Wednesday, July 22, 2009

Oyku(10) ve SON...

.........Kizini koklayip "gunaydin" derken Rengininin kokusunu ozledi yine...






Sabah hastaneye kizi ve ablasiyla birlikte gittiler ve tam zamanında gelmislerdi.

Neslihan henuz ortalarda yoktu, ah sersem kiz yine gecikmisti, az sonra belirecekti koridorun ucundan saclari darmadaginik nefes nefese bir seyler anlatarak...

Doktorun randevu verdigi saatte kapinin onunde ucu de mat bir tespihin taneleri gibi dizilmis beklerlerken, doktor Osman Bey elinde buyuk bir kahve fincanı oldugu halde koridorun ucunda belirdi...

Gulumsuyordu; icine sicacik birseyler akti Altan'in...

Osman Bey basiyla hepsini selamlayarak odasina girdi ve bir kac dakika sonra iceri davet etti onlari da...

“Iste” diyordu , “cok sukur korktugumuz cikmadi”. "Yalniz L5 vertabrada bir kirik var, bakin bizim Sakrum 1 dedigimiz, kuyruk sokumunun en ustteki bolumunun uzerindeki bu Lomber 5 vertabrada bir kirik...

Ama sinirler hic zarar gormemis, biz bir fiksasyon ameliyatiyla bu sorunu cozecegiz.

Bugün neurosururji ve ortopedi servisinden konsultasyon icin gelecekler ve toplanti yapip ameliyatın sekline ve zamanina karar verecegiz.

Rengin Hanım sanirim on gun sonra evinde olacak ama sagligina tamamen kavusmasi aylar surebilir”.

Altan "yahu koca adam olmasam su adami masanin uzerinden ucup opecegim" diye dusunurken yuzundeki kocaman gulumseme ile; o isi Zeynep yapti ve bir tavsan gibi uc hoplama ile masanin arkasindan doktora kavusarak "tesekkur ederim doktor amca; tesekkur ederim... sen annemi geri verdin bana" derken opucuklere bogdu doktoru...

Sevincten kahkahalarla gulmemeye calisan Altan sordu “Peki ne zaman uyandiracaksiniz esimi?” bir an once bu guzel haberi Rengin'le paylasmak icin sabirsizlanirken...

“Ogleden sonra” dedi Osman Bey...

Rengin’in annesi ve babasi da kazayı duymuslar ve merak ve kahir icinde yola cikmislardi.
Her yil oldugu gibi bu yil da bir yurt disi seyahatine cikmislardi ve onlara ancak haber ulastirabilmislerdi; ve su anda kizlarina kavusmaya kosmaktaydilar.

Ne kadar da iyi olmustu, simdi buyuk endiselerle gelen anne baba da iyi haberi alabilecekleri gun ulasacaklardi hastaneye...

Tam bunlari dusunurken Altan'in telefonu caldi Altan ozur dileyip calan telefonla doktorun odasindan cikmadan once...

Koridora ulasir ulasmaz telefonunu acan Altan adeta donmus kalmisti; telefon cok uzak bir gecmisten geliyor gibiydi.

Telefonu buz gibi olan elleriyle tutmuyordu sanki tavandan sallaniyordu o telefon, kulaginda olmamasi gereken bir minik hoparlor gibi...

Sadece dinliyordu bos bakislarla; konusamazken...

Telefonu elinden dusurup sarsila sarsila aglayarak yere coktugunde ise "Ahhhh aptal kiz!!!" diyebildi haykirarak...

"Aptal kiz!!!!"

**************************************************

Bitti :-)

4 comments:

Kubilay Kızıldenizli said...

Aptaaalll kızzz! Böyle mi bitirilir yani..Ne yapacağız şimdi biz:-)

Anonymous said...

yaaa olmadı işte
türk toplumu olarak alışmışız mutlu sona amaa

Anonymous said...

Tebrik ediyorum.Yalın anlatımla heyecana sürükleyen finali sabısızlıkla bekleten yaşamda var olan konuyu işlenmen roman yazarlığın için büyük bir adımdır.
Çok etkileyici idi.
Nilly

Çınar said...

Hikayeyi başından beri okudum.

Çok güzeldi kalemine yüreğine sağlık.

Sevgiler