarim A4(A5deniyor galiba) buyuklugunde olan bu zarfi elime aldigimda baloncuklu bir zarf oldugunu hissettim ve "hiiiiiiiiiiii" dedim kendi kendime... bu bana bir surpriz olabilirdi!! aman Allahimdi!


(dedim ya bak, kucuk buyuk seyler bir seferde aliskanlik yapiyor insanda; eger bir ay once dostum bana bir surpriz hazirlamamis olsaydi belki o zarfi algilamayakti beynim ogle saatlerine kadar filan...)

Baktim zarfa; taaaa "Miami" den...Hafif bir isik yandi beynimde acikca soyleyeyim; "..mi acaba derken heyecanla zarfi actim ve icinden ozenle hazirlanmis bir kucuk paket ve bir zarf cikti

Paketi zedelememeye calisarak actim ama ayni anda kartin zarfini da actim sanirim ikisini birden nasil yaptim hatirlamiyorum ve galiba karti da okudum ayni anda; ve belki o sirada bir de sarki mi soyledim ne :-))))


Catlak kiz!!! MOONSUN!!!

Bana demis ki "Sadece sasirman ve gulumsemen dilegi ile Miami'den kucak dolusu sevgi ve selamlarimi gonderiyorum"
Kartin uzerinde "love, kaughter,harmony,gratitude,joy,serenity,peace,simplicity ve contentment" yaziyor, hepsinin de bir sembolu var...

O zarif elleriyle bana bir de gozluk kilifi kesecigi hazirlamis cicekli cicekli bir de...nasil ozenli yapilmis nasil guzel bir gorseniz...'

kesenin icinde de lavantali ayak rahatlatici toz seysi var; bu aksam sicak suda eriteyim de cinlerimi atayim diye :-D

Paketin susunu de monitorumun kosesine yapistirdim :-)



Sen cok iyi yurekli bir kiz cocugusun Moonsun; ve emin ol dunyanin taaaaaaaaaaaaa orasindan taaaaaaaaaa burasina beni hem sasirtmayi hem de gulumsetmeyi basardin!

Sana kocaman kalbin kadar kocaman mutluluklar diliyorum!!!

Kucuk buyuk seyler (1)

Nisan basinda Turkiye'ye gitmistik, soylemistim.

Bir tek seyi paylasmak istemistim orada basima gelen, beni cok sevindiren, fakat sekline karar verememistim.

Zira konunun "asil kahramani" ozellikle ozel konularda sahnede yer almayi sevmeyen benim de mahremiyet hassasiyetine saygi duydugum bir dostum.

Olsun!

Kim oldugu bende sakli; yapilan guzelligi ille de paylasacagim:

Ben ve kizim taaa Dubai'de yasarken blogger vesilesiyle tanistigim, zaman icinde cok iyi de dost oldugum Anadolu'nun bir yerlerinde birbirinden seker bireyleri olan ailesi ile yasayan bu canimin icinin ici, once ablama ulasiyor biz gelmeden, adresimi buluyor Izmir'de kalacagim; usenmiyor kocaman bir kutu hazirliyor...
Icinde yorelerine has sekerlemeler mi istersin, sus esyalari mi, takilar mi, kitap mi, ve hatta onun kuzusu da kurabiyeme kucuk surprizler koyuyor kutunun icine;
en kiymetlisi de iki de mektup yaziyorlar, kuzu kurabiyeme, dostum da bana... el yazilari ile hem de....
(yillar olmus el yazisi ile yazilmis mektup okumayali) ve gonderiyor kargo ile biz Izmir'e ulasmadan...






Ablam da hinzirliktan payini alacak ya; hic ses etmiyor bana, biz 2Nisan aksami Istanbul aktarmali Izmire vardigimizda gecenin bir vakti, soyunup dokunmemizin hemen akabinde kutuyu bana uzatiyor ve "al surprizini" diyor...

Nasil duygulandigimi...

Nasil Ellerim titreye titreye paketi actigimi...

ve nasil gozlerim dolarak mektubu defalarca okudugumu anlatamam sizlere...

Ve sizler icin de cani gonulden dilegim bu kucuk buyuk seylerin sizlerin de hayatinizi renklendirmesi... Insana "insan" oldugunu hatirlatan bu kucuk ama buyuk seylerin...