Sunday, December 23, 2007

Memleketim



Etki Alani nin tahmin ettigi gibi "Havasinaaa suyunaaaa.. tasinaaa topraginaaa.. bin can feda bir tek dostunaaaa" durumlarini yasamaktayiz:)))

Bir telas hastalik ustalik falan filan derken bayram tatili christmas tatili arada tekes tukes gunler hepsini birlestirdik, hem zaten ablamlar da kesin donus yapiyor, hep birlikte dolustuk ucaga geldik memlekete..

Ablamlar direk Izmire gecti, biz kurabiyemle Istanbulda kaldik.
Kurabiyem babasina kavustu, onunla hasret gideriyor simdilerde.

Ben kuzumun evinde kaliyorum.

Derhal asla baslanamayan rejim 28 Aralik sonrasina ertelendi tabii ki:))))

Gunler dolu dolu geciyor, hangi birini anlatayim:)))

Tabi ki ceplerim dolu donecegim ve herbisiyi de paylasacagim..

Firsat bulursam Gulcinin bankasina gidip ona ciii eeee diyip sasirtacagim.. aramizda kalsin, kimse soylemesin ha ona:)))

Memleketimi cok seviyorum.
Kesin donus yapacagim gunleri iple cekiyorum.

Iyki dooodun ciiiv ciiivvvv!!!!!



Hastalik ustalik hengamesinden bu arada biricik civcivimin 12 Aralikta kutladigimiz dogum gununu yazamadim.
Bir yas daha genclesti benim biricik arkadasim.
Iyi ki dogdun, iyi ki varsin, sen benim yaslilik arkadasimsin..

Daha nice mutlu yaslara hep birlikte civcivim...

ups and downs




Inisler ve cikislar dedi bir abim bana bugun.
hayat devam ederken inisler ve cikislar.
"yeter ki" dedi.. "inis resminde yasama hayati, kalp duzensizligi seklindeki ECG gibi yasa olur mu hayati" dedi.
diiiiiiiitttttttttttttttttttttt sesi asla olmasin dedim kendi kendime hayatimda ben de.

ben kalp carpintisi gibi yasamak istiyorum geri kalan hayatimi...

Tuesday, December 11, 2007

Bocuk :(


Bocuk deyip gecmeyelim...

Agirligimizin trilyonda biri olan bu yaratiklar.. bu caniler ve bu alcaklar ne isler aciyor basimiza bir bilseniz!!!

Tecrubeyle sabit olundu walla :(

Persembe gunu sol dirsegimden bir bocuk isirdi, belki de bir sivrisinek ne bileyim?

Cuma aksami yemekte konuklarimiz vardi, hos sohpet yemek yerken dirsegim de hala tatliiii tatli kasiniyordu, hafif de sismisti hatta soyle dusunmustum "bu sivrisinekse eger, kis uykusuna yatmistir herhalde, zira butun kislik gidasini dun gece benden almis"

Cumartesi sabah klasik, 7de kalktik, kurabiyemi at kursuna goturdum, pek de hostu bu hafta; digidik digidik digik hic durmadan 40 dakika onu izlemeye doyamadim sol kolumu tutarak.
Sol kolumu tutarak zira Cumartesi sabah uyandigimda o tatli kasinan kolum nedeyse bilegimden omuzuma kadar sismis ve agrimaya baslamisti.. mor kirmizi bir renge burundu, ben de evden cikarken ablama "donuste bi hastaneye ugrayayim da adam gibi krem versinler su isiriga.. haa ekmek lazim mi sen cayi koy biz 10 gibi geliriz taze ekmek alip" dedim.

nerdeeeee!

hastaneye girer girmez beni goz altina aldilar!
resmen goz altina!
hapis yani:)))
doktor bakti, "ciddiye alsaniz iyi olur isiriktan dolayi deri alti enfeksiyonu olmus, toksik shock tehlikesi var agresif bir sekilde antibiyotik/penisilin tedavisine baslamamiz lazim" dedi..
Nasil yani? nasil agresif yani?? yani "hirr hirr hirrrr!!" diye mi yutcam haplari filan diye dusunurken beni bir yataga yatirdilar, 20 cm buyuklugunde(ignesi diil haznesi) sisko bir siringa hazirladilar ben hemen caktim durumu "ablaaaa beni sisliyolar yetiissss!" diye ablami aradim. Hemen bir taksiye atladi hastaneye geldi.

Bu sirada benim bazi ilaclara allerjim oldugunu bildikleri icin penisilin testi yaptilar ki... aman aman aman.. evlerden uzak; allah dusmanima vermesin tarzinda...Cayir ciyir yandi derim ben de ciyaaakkk bagirdim:)
Bu sirada bir yandan da kurabiyemi sakinlestimeye calisiyorum surati fena dustu :( "annecim annecim nolmus neymis naapiyolar sana" paniginde.
Neyse ablam gelince sakinledi kurabiye.

orada gecen 1,5 saati anlatsam kelimelere sigmaz.. damar bulcas diye her tarafimi delik desik etmelerini mi anlatayim, agir doz ilac olmasi sebebiyle ilaci damarima enjekte ettikce onlar, nasil bayginlik haline dustugumu mu.. neyse bitti.. damar ariycas diye deldikleri sag kolumu da mosmor ettiler " aksam da geleceksiniz" bi de igne karti verip gonderdiler.

ilk 2 gun sabah aksam 2ser gram antibiyotik verdiler. 1 gram antibiyotik, 1000lik bir kutu ilaca tekabul edermis!!
Baya agresifler yani:)))) Su ana kadar 3 gunde 12 gram ilac sislediler vucuduma!!!
12 kutu antibiyotik yitmus gibi yani!
Aklimizda bulunsun allah gostermesin ama bocuk isirigi kabarigi deyip gecmemek lazimmis!!

neyse dun sabah gunde bir kereye dondu igne ve damardan degil popodan yaptilar.
Bu sabah da oldum igne, yarin da olcakmisim:(
Zar zor kurtuldu sol kolum, sisi filan indi ama halimi bir gorun:))
sol kol hala agriyor, sag kol delik desik bir kismi mosmor, popolar delik desik "kevgir oldum be kardeslik!"...

bocuk!!!!

bocuk iste alti da bocuk ustu de bocuk ama alacak hain kalles bir bocuk!!!

kurabiyenin tabiri ile "Bocuk annemi yedi buhhuuu"

Thursday, December 06, 2007

"Yarina cebin bos girme" dedi bana..


Bi laf etti beni dusuncelere savurdu yine...

Kim mi?

O iste ya.. O.. Ailenin akilli bidiki.. Ablam.

Oole bir bir dir dir konusurken laf lafi acar ya 2 kizkardesin sohpetinde; bana zart diye bi laf etti
"E tabi kendine yeni 'tarih' ler, yeni anilar yaratmaya hemen baslaman lazim kizim gelecek icin.Yarin hemen kapinin arkasinda bir bakmisin cebin bos girivermissin yarindan iceri"

"Hink" dedim kaldim.

Dogru ya; burnumun dibindeki ornege takilmak yerine cogu kez neden gecmise cok fazla takiliyordum ben?
Benim icin olaylari cozup arkaya bakmadan yurumek imkansiz adeta..
Illa herseyi sirtimda tasiycam, kenara koyup da bir oh demek yerine...
Ama gecmisin yuku ile bugunde yurumek; gerekirse kosmak ve ileriye bakabilmek o kadar yoruyor ki insani...

Ablam o kadar sevecen bir o kadar da kati olabilen bir insan.
Kolay kolay hicbir sey hic kimse aglatamaz onu ama ailesinden birisi acikli acikli karsisinda aglamaya basladiginda aglayandan daha cok selale gibi goz yasi uretir.

Bir sey bittiyse bitmistir ablam icin. Hic "az bitmis", "bitmeye baslamis" "kiyisindan bitmis" hikayesi olmaz ablamin.
Bitti mi biter.
Gururla da soyler " Biiitttt tiiiiiii!"

Bir seye baslanmissa hep iyi taraflari dusunulur ablam tarafindan, adeta polyannacilik oynanir.
Is terse donerse de onemli degildir, terse donene kadar yasanmis mutluluklar gecirilen zamanin bedelidir ablam icin.
ve hemen sayfayi cevirir.

Ablam gorur.... ama gormez bi suru seyi.
Ailesinden kimseye kizamaz.
Gonul koymaz.
Sitemlere aldirmaz.
Onla soyle agiz tadiyla bir kavga edilemez.
5 dakka sonra hic bir sey tartisilmamis gibi yemyesil gozleri ile sana bakarak gulumseyebilir.

Ablam iste.
Benim hic aklimdan cikarmamam gereken karekter.

Kim akil ettiyse iyi etmis de su ABLA lari yapmis :)))

Tuesday, December 04, 2007

Tek basina...




Ataol Behramoğlu'ndan....


Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü biri
Ve hiçbirşey yapmamaya karar verdi



Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir öteki
Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi



Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir üçüncü
Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü



Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü yüzbinler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler



Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar



Ve tek başınaydılar
Bu arada birileri
Onlar adına
Karar vermekteydi



Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar....

Yanlis anlamak




Düşündüğünüz,
Söylemek istediğiniz,
Söylediğinizi sandığınız,
Söylediğiniz,
Karşınızdakinin duymak istediği,
Duyduğu,
Anlamak istediği,
Anladığını sandığı,
Anladığı,

Arasında farklar vardır.

Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.....


(Lise arkadasim Eda'ya tesekkurler)

Sunday, December 02, 2007

Yargisiz infaz konusu.


Biz bayiliriz hepimiz birer yargi merkezi olmaya, kucuk birar yargicizdir hepimiz.
Cevremizde devamli cozumlenmemis kordugumler arariz adeta, ancak bu kendi kordugumlerimizden kactigimiz an dir.

Baskasini infaz etmenin inanilmaz lezzeti!

Bu bilincsiz varolustur!

Evrenin zakasini goz ardi ederiz, tum olumsuz duygularimizi giyer, herseyin gorundugu gibi oldugu konusunda kendimizi onaylar, bununla da kalmayip ortak eylem moduna gecerek bir infaz heyeti olustururuz kendi kucuk capimizda.

Onaylanmak, insanin kendisini hakli hissetmesi icin duymasi gereken onemli bir duygudur cunku.


Kapinin arkasina bakmayiz, yargilama olasiligi konforumuzu kaciracaktir kapiyi acip iceriyi koklamak.

Gozumuzun gorduguyle, gonlumuze bas vurmadan agzimizla yorum yapmisizdir.Daha da guclendirmek icin daha da cok konusur agzimiz.Yargilarken kendimizi daha da ustun gormekte, sanal bir gucle donanmaktayizdir.

Hepsi sanaldir oysa.

Gercek olan yargisiz adalettir.

O, yasamdaki her seyi farketmemizi mumkun kilan ve olumsuz duygularimizin isin icine karismadigi bir farkindalik halidir.

Yargisiz adalet anlayis ve sevgiyi dogurur.

Karsidakine aciklama cesaret ve olasiligi verir.

Eger bencil aklimiza gonlumuzun arkadaslik etmesiyse amacimiz,anlasilmaz gorunen olaylari bile yargilamaktan vaz gecmeliyiz.

Gucumuzu, aklimizda gezecegimiz senaryolardan degil, gonlumuze kulak veren gozumuzun gordugu gercek oykulerden almaliyiz.
Bir de kapiyi acip arkasina bakmaliyiz.

Biz ve kucuk duvarlarimiz...


Duvarlarimizi ormek zorundayiz.

Duygusal olarak baskalarina baglanabilmeyi ogrenmeyi ama ayri olabilme ozgurlugumuzu korumayi ogrenmek zorundayiz.

Reddettigimizde tamamen kaybetmeyecegimizi ogrenmek, reddedildigimizde ise duygusal olarak onlardan uzaklasmamayi da gelistirmek zorundayiz.

Isimiz cookkk zorrr.. cokkk..

Psikologlar insanoglunun kisiligi ve oz guvenininin 2 ila 5 yas arasinda oturdugunu gozlemler, bu konuda sayisiz yazilar okumusumdur ancak kisiliginin 42 ila 45 yas arasinda oturdugunu tespit ettigim yuzlerce de ornek gordum hayatimda.
Cevremde "cok gec erkenlik" yasamis bir suru insan gordum.

Duvarlarimizi ormek zorundayiz.
Ama ayni zamanda da baskalarinin yarim yamalak derme catma orulmus diye duvarlarinin diger tarafina atlamamak zorundayiz.Firsatcilik kotu bir seydir.Bu tecavuzdur.

Istedigimiz kadarini vermeli ve gostermeli; diger taraftan verilen ve gosterilenle yetinmek zorundayiz.

Yasam arsizi olmak iyi bir sey degil.

Hepimiz dogar dogmaz once yercekimine alismaya calisiyoruz, yercekimini yatay olarak hissetmenin anlami yok.Yatay cekim olsaydi birileri de bir zamanlar ayrica onun icin "evrekaaa evrekaa" diye kosardi.

Yatay cekim hissimiz duvar otesine tecavuze dogru gittiginde kendimizi kontrol etmek, ayni sekilde saldirilara karsi da ozelimizi korumak icin duvarimizi ormek zorundayiz.

Bunun hic bir istisnasi yok; kari, koca, cocuk, anne, baba, kardes veya bir baska sacmasi.

Izin verdigimizden ote hic biri gecememeli duvarin bu tarafina.. ne de biz gecmeliyiz ote tarafina.

OZEL olmak zorundayiz.
OZEL'e de saygi duymak... Zorundayiz...

Saturday, December 01, 2007

Ruya...


Fena kafayi kirdim..
Inanilmaz ruya gormeye basladim diye boyle dusunmeye basladim.

E be kardesim kendini bi yerden duserken gor; hopla uyan.
Uctugunu gor yukseklikten kork uyan...
Ne bilim butun gece yuz denizlerdfe sabah kalk ablana anlat di mi?

Hayir hayir benimkiler oole diil bu ara ya; konulu filan; ben bir karekterim; canli hayatimda tanidiklarim da baska karekterler icabinda(canli diyom toobe toobe.. sanki uyurken olmusum gibi)..
Yani sey diyom dusunce fazlasi var galiba yasama aninda, aklimdakileri de dusumcemdemi yasiyom naapiyom yahuuuu..

Bir suredir baska dunyaya geciyom ya! abicim benimki ruya filan diil, bittiginde boole yazilar akiyo, yonetmen su, makyoz su, menejer su filan...
abartiyosam bes bin kere nooliym! :)))))))))))))))))

Sona tabi ki ilacimiz net, nete baktim ruya kimmis neymis ne diilmis!
Ya acikcasi soliym yorumlari filan diil beni ilgilendiren; sedece benim beynim ben uyurken bana neden bu kadar cok hikaye anlatiyor onun pesindeyim:))

Bisiy buldum:
Dr. B. Klein adında Amerikalı bir bilim adamı yardımcıları ile birlikte hummalı çalışmalara koyuldu. Gönüllü olarak seçtiği bazı kimseleri hipnotize ederek uyuttu. Belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinledi. Neticede, bir rüyanın yirmi saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü tespit etti. İşin enteresan tarafı şuydu ki ; uyandırdığı gönüllüler üç beş saniye süren rüyalarını saatlerce anlatabiliyorlardı. Hatta bir kısmının rüyası yazılsa ortaya kalınca bir macera romanı çıkabilirdi. Dr. Klein yılmadan tecrübelerini sürdürdü. Bu iş üzerinde sarf ettiği pek çok mesai sonunda vardığı netice; en uzun rüyanın doksan saniyeyi geçirmediği idi.

yemin ediyoprum benimkilerden birbucuk saatlik uzun metrajli bir film yapilabilir, bu nasil arastirma yaa :)))))))))))))))))

Hay ben net e de carpayim!!

neyse ben nette gezmeye devam ediyorum, Ataturkumle ilgili bisiy gordum; Atam ruya gormus, tabiri yazilmis, nette malzeme olmus.. ba ba ba ba baaaaaaaaaaaaaa!

Aynen copy paste yapiyorum:

"ANNESİNİN ÖLÜMÜNÜ RÜYASINDA GÖRMESİ
Atatürk bir sabah yatağından endişe içinde kalktı.Bir rüya görmüştü ve bu rüya canını çok sıkmıştı.Atatürk bu rüyayı şöyle nakletmiştir.” Arazide dolaşıyoruz. Her taraf yemyeşil, çayır çimen. Birden bire bir sel geliyor, annemi alıp götürüyor.”

Bu rüyanın akabinde acı haber, kısa bir süre sonra yaveri Salih'in yolladığı şifreli telgraf ile gelir. Atatürk telgrafın şifreli olduğunu görünce hemen " Annem öldü değil mi " der.” "

Yapmayin ya!
ticari kaygimidir yaptiginiz bilmiyom ama bunu yapmayin..

Yoksa sizi cin carpar bak!

Ocu bocu gelir yer!

Duuunn ganga dun gangaaa!!!

bak Atamin yaverleri geliyo sizi yemeye ya!

Boooooooooo!!!!!!!!!!!!!!!!!

:))))))))))))))))))))))))