Monday, September 17, 2007

inci olabilmek...


(2006dan sonra yeniden)

Kum Tanesinden...
Bir zamanlar kendi halinde yaşayan küçük bir istiridyecik vardı. Zamanını mercan ormanlarının altında huzurla süzülen balıkları seyrederek geçirirdi.Bu sessiz, sakin istiridyenin yaşamı birgün bir anda karabasana dönüştü...Kapağını açtığı anlardan birinde, küçücük bir kum taneciği giriverdi içine. İstiridye önce önemsemedi bunu; ancak o kum taneciği giderek daha çok acı vermeye başladı. Bu acı bir süre sonra o denli arttı ki... İstiridyenin acısına gözyaşları da karıştı.Şu doğanın dengesine lanet mi okumalıydı şimdi?.. Doğanın dengesinde kendisinin bir etkisi olamadığı için yeni bir düzen arayışına mı kalkışmalıydı?.. Yoksa şu uçsuz bucaksız denizin kendisini yeterince korumaması karşısında yakınıp durmalı mıydı?..Bunların hiçbirini yapmadı sancılı istiridye... Sancısının biraz hafiflediği, kendisinin biraz sakinleştiği bir anda, kesin kararını verdi:"Onu yok edemediğime göre, onla birlikte yaşamaya çalışacağım" dedi.Yıllar, her zaman olduğu gibi, yine birbirleri ardısıra geldiler, geçtiler ama… İstiridyecik için bu kez biraz acı geçtiler...Fakat sonunda doğa, her zamanki yasasını yine uyguladı ve… İstiridyenin bu kederini de kurtuluşla bitirdi.Ve yaşamının acılarla geçmesine neden olan küçücük kum taneciği, onun engin dayanma gücü sonunda, görkemli bir inciye dönüştü.İstiridyenin bulunduğu yerden geçen sualtı sakinleri, onu ziyaret etmeye başladılar. Hemen tüm sualtı sakini, yapısıyla olduğu denli görüntüsüyle de bir doğa harikası olan inciyi görüp, onu hayran hayran seyretmeleri yanısıra, istiridyenin yıllar süren dayanma gücü nedeniyle, ona duydukları hayranlıklarını da belirttiler.İstiridyenin böylesi dayanma kararı ve içindeki rahatsızlık nedenini bir doğa harikasına dönüştürme gücü gerçekte, tüm insanların örnek almaları ve uygulamaları gereken bir olgudur.İstiridyenin içinde önce, bir kum tanesi olduğunu unutmazsak ve o kum tanesinden bu güçlü ve sabırlı sualtı sakininin, sonunda görkemli bir inci oluşturabildiğini anımsarsak, ken- di içimizde bizi önce rahatsız ederek oluşagelen değişimlerden, bizim de harikalar yaratabileceğimizin ayırdına varabilmiş oluruz...

8 comments:

Arolium said...

neyin ne olacağı belli olmuyor işte..

YILDIZNAF said...

Yine beni kendime donduren bir yazi olmus, tebrik ediyorum seni Enkelini'm. Kalemine saglik. Cekilenler sebebsiz degildir eger sen onlari olumlu yonde kullanabilirsen....

Açalya said...

bi dakka ya eklicem de adini ne koyayim? gulteinen enkelini? melekler sehri? silly bebek?
?

GULTEINEN ENKELINI said...

Haklisin Arolium.

Yildiznafcigim, duyarli yorumun icin tesekkur ederim.

Acalyacim, Gulteinen Enkelinium desen olur.Fincede Golden angel demek o; Minum takti o ismi bana:)

GULTEINEN ENKELINI said...

Ay kendi nick i mi yanlis yazdim yaa.. hah hah hahhh.
GULTEINEN ENKELINI olacak..(enkelinium latince gibi olmus bi de.. latince bir bocek adi gibi hah hah hah)
hah hah hahhhh!!!!!

Anonymous said...

Tek kelimeyle bayıldım, ilk defa okudum ben bu yazıyı. Sayfanızda çok güzel. İnceliklele dolu.
sevgiler

GULTEINEN ENKELINI said...

Cilekli pasta tesekkur ederim cok narinsin.
Bu yazim sanirim 2003 mu 2004 mu hatirlamiyorum, Butun Dunya dergisinde yayinlanmisti, bir ara orada yaziyordum.
sevgiler

Anonymous said...

Ayy senin yazın öyle mi harika kesinlikle. Ellerine, yüreğine sağlık. Bundan sonra sayfanı daha sık takip edicem komşularım arasına ekliyorum haberin olsun :)