Friday, February 29, 2008
"Siz" i saydim; bir kisisiniz! o zaman SEN diyebilir miyim?
Bir arkadasima mail yazdim, sona dondum maili okudum, cok hassas oldugum bir konuya deginmisim.
Simdi onu bloguma kaydetmeye karar verdim:
Bizim neslimizde(1966 dogumluyum), bir moda cikmisti.
Ozellikle annesi babasi memur doktor vesaire bilinen meslekte olan cocuklar annelerine ve babalarina SIZ derlerdi, bu saygi semboluydu.Bi de anneler babalar birbirlerine hava atiyodu cocuklari ne kadar cok SIZ derse onlara :)))
Ilginc olan, ben 7 yasindaydim bizim aileye bu kural geldiginde; ablam 9, abim 11. Ama bana konusmayi ogretirken ona sen onlara siz demeyi ogretmislerdi, en genc bendim ama en zor alisan da ben oldum.
Basladik anneye babaya SIZ demeye ve abartili bir saygiyla tartismada hakli oldugumuza inansak bile anneyle babanin elini opup gunu oyle kapatarak yatmaya.
Ciddi bir ultimatom ama; sen deyince aninda; aksaminda ceza geliyo:))
Bu yaklasik 7 yil filan oyle gitti.
Gicik oluyordum, bu cezalara da...
14 yasinda kendi kendime devrim yaptim ve babama SEN demeye basladim(zaten anneme siz demeyi basindan beri reddetmistim).
Cok gicik oluyordu babam bana ve ben derin bir haz duyuyordum bu gicik olmasindan, sorusturmasini bekliyor, ustune ustune gidiyordum:)).
Sormasini bekliyordum, en sonunda sordu :"senin bu asiliginle hayatinda iyi seyler gelir insallah basina" dedi bana.
Bence bunun tercumesi"abin de ablan da itiraz etmiyo sen niye giciklik yapiyosun" du.
Ben de"Baba bana beddua eder gibi dua etme. Ben BEN sem, sen de SEN sin.
Eger sen SIZ sen ben de BIZim.
Sen bir kisisin biliyorum, ama sence ben KAC kisiyim, neden beni azaltmaya calisiyorsun, hem de sadece BIR kisiyken?"
dedim.
O gun bugundur ailede herkes birbirine kisi sayisi kadar hitap eder.
Ben sohpet etmeye basladigim yakin dusunceler icinde oldugum kisilere de kisi sayisi kadar hitap ederim.
Ben SEN lerde denemeler yapiyorum sen diyebilmek icin ama cuvalliyorum siklikla.
Sanirim izin almam gerekiyor sizden, hala alisamadim bu izin alma seramonisine.
SIZ e SEN diyebilir miyim; bir kisi oldugun icin???
ben de bir kisi oldugum icin bana SEN der misin lutfen?
Thursday, February 28, 2008
Projesi ve yapimi suren gokdelenler - DUBAI
Bunu herkez duymustur herhalde; Burj Dubai.
Dunyanin en yuksek gokdeleni olacak su anda 654uncu metrenin yapimi suruyor, daha simdiden neredeyse her yerden gorunuyor.
Apeiron Hotel
Arabian Blade
Business Bay
Da Vinci Rotating Towers.. bu cok ilginc bir yapi olacak cunku her bir kati devamli baska bir yone donecekmis.
Hydropolis underwater resort.. Bu tersine tower:))) suyun altina buyuk bir otel yapacaklar...
Dubai Promenade
I Pod Building
Pantominium
Dubai Towers
Bunlar sadece bazilari...
Hepsi Mimari birer eser adeta...Hem de en gec 2009-20010 gibi bitecekmis hepsi.
Ben yine JETGILLER diyecegim:))
Dunyanin en yuksek gokdeleni olacak su anda 654uncu metrenin yapimi suruyor, daha simdiden neredeyse her yerden gorunuyor.
Apeiron Hotel
Arabian Blade
Business Bay
Da Vinci Rotating Towers.. bu cok ilginc bir yapi olacak cunku her bir kati devamli baska bir yone donecekmis.
Hydropolis underwater resort.. Bu tersine tower:))) suyun altina buyuk bir otel yapacaklar...
Dubai Promenade
I Pod Building
Pantominium
Dubai Towers
Bunlar sadece bazilari...
Hepsi Mimari birer eser adeta...Hem de en gec 2009-20010 gibi bitecekmis hepsi.
Ben yine JETGILLER diyecegim:))
2008 Ocak ayi DUBAI goruntusu
Wednesday, February 27, 2008
Gokyuzune bakmayi ihmal etme.
Hepimiz de gokyuzune ayni anda ayni yerde baksak bile her birimiz o anda mutlaka farkli seyler goruruz.
Ben de mavi derim, sen de mavi dersin ve belki de oradaki kucuk bir bulutu farkedersin ve bana soylersen bende onu gorup aaaa kalp seklindeymis, yahut ne seker bir domuz, anaaa zuzaylilar geliyooooo, diye olayi cesitlendirebilirim.
Hatta mavinin ayni mavi olma olasiligi bile cok dusuktur; seni siddetle elestirebilirim griye mavi dedigin icin veya turuncuya..
Veya o anda modun dusukse, mavi ama galiba firtina geliyor da diyebilirsin veya gunesin parlakligi o an gozlerini rahatsiz edebilir.
Sana “o zaman gozluk tak!” diyebilirim, sen duymayabilirsin, veya hayatin boyunca bir gozlugun olmamis olabilir, bir gozluge bile dokunmamis olabilirsin omrun boyunca…
O andaki algilar, modla, kulturle, duygusallikla, egitimle, yaklasimla ve de konsantrasyonla, algida secicilikle ilintili olabilir...
Ama tum farkliliklara ragmen “HADI” dediginde yasam; hep birlikte basimizi yukari cevirmemiz, cevirebilmemiz degil midir gerekli olan?
Biraz seratonin alir miydiniz?
(derleme) Internette arastirdim, Seratonin neymis ne diilmis :
Serotonin, monoamin bir nörotransmittermis...Triptofan aminoasitinden sentezlenirmis:)))))
(aferim, iyi bisiymis galiba!)
Beyinde serotonin kimyasalı salındığında kan damarları kasılarak daralır; serotonin düzeyi düştükçe genişlermis deeee....
Seratonin neymis gercekten yaaaa???
Beyindeki metobolizmada buyuk rol oynayan, sinir hücreleri arasinda bilgi alisverisini saglayan mesaj iletici maddelerdenmis.
Eksikligi depresyona sebeb olan madde imis.
Yaaaniiiiii Seratonin MUTLULUK HORMONUYMUS.
Vucudumuzun bol bol seratonin uretmesi icin:
Bol bol B vitamini iceren urunler yemeliymisiz, ornegin soya fasulyesi, bulgur nohut, sut ve sut urunleri.
Ayrica ceviz ve findiktaki E vitamini de cok ise yararmis, gunde 5-10 ceviz yemeliymisiz.
Omega 3 ve Omega 6 cok ise yararmis ve balikta bol miktarda oldugundan haftada 2-3 kez balik yemeliymisiz.
En seratoninli meyve muzmus.
Cikolayi es gecmemek lazim, en seratoninci arkadas cikolata imis ama ya kilolar? ya kilolar???
B komplex vitaminleri de ise yariyormus ama hic tavsiye etmem insanin istahi kurt gibi aciliyor!!!
Ah, en onemlisi! ACI BIBER!!! cok hizla seratonin salgilatiyormus vucuda...
Simdiii..
Bunlari yedik ama is bitmedi:
Seratonin uretimini desteklemek icin karamsar olmayacagiz ve kin tutmayacagiz.
Hayal kirikligi yasamamak icin fazla gonulden baglanmayacagiz.
Hic kimse icin degil kendimiz icin bakimli olacagiz.
Ilginctir ama kavunici rengi seratonin uretimini desteklermis iyi mi?
Cocukca seyler yapacagiz, mesela salincaga binmeli her firsatta.
Spor yapmak da seratonin uretimini arttirirmis ama ben bahce ile ilgilenmek secenegini daha cok sevdim:)
Bir de gunluk tutmak oneriliyor(e blog yazmak da ayni sey bence)
Evde bir hayvan beslemek de mutlulugu arttirirmis(bir kac tane daha mi edinsem naapsam; garanti olsun:)))
Havalar nasil olursa olsun, Seratonin uretiminiz bol olsun...
Tuesday, February 26, 2008
Where are you from?
Bundan 2 ay kadar once Kurabiyemin samimi baska bir arkadasi daha oldu.
"Baska bir daha" diyorum, cunku cocuklari bilirsiniz, "sacimi cekti", "silgisini vermedi", "beni oyuna almadi" vs. gibi bircok sebepten arkadasliklarini sonlandirabiliyor, veya sorduklari "oynayalim mi?" sorusu 5 dakika icinde onlari can ciger kuzu sarmasi yapabiliyor.
"Dostlukta vefa" insanoglunda olgunlasmayla birlikte gelisiyor sanirim.
Son kucuk arkadasimiz Maria'nin adini fazlaca duymaya baslamistim bundan 2 ay once, son donemde de projelerde filan es olmaya basladiklarini da gozlemleyince kurabiyeme sordum :
-Maria yeni samimi arkadasin mi?
-Evet
-Nasil bir cocuk?
-Sevimli bir cocuk iste...
-Yani nasil ne (tikandim, daha detayli anlatsin istiyordum)?
-Ne nasil anne?
-Yani saci ne renk ne yapar?Nereli?Hangi ulkeden?
-Anne sen bunu hep yapiyorsun!
-Neyi yapiyorum?(biraz suclanarak cok mu soru sordum diye)
-Cocugun nereli oldugunun ne onemi var ki anne, cocuk iste cocuk.. saci ne renkse de cocuk.. simdi benim nereli oldugum ya da sacimin siyah olmasi cocuk olmami degistiriyor mu?
-GULP!!!!
Aldim mi agzimin payini!!! Evet farkettim ben de sorusumdaki yanlisligi, nereli oldugunun ne onemi var? Cocuk mu? Cocuk!... Insan mi? Insan!...
-Annecim biliyorsun ben ayrimcilik yapan bir insan degilim, ve bir insanin ulkesinin, sehrinin, dilinin, dininin fiziksel goruntusunun, giyiminin ona iyi ya da kotu farkli davranilmasini gerektirmeyecek bir sey oldugunu ogretmeye calisan da benim.. Aferim, anlasilan iyi ogretmisim bunu.. Yanliz sunu da soylememde yarar var,biz anneler babalar, cocuklarimizin yakinlastigi arkadaslarini tanimak istiyoruz ki nasil birisi oldugunu, nasil bir aileden geldigini, birbirinize iyi veya kotu huylar ogretip ogretmeyeceginizi anlamak icin.
-O zaman okula gel tanis anne! Hem annesi de her gun onu okula getirip cikista almaya geliyor, senin gibi calismiyor.
Harika bir fikirdi, hemen en kisa zamanda is yerinden izin aldim ve kurabiyemin bir cikis saattinde okula gittim.
Maria ve annesi Leyla ile tanistim.Yuregime su serpildi :))) Kizlar hatta projelerini tamamlama bahanesiyle(cogunu oynayarak gecirdikleri) birbirlerinde kalma plani bile yapmaya basladilar...2 hafta once kurabiye Marialarda kaldi, simdi Mariyi da biz agirlamak icin bekliyoruz.
Bu konu boyle geldi gecti, savunma sebebim gecerliydi, ama benim aklimda hala biz insanlarin cogu zaman hic bir sebebi olmadan birbirimizin Nereli, Hangi ulkeden, Hangi koyden, Handi dinden olduguyla neden bu kadar cok ilgilendigimiz sorusu kaldi...
Monday, February 25, 2008
Sunday, February 24, 2008
Satis konferansi - Fujera
Uzun bir toplantiydi Persembe gunu...
Saat 11:00 de girdik, ogleden sonra dortbucukta ciktik.
Benim prezentasyonum baya "mir mir mir.. dir dir dir.." la gecti..
Yuzumde devamli bir gulumseme vardi :)))
Kimseyle muhattap olmadim, tam 46 kisi idi, 2 si misafir toplam 3 bayandik.
Ertesi gun tamamen bos gun idi ve benim aklimda tek bir resim kaldi:)))
Saat 11:00 de girdik, ogleden sonra dortbucukta ciktik.
Benim prezentasyonum baya "mir mir mir.. dir dir dir.." la gecti..
Yuzumde devamli bir gulumseme vardi :)))
Kimseyle muhattap olmadim, tam 46 kisi idi, 2 si misafir toplam 3 bayandik.
Ertesi gun tamamen bos gun idi ve benim aklimda tek bir resim kaldi:)))
Saturday, February 23, 2008
Kelebekleri yakalaDIK :))))
Bir kac saat once yorgun argin yoldan geldik.
Yok yok; Turkiye'ye gitmedik, satis konferansimiz vardi yine, klasik Subat ayinda baska bir Emirlikte yapilir, ailelerle birlikte bir dinlenme tesisine gidilir, haftasonu kalinir, mudurler toplantida iken ailelere kiyak cekilir; havuz gunes filan :) Calisanlara verdikleri destekten dolayi ailelere de tesekkur gibi bir anlamda....
Gecen sene ablam ve iki yigenim de vardi yanimizda, 5 kisilik bir aile olarak gitmistik, ablamin kulaklari cinlasin, cocuklari gunesten nasil koruyacagimizi havuzdan nasil cikartacagimizi sasirmistik:)))
(bu yilki gezi ayrica resimlerle paylasilacak)
Ben de bu yil yine ailemi alip gittim : biricik Kurabiyemi!
Dondukten sonra canta bosalt, yemek yap falan derken Kurabiye de odevlere gomuldu haril haril.
Arada bir gozume carpiyor evde kurabiye, dolaniyor oraya buraya, odasina cikiyor, ariyor bir seyler filan..
Ben de kosusturmaca icinde "anem odevler bitti di mi hi? mi?" diye laf atiyorum.
Sonra aksam yemegi filan, ardindan aksam dinlenmesine oturduktan sonra "hadi artik bloguna yazmaya devam et" dedi.
(hep soylerim ya bizim aramizda 'temel cerceveler icinde' sansur yok, birbirimizin blogunu 'birbirimize izin verdigimiz icin' okuruz; ve duygulanmanin sinirlenmenin uzulmenin ve senlenmenin en dogal insan tepkileri oldugunu birlikte ogreniriz.
Anlamadigimiz konulari okuyorsak birbirimize sorariz:)))
"Ne nasil" filan derken, omrumun kurabiyesi bana armagan olarak yaptigi resmi arkasindan cikartti :
"Tesekkur ederim anecim sen dunyanin en guzel ve en akilli anesisin cok guzel eglendim bu hafta sonu" dedi..
Kurabiyeme siki siki sarilip onu kitir kitir ufaladiktan sonra gozlerime dolan gereksiz sivilarla bilgisayara daha dogrusu scaner'a dogru kosmam bir oldu :)
Bundan daha guzel bir tesekkur olabilir mi????
Yok yok; Turkiye'ye gitmedik, satis konferansimiz vardi yine, klasik Subat ayinda baska bir Emirlikte yapilir, ailelerle birlikte bir dinlenme tesisine gidilir, haftasonu kalinir, mudurler toplantida iken ailelere kiyak cekilir; havuz gunes filan :) Calisanlara verdikleri destekten dolayi ailelere de tesekkur gibi bir anlamda....
Gecen sene ablam ve iki yigenim de vardi yanimizda, 5 kisilik bir aile olarak gitmistik, ablamin kulaklari cinlasin, cocuklari gunesten nasil koruyacagimizi havuzdan nasil cikartacagimizi sasirmistik:)))
(bu yilki gezi ayrica resimlerle paylasilacak)
Ben de bu yil yine ailemi alip gittim : biricik Kurabiyemi!
Dondukten sonra canta bosalt, yemek yap falan derken Kurabiye de odevlere gomuldu haril haril.
Arada bir gozume carpiyor evde kurabiye, dolaniyor oraya buraya, odasina cikiyor, ariyor bir seyler filan..
Ben de kosusturmaca icinde "anem odevler bitti di mi hi? mi?" diye laf atiyorum.
Sonra aksam yemegi filan, ardindan aksam dinlenmesine oturduktan sonra "hadi artik bloguna yazmaya devam et" dedi.
(hep soylerim ya bizim aramizda 'temel cerceveler icinde' sansur yok, birbirimizin blogunu 'birbirimize izin verdigimiz icin' okuruz; ve duygulanmanin sinirlenmenin uzulmenin ve senlenmenin en dogal insan tepkileri oldugunu birlikte ogreniriz.
Anlamadigimiz konulari okuyorsak birbirimize sorariz:)))
"Ne nasil" filan derken, omrumun kurabiyesi bana armagan olarak yaptigi resmi arkasindan cikartti :
"Tesekkur ederim anecim sen dunyanin en guzel ve en akilli anesisin cok guzel eglendim bu hafta sonu" dedi..
Kurabiyeme siki siki sarilip onu kitir kitir ufaladiktan sonra gozlerime dolan gereksiz sivilarla bilgisayara daha dogrusu scaner'a dogru kosmam bir oldu :)
Bundan daha guzel bir tesekkur olabilir mi????
Sunday, February 17, 2008
Tuesday, February 12, 2008
Evlatlik Horoz (Horoz Serisi 3)
Bu sabah bir gecikme krizi yasadik...
Dehset bir seydi, ama harikalar yarattim:)))
Her sabah oldugu gibi saatim altiyi yirmi geceye kurulu, yalniz yatarken de kendi kendime terapi de yapmisim "yarin mutlaka zamaninda uyanmam lazim, kurabiyenin spor yarismalari var(bu ayrica anlatilacak), yarin karne alacaklar bi de(bu da ayrica anlatilacak), ama ben onu goturemem cunku benim de saat 8 de doktor randevum var..
Yayilip kalmamaliyim, servisi kacirmamak durumundayim, kurabiyeyi birakmak icin trafige girersem gunumun programi allak bullak olur" diye.
Bi guzel saat calmis " dididid vidividi bididid!"
Ben bi guzel onu kapatip uyumusum; artik ruyamda neye adapte ettiysem :)
IMDAATTT bir uyandim; saat yediye yirmibes var!! Servis yediye bes kala geliyor!!!
Yirmi dakkamiz var!!!!
Artik sol elimle kurabiyenin hazirlanmasina yardim mi ettim, sag elimle kurabiyenin sandvicini mi yaptim, agzimin yarisiyla "dislerini taraaaa! saclarini fircalaaa!" diye mi bagirmiyorum(bu arada kurabiye acele acele emirlere uyuyor ama benim sacmalamama da kikir kikir guluyor), neyse bir rekor daha kirdim, onu biraz ufalanmis kurabiye olarak servis kapisindan iceri tiktim:)
Bir yandan da aklim en yakin arkadasim olan komsunun horozunda; "Neden otmedi ki bu herif bugun?? ulen onu yiyecekler tamam ama da hemen buyur buyumez yenir mi ya? yaf yoksa yediler mi neden otmedi ki benim arkadasim bu sabah.. evet evet yediler.. kesin yediler uhuuu bohhuuu" filan diye aklim mesgul alel acele kendimi hazirlayip firlatmaya calisirken yollara " uuuu uru?? uru muru?? ur ur??" diyen dostumun sesini duydum:))
Yuregime su serpildi, ayakkabilarimi giyerken yuzumde bir gulumseme yollara koyuldum.
Yollar yine her sabah oldugu gibi ciyir ciyir kalabalik, radyoda "Niel and vicky" geyik yapiyo, benim icimde "oh kurabiyemi servise yetistirdim horozcum da hala sag" rahatligi; Niel dedi ki Vicky'e "bilmemkim bilmemkim(bi artis midir dedir) uc cocugu oldugu halde bir de evlatlik edinmis fakir ve ac bir ulkeden"..
"Aaaa" dedim kendi kendime " valla ne guzel etmisler, o serveti obur dunyaya goturmucekler ya? hic olmazsa bu dunyanin bir cocugunun HAYATINI KURTARMIS oldular"
HAYAT KURTARMAK diyince aklima dink! bizim horoz geldi:)))
Ulen ben simdi su hintli komsularima gitsem, ikram olarak da marketten 3 paket tavuk alip gotursem, acaba horozu bana evlatlik olarak verirler mi?(hani butcem daha bir horozu evlatlik edinmeye yetecek daha cunkum)
Ama sonucta ben de duygusal bag kurdugum bir hayat kurtarmis olacam degil mi ama?
Hem bi de ben her sabah her sabah horoz tembellik ettiginde "ulen kesip yediler mi" stresine girmemis olurum degil mi ama??
Evet evet bu konuyu daha da detaylandirip bir plan proce:)) calismasi yapmaliyim.
Nasilsa bizim kediler horozu yemiyo, bi eksik bi fazla ne farkeder, bi de horozumuz olmus deriz:)))
Sunday, February 10, 2008
Kumlanmis kurabiye
Catlasan da patlasan da hayat devam ediyor, hele de hayatinda bir bonibonlu kurabiyen varsa :)
Kac gundur ezberledim col safarisi maceralarini " anne var ya var yaaa... adam oole bi surdu ki jipi sol kolumdan asagi bir baktim ki, sanki jip ucuyo gibi gordum, col duvarinda gidiyodu adam yaa.. anne var ya anne var ya.."
"Anecim kesinlikle bir daha gitmek zorundayiz, filmlerdeki gibi coldu.. col iste ya basbaya col iste kupkuru... cok susadik, iyki bana iki sise su koymussun hepsini ictim"
Sonra heyecan bitince colun ortasindaki kamp alanina gelmisler, yemek yemeden once hepsi kum tepelerinden asagi yuvarlamis.. Aman bizim kumlu kurabiyenin arayip da bulamadigi sey... Bulanmislar da batmislar:)) Hadi onlar yuvarlanmis tamam da, bu kucuk canavarlar ogretmenlerini de kumlardan asagi yuvarlamislar iyi mi:)))
Araclarin tamamen park ettigine emin olduktan sonra;
hepsi kurtlar gibi yemek yiyecekleri yerlere saldirmis, fakat yemek hala hazir degilmis la la la ta taaammm.. supriiizzz:)) sonra bunlari oyalamak icin bebeleriyle beraber develeri getirmisler, annesini emen deve yavrulari, deve uzerine binme denemeleri filan:)
en sonunda kampa girmisler yemek yemek uzere...
cekirgeler misali gnam gnam schawarma lari(schawarma bizim bildigimiz durum iste.. tavuk donerli durum yemisler anlayacaginiz:))) goturmusler.. Bir de guzel Hatira fotografi cektirmisler:)
Aksam eve geldigimde yemin billah yikayamadim kurabiyeyi.. pis kumlu kurabiyeyi:))
Sekize ceyrek kala, hem de kendi kendine yatagina gitti uyudu sefil kurabiye:)
Insan inanamiyor, ertesi gun yikadigimda(aslinda kendi yikanir ama bu derin temizligin benim kontrolum altinda olmasi gerekiyordu:)) "ahhh yandiimm.. oyyyy fazla asindirdiiinn" sarkilari arasinda, kurabiye kuvetten ciktiginda yaklasik yarim kilo KUM vardi kuvette:)))
E tabi hep soylerim, bu tip okul faaliyetlerinin hep yapilmasi gerekiyor; cocuklar en azindan kendileri ufak ucma denemeleri yapiyor hayatta :PPPP
Blogum: patladigim, catladigim yerim...
Patlayamadim bugun.
yaklasik 20 yillik calisma hayatimin en uzgun gunlerinden birini yasiyorum diyebilirim.
Ilk UC e girer, belki de birincisi ne bileyim.
Uzuntum mesleki.
Uzuntum hayal kirikligi, uzuntum belden asagi vurulmak, "bilgi" nin ve zaman icinde anlayisla karsilamanin "seytanliga" karsi yenilgisi...
Ve tamamen yabanci hissetmek kendini, yaptigin ise... dogrularina.. aslinda yapacaklarina.. ama yakismaz dedigin icin yapmadiklarina...
Buz gibi olmak yaptigin ise, bir an once elini yikayip gitmek istemek gibi bir sey iste...
Buzzz gibi olmak.
buzzz...
Yarin gitmek istememek calistigin masaya , ve bir daha asla.
Cok canim sikkin... cok...
uzgunum.
yaklasik 20 yillik calisma hayatimin en uzgun gunlerinden birini yasiyorum diyebilirim.
Ilk UC e girer, belki de birincisi ne bileyim.
Uzuntum mesleki.
Uzuntum hayal kirikligi, uzuntum belden asagi vurulmak, "bilgi" nin ve zaman icinde anlayisla karsilamanin "seytanliga" karsi yenilgisi...
Ve tamamen yabanci hissetmek kendini, yaptigin ise... dogrularina.. aslinda yapacaklarina.. ama yakismaz dedigin icin yapmadiklarina...
Buz gibi olmak yaptigin ise, bir an once elini yikayip gitmek istemek gibi bir sey iste...
Buzzz gibi olmak.
buzzz...
Yarin gitmek istememek calistigin masaya , ve bir daha asla.
Cok canim sikkin... cok...
uzgunum.
Wednesday, February 06, 2008
col
Tamam burda da hava cok sogudu ama...
Fena heyecandayiz..
Neymis; yarin sinif gezisi varmis.
Nereye?
"Col" e..
"NEEEE.... biy biy byi biyyyy... cocuk kismisi cole mi neye mi gidermis ne alakasi varmis mis..".. demedim tabe.
"Ehm uhm.. nasil yani kurabiyem, bu gezi nasil yani isteyen mi gidiyo?"
"Yok annem butun dorduncu siniflar gidiyo"
Ohm.
Bir gezi programi geldi, jiplerle col tepelerinden kaydircaklarmis, atlatcaklarmis, hoplatcaklarmis, attircaklarmis!!!!
Deveye bincekler.. colun ortasinda kamp yapcaklar.. lutfen sapka ve gunes yagi verelim filan falan bilmemne...
Ay bir mesaj yazsam mi ki okula acaba "benim kurabiyem benim prensesim, bu program kesinlikle ona uygun diil " diye? ama cevabi hayal edebiliyorum : "kiminki prens veya prenses degil?" diye....
ohhu bohhuu.. modundayken ben kurabiye heyecandan hipere bagladi; bu aksam taklalar atti...agzindan patiye cubuk kraker bile yedirdi :
Heycanla ham ham ham ne yedigini anlamadan bi muhallebi yiyisi vardi ki bugun :
Sona taklalar atti evin icinde, kedilerle kopekle bogustu.. nefes nefese kalmisti, bir uzandi koltuga, ben de bir sey izliyordum, sonunda "cabuk yatttttt" derken bir de baktim ki :
misill misilll "annecimmm..kurabiyemmm.. hadi yatagina gidelim" dedim..
misil misil onu yatirip, battaniyeye gomdum, yuzunde sabirsiz bir gulumseme:)
hissst..
ses yapmayin!!
uyanmadan yanina gidiyorum.
(heyy fisildayarak soyluyorum bizim kurabiyenin cukulatalari erimis col maceralarini yazicam..bizi izlemeye devam edinnn)
Tuesday, February 05, 2008
af.. ozur.. al patimi.. ehu ehu..
Birakilan yorumlara ozellikle bu ara cevap yazamadigim icin tum dostlarimdan once af diliyorum ama oyle zamanlari oluyor ki insanin hani bir kiytirik anda yazini dokuluveriyorsun bir word sayfaya, sona baska kiytirik anda copy paste yapip sayfana koyuyorsun.
Gelen yorumlari maillerinde okuyorsun zaten o da yasama dair nefes oluyor...her aldigin yorumda "yalniz" olmadigini yine yeniden duyumsuyorsun; yuzunde bir gulumseme..
Ama yatmadan once kalan az zamaninda ise yorumlara cevap vermektense dostlarin neler yazmis onlari okumaya koyuluyorsun artik goz damarlarin kanlanmis...
O kadar yogunsun ki aksam uykuya mi gectin uykuya gecerken bir sonraki gunu mu planladin, yoksa butun ruyan bir sonraki gunu planlamaktan mi ibaretti, ayirdina varamiyorsun..
Yorumuna yogun donemlerimde yorum yazmadigim tum dostlarimdan ozur diliyorum ama birakilan yorumlari gozlerimle degil kalbimle okuyorum...
demek istiyorum...
Bir de patimi vermek istiyorum, kabul ederseniz :)))
Baska bir tavanarasi
"IInnn innnn vinnnnnnn!!!!"kendi kendine cok egleniyordu, taa ki tekrar azar isitene kadar.
"Kes artik sunu!"bu yorgun sesden her eglencenin ortasinda azar isitmeye alismisti sanki, ama yine de dudagi asagi dogru bukuldu.
O kadar cok ozluyordu ki evdeki tek oyuncak oldugu gunu.
Her sey Almanya'daki dayinin getirdigi uzaktan kumanda arabayla sona ermisti,Evin oglunun gozdesiydi o ana dek ve her sey bir anda ve cabukcacik nasil sonlanmisti.
Nasil hemen de bu cocuk kendisinden vaz gecivermisti de tavanarasini boylamisti telli araba, cocuk o kirmizi mi kirmizi, motor sesli uzaktan kumanda araba ile oynarken.
Yine huzunlendi ve aglamaya basladi telli arabacik.
Kalbi razi gelmedi yine yasli siyah beyaz televizyonun "oglum" dedi hala hickiran telli arabaya."Tek terkedilen sensin mi saniyorsun? Sus artik paslarini daha fazla islatma iyice curuyeceksin."
"Beni hic acimadan buraya getirdiklerinde burada sadece su ayagi kirik ise yaramaz oymali ceviz masa vardi, bir de bir zamanlar sadece evin babasinin oturabildigi berjer koltuk!
O gunu hic aklimdan cikartamiyorum.
O renkli televizyonu getirdikleri gun ev ahalisinin heyecanini nasil kiskandigimi anlatamam sana.Hatta diyebilirim ki heyecanlari sanki benim eve ilk geldigim gunkunden daha da coskuluydu.
Tabii, dunyanin kapilarini ilk ben acmistim hepsine, benden gozlerini ayiramazlardi aksamlari, evin annesi bana hic kiyamaz, tozlanmamam icin yayin olmadigi gunduz saatlerinde dantel ortulerle orterdi beni.
Gunde sadece birkac saat yayin olan o gunlerde aileyle nasil butunlestigimi anlatsam inanmazsiniz ki..
Hatta bir de bazen sabaha karsi boks maclari olurdu.Aile saatlerini sabah 5e kurar, Muhammed Ali miydi neydi onun boks maclarini seyretmek icin sabahin korunde aile benim karsima gecer, hayranlik ve heyecanla beni izlemeye koyulurlardi.Ailenin simarik cocuguydum adeta"
"Artik benim duygumu anlamaya baslamana sevindim" dedi daha yaslica bir ses biraz parazitle.
"Sen geldigin zaman ayni terkedilmislik duygusunu ben yasamistim.Oysa mesut gunlerimde, aksam yemeklerinden sonra, uyku saatine kadar tum aile benim cevremde toplanir, sobada cevirdikleri kestaneleri yerken benden 'arkasi yarin' i dinlerlerdi.
Bunlar her aksam birbirini takip edilerek verilen karsilikli konusmalardan olusan piyeslerdi ve dinleyenlerin dikkatlerini daha da yogunlastirabilmek icin kapi gicirtilari, ruzgar sesleri, kus civiltisi ve kedi miyavlamasi gibi efektlerle suslenirdi.Aile soluk almadan arkasi yarin lari dinlerdi her aksam.
Bir de sabahlari sobayi yakarken evin haniminin beni acip turkulere yanik sesiyle eslik etmesi beni kendimden gecirirdi"
"Yaaa" dedi yasli soba."Benim de heyecanim fazla surmedi, o kalorifer mi nedir dediklerinden evin tum odasina dosedikten sonra ev halki, artik ne bir arada oturur oldular, ne de soba basi sohpetleri"
"Ben ona once sevinmistim aslinda" dedi zar zor ayakta duran ceviz masa.
"Zira ben misafir odasinda bulundugumdan, kis aylarinda soguk oldugu icin yanima gelmezler sanardim.
Hem cok uzurdum o odasi kapali karanlik odada.
Evin annesi cocuklar benim yanima gelmeye calistiklarinda haykirarak onlari disari kovalardi.
En buyuk keyfim ise gun duzenlendigindeydi.
Gunler bizim evde oldugunda, sabahtan bulundugum odanin kapisi acik birakilirdi, hem oda isinirdi hem de ben.
Uzerime turlu turlu mis kokulu kurabiye ve kekleri dizerler, aksama kadar hanimlarin keyifli sohpetlerini dinleyerek kendimden gecerdim.
Ama kalorifer gelince sevincim hemen kursagimda kaldi zira benim odamdaki peteklerinin isisini kapatip beni yine karanlik misafir odasinda usurken biraktilar....
En cok da neye uzulurum bilir misiniz, onca yil kullanilmadigim icin sapasaglamdim.O 'modern dizayn' dedikleri masayi getirdikleri gun beni bu tavanarasina cikartirlarken merdivenlere dusurduler ve iki bacagimi birden kirdilar.Sonra da egreti bir bicimde beni buraya terkedip gittiler"
Cilasi bu tavanarasinda dokulmus olan ceviz masanin dokunakli konusmasinin ardindan COCUK KALBI romani ic cekti ve sessiz goz yaslari dokmekte olan CiN ALi kitaplarina sarildi onlari teselli etmek icin.Ah en cok da bu Cin Ali serisine yazikti.Oysa yillarca cabalamislardi yuzbinlerce cocuga TOP AT mayi BUNU TUT mayi ogretmek icin.. Aglamakli sesleri ile hepsi birden birseyler soylemeye calisti miril miril "Kos Cin ali kos! Baba bak top! Suna top at! Baba bak at!"
Siyah beyaz televizyon devam etti "insanlar bizim zamanimizda daha cok birlikte zaman geciriyordu.
Aile kavrami vardi.Internet yoktu, insanlar birbirinin gozlerinin icine bakabiliyor, birbirine dokunabiliyordu.Aile aksamlari her biri bir odaya dagilmiyordu.
Muzigi once su cizirtili radyodan, sonra da uzuntuden adeta agzini bile acmayan su DUAL marka pikaptan dinliyorlardi.
Hic unutmam, evin babasi, kisitli butcesi dolayisi ile ayda sadece bir plak alabiliyordu ve eve her yeni gelen plak aksamlari ev adeta bir senlik yerine donuyordu, herkes saatlerce hep bir agizdan yeni plagin sarkilarini soyluyordu, el ele tutusarak, kol kola girip sallanip dans ederek."
"Ben cok utaniyorum" dedi kasetcalar, yanindaki karton kutudaki kasetler de ona eslik etti "yaaa.. yaaa"
"Evin en simarik aletiydim ben.
Benim sayemde saatlerce istedikleri onlarca sarkiyi arkasi arkasina istedikleri her zaman dinleyebildiginde ev halki,
Dual marka pikaba ve plaklara cok hava atmistim.. Saltanatim da cok kisa surmedi hani ama hepiniz gibi ben de sonlandirildim..
DVD player diye birsey getirdiler eve ve arkasi arkasina yuzlerce sarki dinleyebilmeye basladilar, hem bu bahsettikleri DVD leri hem bu playerda hem de iki cocuklarina alinan bilgisayarda da dinleme imkani vardi.
Evdeki dvd ve cd sayisi gittikce artti...Tabi once herkesin ilgisi benim uzerimden dagildi ve en sonunda da hepinize oldugu gibi ben de evin icinde sadece bir kalabalik oldugum icin getirilip buraya firlatildim"
"Hissttttt" dedi siyah beyaz televizyon "susun... bir gelen var"
Gicirtiyla kapi acildi, kirk vat kiytirik lamba yandi ve 2 buyuk beyaz kutu ve 2 monitor birakildi hemen kapinin dibine.
Herkes solugunu tutmus, yeni terk edilenlerin ne oldugunu anlamaya calisiyordu, o sirada 2 monitorun birbiriyle konusmasi ile anlasildi her sey:
"Ben sana diyordum.. sonumuz yakin diyordum.. Cocuk internette gezerken hafizamda tuttum.. kampanya var dediler, taksitle dediler, cok hafif her yere goturebilirsin dediler, cok daha hizli calisiyor dediler, sen bana inanmadin.
Simdi inandin mi o iki siyah cantada gelen diz ustu bilgisayarlarini gorunce inandin mi ha!!!!!
Simdi ne yapacagiz?Bu karanlik tavan arasinda yapayalniz ne yapacagiz????
Monday, February 04, 2008
Akilli Horoz (Horoz serisi 2)
Aslinda sinirlenmemek lazim, Adam horoz iste, meslegi bu... tabii ki otecek :)
Insan her seye alisirmis.
Oyle ya, ama alismak icin karsi tarafin da yani horozun da cabalamasi gerekiyor.
Birkac gundur komsunun horozu ile ahenk icinde dans etmeye basladik.Gerci havalar biraz serinledi, horozcagizin da sesi kisildi bir garip otuyor ama, en azindan sabahin besinde degil, altiyi yirmi gece otuyor artik.
Yani benim kalktigim saat.
Adamin biyolojik saati degisti anlayacaginiz, iyi de oldu hani.Kafasina kul tablasi yemekten kurtuldu.
Durum boyleyken ben de yataktan "hirrrrrrrr" diye cikmamaya basladim...Hem artik kedilerin kulagina da fisildamiyorum"gidin su ibikli kusu yiyin" diye.
Hos bizim tembel kedilerin de bana destek verecegi yoktu ya...Onlar anca duvarin tepesine tunesin, yalansin dursun.
Canim hani ben hayvan dusmani degilim ya, hele hele horoz dusmani hic degilim... Soole edebiynen davran, canimi ye diil mi efenim...
Hem bugun kalbim sevgiyle doldu catlak sesli horoza karsi; saati kurmayi unutmusum, bu arkadas da sorumluluk sahibi bir arkadas oldugu icin yine ottu altiyi yirmi gece, ses catlak matlak ancak ise yaradi ve ben de kurabiyem de vaktinde kalkip isimize ve okulumuza gec kalmamis olduk.
Yok canim, ikiyuzluluk falan degil :)))) kendim icin bir sey istiyorsam namerdim, horozlar sagolsun..
Komsumuz onu kesip yediginde bir bosluk icine dusecegim sanirim :)))
Ben de mi horoz civcivi alsam diyorum :P
Subscribe to:
Posts (Atom)