Sunday, September 30, 2007

iyi ki dooooduuunn iillkeeee!

Evimizin maskotu, sevimli kucuk kizimiz, yigenim ilke 4 yasina girdi:)
Cuma aksami nefis bir parti yaptik, oole herkesler gibi dolma sarma sarmadik, alumunit seyler hazirladik, kanepeler top kofteler filan.. cocuklar da bayilir ya bu ise:))
En cok da partinin sonundaki pasta savasina bayildilar:)

Iyki dogdun Ilke, bahtin guzel olsun, gulen yuzun hic solmasin...

Cookie, Lucky, Pati, Gicir

Alii babaaaninnnn bir ciftliiigi vaaarrrr :)))))))




Saturday, September 29, 2007

KOPE(KLER)IMIZ OLDUUUUUUU!!!!


Laa la la la la la!!!!!
yaa teknik sebeplerden dolayi resimlerini yayinlayamiyorum, nolur yarina kadar sabredeyim:)
aslinda bugun, dun aksam yasadigimiz nefis 4 yas gunu partisi(kucuk yigenimin) e ayrilmisti, ama cikolatali pastali suratlarin resmi de teknik sorunlar dolayisi ile yetisemedi ozur:)))
ama lutfen bugunu annatmak zorundayim ya!
nefis neseli eglenceli bir geceydi, bebelerin hepsi (ve hatta buyuk bebeler de) cok eylendi.
sabah icin, yani bu hafta sonu icin K9 da randevumuz vardi, Dayi ve Civcivin kurabiyeye sozleri vardi, kopeklere "Bir bakip cikacaktik".
Gidip bakacaktik.
Ama ama alip almayacagimiz kesin degildi.. ben bir haftadir kurabiyeyi oyle isliyordum: "Kizim!kopek almak buyuk sorumluluk.. Kopekler hic buyumeyen insan yavrulari gibidir; buyuk sorumluluk ister; iyice dusunelim; zaten 2 kedimiz var, yeterince sevgi verebilces mi, sona kedilerimis noolcak sevcekler mi korkcaklar mi" dididi vididi bir bir bir dir dir dir.. yani oole komik ki, kurabiyeye mi kendime mi terapi veriyom belli diil.
Neyse bugun K9 a randevulu gittik amanin ne bicim ciddiye aliyolar bu isi 7 sulalemizi sordular.
Insan rahatsiz oluyo dimi; insan yavrulari cami kapisina birakilirken yavru kopek sorumlulugunun bu kadar arastirilmasi beni dusuncelere dogruuu aliyordu kiiii..
hop dedim kendime.
buraya bir sebeple geldik.
Sonacima; bizi aldilar efendim prenslerin ve prenseslerin oldugu bolume(walla bizim yavrularimiz gibi davraniliyo hepsine) " howowowow... bowowowow.. iyyyk iykkk...." ay bir gorseniz, ziplayanlar, yalvaranlar, git burdan die dis gosterenler...
ay walla binlerce kopek (besbin kere sooledim abartma diye!!) :)))
2-3 une kucak kucak yapma izni aldik, kafesten cikarttilar.
kucak yaptik.
ama biri bize yapisti; hep oole olur ya:)
burnumun deliginin icini bile yaladi:)
Kurabiyemin kulaanin icini yaladi hop hop hoplayarak:)
dort ayaanin ustunde zip zip zipliyo yaa sevimli olcam diye..
Chocolate chip cookie gibi bisiy, al sutu, kremayi, cukulatayi; karisim yap karistigi anda o resmi al bir kopege yapistir.
aynen o yani.
neyse.
donduk dolandik. ben kopek almicam ya. sadece bakcam..
"Almerella" gibi acayip bir kontes ismi olan, ama K9dan daha cikmadan ismini hemen degistirip COOKIE(kurabiye) yaptigimiz kopegimizi aldikkkk ve veterinere dogru yollandik.
durun durun bitmedi.
asil hikaye burda basliyor..
Veterinere gittik ve asil hikaye burda basladi, biz Cookie yi seviyoruz 1 yasinda ve inanilmaz egitim almis sit diyorsun oturuyor, come diyorsun geliyor..
tanimaya calisiyoruz Cookie mizi beklerken, ulen ne akilli kopek diye; bu sirada ben kendimi siddetle tebrik ediyom yavru kopek almadim, aman o ne cisiyle ugras aglamasiyla ugras iyi yirttim diyom.
Ter icinde bir adam girdi iceri; "is toplantisina gidiyordum, otobanda bir kopek yavrusu buldum; bir TIR in altindan kacmayi basardi bunu alin naaparsaniz yapin" diyor ingiliz.
"Neyi" diyor sekreter kizlar.
"Kopek yavrusunu! arabamda..." diyor adam nefes nefese.
Acil bir durum yaratildi; bebek kopek klinige getirildi, herkes OWWWW diye baardi, nasilll sevimli bir kirma!!!ama kiz baariyo "yaa ben bunu naapcam ya naapcam ya!"
Dayi diyo ki omzumun ustunden "ya bunu da mi alsak".. vicdan gibi:) toobe toobeee..
Biri de bir bini de bir!!!!
"O kopek benim" dedim.
Bu sirada Cookie, yavruyu yalap sulap yaliyo:)
Kadin supheyle bakti bana sanki basina bi is gelcekmis gibi.
Dedim ki" bu adam hic gelmedi buraya, ben size bir 13 kilo bir de 1 kilo 2 kopekle geldim; bana 2 kart acmanizi istiyorum, 2 kopegim var benim" dedim.Kadin sasirdi OK dedi, "she is soo lucky(cok sansli)" dedi, yemin ediyorum aglayarak formlari doldurdu. Ben de "Yes her name is LUCKY dedim"
Ben evcil hayvan olsam benim evimde olmak isterdim cunku:)
Ikisinin de butun asilarini yaptirdik.
Ikisi de GIK demedi:)
Walla ne diyim..
Belki aliriz belki almayiz derken bugun cikarken, "asla yavru kopek almam" diyerek ciktigim bu eve 1 yasinda egitimli bir kopek ve 1 kilo bir puppy ile dondum.
Endise yok!
Kediler kontrol altinda; ve Pati nin en yakin arkadasi Lucky olucak galiba:)

Hepsinin ve 4 yasindaki prensesimizin dogum gunu resimlerini yarin yayinlayabilecegim insallah:)

Friday, September 28, 2007

Ruyalarinizi once hayal edin


Direncini zorlayan baskilara ve aleyhinde gibi gorunen tum garipliklere ragmen dimdik ayakta durman; CESARETTIR.

Baskalarini desteklemek adina icin kan aglasa dahi yuzunden gulumsemeni hic eksik etmemen; GUCTUR.

Yureginde dogru olduguna karar verdigin bir seye dogru yururken hic bir seyin seni durduramamasi; AZIMDIR.

Baskasinin hayatini daha tahammul edilebilir yapabilmek icin hic yakinmadan beklenenden fazlasini sunman; SEFKATTIR.

Tum yeteneginle harcanan zamana ve cabaya aldirmaksizin ihtiyaci olan bir arkadasa yardim etmen; VEFADIR.

Yasam ayaklarinin altindan kayar gibi oldugunda, zamanin daha iyi yarinlar getirecegine inanarak basini dimdik tutup hala en iyi olabilmen ve asla vazgecmemen; GUCTUR.

Rüyalarinizi hayal edin...

Mutlu oldugunuz zaman duygularinizi gostermekten cekinmeyin, birakin mutlulugunuz coskuyla aksin.
Karsilastiginiz olaylari iyilestirmeye calismaktan kacinmayin, sonuclar sizi sasirtacak boyutta haz verici olabilirler.
Dunyanin tum yukunu omuzlariniza almayin, yukun bir kismi baskalarinin omuzlarindayken onlarin da gelismesine firsat tanimis olursunuz.
Gelecek sizi korkutmasin, hayati gun be gun yasayin.
Gecmis size sucluluk duygusu vermesin, yasanmis yasanmistir; yapmis olmaniz muhtemel hatalardan ders almaya bakin.
Hic bir zaman yapayalniz kaldiginizi dusunmeyin, her zaman ve her durumda size uzanacak bir el hep vardir.
Basari hayallerinizin hep uzak bir kosesinde kalmasin, ulasilmasi o kadar zor degildir.
Sevmekten hic odun vermeyin...
İnanmaktan asla vazgecmeyin...
Ruyalarinizi hayal etmekten bikmayin usanmayin...
Umutlarinizdir geleceginizi besleyen...

Thursday, September 27, 2007

"YAZ" geldi bana bugun yine


bazi gun YAZ geliyo, bazi gun de SAKIN YAZMA BUGUN geliyo..
bugun YAZ geldi.
walla sunu da yaziym soona yatcam.. soz:)))

Hayatimiza giren insanlar üç gruba ayrilirlar.Onlar ya “bir sebeple”, ya “mevsimlik” ya da “hayat boyu” bizimle birliktedirler.
Hayatinizdaki insanlarin hangi grupta yer aldiklarini kesfederseniz gercekten nasil davranacaginizi bilebilirsiniz.
Bir sebeple hayatimiza giren insanlar genellikle içsel veya dissal bir ihtiyacimiza ulasabilmemiz icin hayatimizdadirlar.Onlar, zorluklardan gecerken bize yardimci olurlar,rehberlik yaparlar,destek verirler, fiziksel ruhsal ve duygusal anlamda hep yanimizdadirlar.Onlar,bizim olusturdugumuz sebep dolayisi ile ihtiyacimizi içimizde tarif ettigimiz sekilde bizimledirler.Sonra,ortada yanlis ya da ters giden hiçbir sey yokken, ya da hic beklenmedik, umulmadik bir zamanda bu insanlar iliskiyi sonlandiracak bir sey yapiverirler ya da soyleyiverirler..bazen oluverirler...bazen yuruyup giderler...bazen de sizin uzaklasmanizi bilincli olarak saglamak icin sizi zorlarlar.Burada farkinda olmamiz gereken sey; ihtiyacimizin karsilandigi, arzunun tatmin edildigi, isin yapildigi olmalidir.Dualarimizin karsiligi verilmistir.Artik yola devam edilmelidir.
Mevsimlik hayatimiza giren insanlar, paylasma, gelisme ya da ogrenme sirasi bize gek,ldigi icin karsimizdadirlar.Bize bir baris tecrubesi yasatabilir,bizi hayatimizda hic gulmedigimiz gibi guldurebilirler.Onlar daha once hic yapmadigimiz bir seyi bize ogretmek icin gelmis olabilirler.Bize inanilmaz boyutta nese sunarlar..inanin gercektir..ancak sadece mevsimliktir.
Hayat boyu ilşkiler, bize hayatimiz boyunca kullanacagimiz ogretiler sunarlar, oyle ki bu ogretiler sonucta bizim kendimizi yeniden kesfetmemizi saglar.gorevimiz, dersi ogrenmek, o insani sevmek ve ogretiyi diger insanlar ve hayatimizin geri kalan bolumlerinde de kullanabilmektir.Askin gozunun kor oldugu ancak dostlugun ozel bir duyu ile gordugu soylenir.
Hayat boyu bizimle birlikte olacak o insana, hayatimizin bir parcasi oldugu icin minnet duymaliyiz.


oh.
rahatladim.
walla yatiyom.
baska yazmicam:))

:)) COCUKLARIMIZ :))


:)Cocugunuzun hayatinin ilk iki yilini ona yurumeyi ve konusmayi ogreterek gecirirsiniz, takip eden 16 yili da susmayi ve oturmayi ogretmeye calisarak..
:)Cocuklariniz buyurken evinizi toparlamaya calismak, hala kar yagiyorken evin onundeki patikayi temizlemeye calismaya benzer...
:)Dunyada tek bir “dunyanin en guzel cocugu” vardir ve her annede bir tane vardir.
:)Blug cagindaki cocuklarin anneleri, dogadaki bazi hayvanlarin yavrularini neden yedigini anlayabilir.
:)Cocuklar dogal mimik gibidirler.Onlara ne kadar iyi davranislar ogretilmeye calisilirsa calisilsin, istemsizce ayni anneleriyle babalari gibi yaparlar.
:)Cocuklarinizin soylememeniz gerekenleri soylediginizde kelimesi kelimesine akilda tutmak icin muthis hafizalari vardir.
:)Cocuklariniza iyi davranin, onlar sizin icin en iyi Huzur Evini bulacaklar...

Kurabiyem buyudugunde diyecegim ki...


Bir gun kurabiyem “bir anneyi motive eden seyin ne oldugunu” anlayacak kadar buyudugunde ona diyecegim ki :

*Seni o kadar cok seviyordum ki nereye, kiminle gidecegini ve ne zaman donecegini hep sordum.
*Seni o kadar cok seviyordum ki yeterince param oldugu halde israrla harcliklarindan biriktirip o istedigin oyuncagi kendin almani sagladim
*Seni o kadar cok seviyordum ki sen odani toplarken 2 saat odanin ortasinda ayakta bekledigim olurdu.
*Seni o kadar cok seviyordum ki kizginligimi ya da gozyaslarimi senden hic saklamadim, boylece annelerin ve hatta hic bir insanin mukemmel olmadigini gormeni sagladim.
*Seni o kadar cok seviyordum ki davranislarindan kendinin sorumlu oldugunu anlaman icin sana hic kiyamadigimi gostermeden ceza verebilirdim.
*Seni o kadar cok seviyordum ki hayir dedigim her zaman benden nefret ettigini bildigim halde sana rahatlikla hayir diyebilirdim.
Bunlarin hepsi dunyanin en zor savaslariydi ama hepsinden zaferle ciktigim icin cok memnunum.
Cunku sonunda asil kazanan sen oldun, ne kadar buyurse buyusun benim minik kurabiyem olarak kalacak tatli kizim.

Karinca ile Agustos Boceyi :)


Karinca yaz boyunca calisirken agustos bocegi saz
calmis.
Bilirsiniz hikayeyi. Tabi kis gelmis,
karinca sicacik evinde afiyet icinde yasiyorken bir gun kapisi calmis.
Bakmis agustos bocegi. Tamam demis, yaz boyunca saz caldin simdi ac kaldin ve benden yemek istemeye geldini degil mi?
Saz calacagina biraz calismis olsaydin boyle ac kalmazdin demis.
Agustos bocegi de "yo. yanlis anladin demis. Biz yaz boyunca saz calinca, ayiptir soylemesi biraz para yaptik ta
demis.
Hatta meshur da oldum, simdi avrupa turnesine cikiyorum.Belki oralardan istedigin birseyler vardir, diye sormaya
geldim" demis.
Hakkatten de karinca bir bakmis agustos boceginin hic oyle ac
bir hali yok.
Uzerinde bir kurk var, arkada da kocaman bir limuzin, onunde soforu ile onu beklliyor. "yok, bir sey istemiyorum"
demis. "ama Fransaya ugrayacaksin degil mi?" diye sormus. Agustos bocegi de
"evet" demis."iyi o zaman"demis, karinca "Parise gidince orada La Fontaine diye
biri var, onun yuzune bir tukur benim icin, oldu mu?" demis.

Wednesday, September 26, 2007

Alan kadar veren de kazanir...


Bir gun sormuslar ermislerden birine.
"Sevgininsadece sozunu edenlerle, onu yasayanlar arasinda ne fark vardir?"
"Bakin gostereyim" demis ermis. Once sevgiyi dilden gonule indirememis olanlari cagirarak onlara bir sofra hazirlamis. Hepsi oturmuslar yerlerine. Derken tabaklar icinde sicak corbalar gelmis ve arkasindan da dervis kasiklari denilen bir metre boyunda kasiklar.
Ermis "Bu kasiklarin ucundan tutup oyle yiyeceksiniz" diye bir de sart koymus.
"Peki" demisler ve icmeye tesebbus etmisler. Fakat o da ne?
Kasiklar uzun geldiginden bir turlu dokup sacmadan
goturemiyorlar agizlarina. En sonunda bakmislar
beceremiyorlar, oylece ac kalkmislar sofradan. Bunun uzerine "Simdi..." demis ermis. "Sevgiyi gercekten bilenleri cagiralim yemege.." Yuzleri aydinlik, gozleri sevgi ile gulumseyen isikli insanlar gelmis oturmus sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kasigini corbaya daldirip, sonra karsisindaki kardesine uzatarak
icmisler corbalarini. Boylece her biri digerini
doyurmus ve sukrederek kalkmislar sofradan. "Iste" demis ermis.
"Kim ki hayat sofrasinda yalniz kendini gorur ve doymayi dusunurse o ac kalacaktir.
Ve kim kardesini dusunur de doyurursa o da kardesi
tarafindan doyurulacaktir. Suphesiz sunu da unutmayin. Hayat pazarinda padece alan degil veren de kazanclidir her zaman

gulelim ; TURKLER UZAYA CIKINCA


Maillerimi temizlerken Minumdan epey once bir zaman gelmis bir mail buldum, alintilar yapiyorum :

İlk Türk uzay adamı (artık astronot mu denir, kozmonot mu denir, uzay
fatihi mi denir bilinmez) uzaya çıktığında atılacak olası gazete manşetleri
- Kendimizi aştık...
- Bekle ay geliyoruz...
- Galaksi galaksi duy sesimizi, işte bu Türklerin ayak sesleri!..
- Uzaya kapak attık...
- Artık biz de uzaylıyız
- Türkler uzayda
- Türk'üz doğruyuz uzaylıyız...
- Bu bizim için büyük, insanlık için küçük bir adım!

Gaza gelmiş bazı gazete başlıkları
- Alemin kralı geliyor..
- Bekle bizi İngiltere..
- Uzay tamam sıra güneş'te!
- Bekle bizi samanyolu
- Marslılarla Türkler arasında genetik bağ bulundu!

Köşe yazarı başlıkları..
Oktay Ekşi - Marslılara savaş açalım..
Ertuğrul Özkök - En pahalı mars şarabını içtim..
Erman Toroğlu - N'aber hıncal bak gönderdik çocuğu uzaya..
Nihat Genç - Uzaylı olmanın topluma negatif etkisi..
Hıncal Uluç - TK00XV2 plakalı uzay aracı'nın sorumsuz astronotu..O ne
dönüş öyle kardeşim ?
Emin Çölaşan - Uzay mekiğinin yapımı için neden iki firmadan teklif
alınmadı ?
Bekir Coşkun - Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete..
Ahmet Altan - Astronotları çıldırtan kadınların öğleden sonraları ten
kokusu ne ola ki ?
Turgay Şeren - Ben geçen haftaki yazımda belirtmiştim..
Haydar Dümen - Aktif seks uzayda olmaz.
Haşmet Baboğlu - Uzayda mı olmak, dünyada mı olmamak konusuna dikkat
etmek lazım..

Yabancı basından başlıklar..
Washington Post : Insanlı ilk Türk uzay aracı astronotu almadan uzaya çıktı..
Le Figaro : Astonotlar arasında hiç Kürt yok....
Die Zeitung : Verhaugen : 'Büyük başarı, eğer mekiği sağ salim
indirirlerse, 2034'de müzakerelere başlarız' dedi..
Die Welt : Aya gitmesi gerekirken mars'a yönelen insanlı ilk Türk uzay
aracı İstanbul üss ünün yardımıyla Jüpiter'e indi..
Corierra Della Serra : Incedibile..Berlusconi, Türk Astronot'un
çocuğunun sünnetinde kirve olacak....
Eleft eros Rimos : Yunan hükümetinin büyük hezimeti....

PiRAMiTLER cok ilginc


Piramitler hakkinda I
Kahire'de bulunan Keops piramitinin 12 ton agirliginda iki buçuk
milyon kat bloktan olustugunu,
Günde on blok yerlestirilmesi halinde yapiminin 664 yil
sürecegini,
Piramitin üstünden geçen meridyenin karalari ve denizleri tam
esit iki parçaya böldügünü ve piramitin dünyanin agirlik merkezinin
tam ortasinda bulundugunu, yüksekliginin (164 m.) bir milyarla çarpiminin
günesle dünyamiz arasindaki uzakligi verdigini,
Taban alaninin, yüksekliginin iki katina bölünmesinin pi sayisini verdigini,
Biliyormuydunuz?

Piramitler hakkinda II
Piramitlerin içerisinde ultrasound, radar, sonar gibi cihazlarin
çalismadigini,Kirletilmis suyun bir kaç gün piramitin içinde birakildiginda
aritilmis olarak bulundugunu,
Piramitin içerisinde sütün bir kaç gün süreyle taze kaldigini ve sonunda
bozulmadan yogurt haline geldigini,
Bitkilerin piramit içerisinde daha hizla büyüdüklerini,
Çöp bidonu içindeki yemek artiklarinin hiç koku yaymadan mumyalastiklarini,
Kesik, yanik, siyrik ve yaralarin piramitin içinde daha çabuk iyilestigini,
Piramitin içinin yazin soguk, kisin sicak oldugunu,
Piramit kimin adina yapildiysa onun bulundugu odaya yilda 2 kez
günes girdigini ve bu günlerin dogdugu ve tahta çiktigi günler oldugunu,
Biliyormuydunuz???

Tuesday, September 25, 2007

KURABiYEM KURABiYE YAPTI WALLA


Hayatimda yedigim en guzel kurabiyeydi!

O minicik eller, o kucucuk parmaklar, hamuru yogururken bir gorseydiniz!

Walla kurabiyeyi filan beklemeyip parmaklari yerdiniz.

Pitidi Pitidi Pitidi.. yugurdu, yuvarladi; firin bolumu icin beni gorevlendirdi;

ve ta taaammm!!!

Iste minigimin Kurabiyesi!

Annem geldi aklima :
AY MASALLAH MASALLAH...
KIZIM BUYUMUS DE NELER YAPARMIS...
KIZIMIN ELLERI DEGMIS DAHA LEZZETLI OLMUS...
AMAN DA BENIM KIZIM BUYUMUS...
OLSEM GAM YEMEM GAYRi..
KIZ OLSUN DA CAMURDAN OLSUN...

ve daha niceleri:))))

Seni cok seviyor ve seninle gurur duyuyorum Bonibonlu Kurabiyem...

I WANT TO FORGET MY ENGLISH :)


Bugun bir lise arkadasimdan gelen maili paylasmak istedim, hala yerimde hoplaya hoplaya kikirdiyorum :))))

"Ciddi bir araştırma sonucu... gayet başarılı...

Yediklerine dikkat edenler için beslenme ve kalp sağ lığı konusunda son
nokta...Bunca zamandır birçok karşıt tıbbi görüş dinledikten sonra gerçeği öğrenmek
çok rahatlat ıcı.

1- Japonlar çok az yağlı yiyecekler tüketirler, İngiliz ve Amerikalılardan daha az kalp krizi geçirirler.

2- Meksikalılar çok yağlı yiyecekler tüketirler, İngiliz ve Amerikalılardan daha az kalp krizi geçirirler.

3- Japonlar çok az kırmızı şarap tüketirler, İngiliz ve Amerikalılardan daha az kalp krizi geçirirler.

4- İtalyanlar da, Fransızlar da yüksek ölçüde kırmızı şarap tüketirler, İngiliz ve Amerikalılardan daha az kalp krizi geçirirler.

5- Almanlar çok yüksek miktarda bira, sosis ve yağlı yiyecekler tuketirler, İngiliz ve Amerikalilardan daha az kalp krizi geçirirler.

SONUÇ:
İstediğinizi yiyebilir ve içebilirsiniz. Görünen o ki, kalp krizine neden olan şey, İngilizce konuşmaktır . "

Monday, September 24, 2007

CASUSLUK YAPTIM kih kih kih!


Bir haftadir Turkiyeden, bir cocukluk arkadasim geldi. onunla birlikteydim, seni ihmal ettim sevgili gunluk :P
Arkadasimi hava alanina goturup donerken en sonunda yapacagimi yaptim; profosyonel bir casus gibi gidip Kurabiyemi sinifin camindan seyrettim :)
-Aaaaa.. ne guzel guluyo ooretmeni ne dedi acaba??
-Boynunu tuttu simdi boynu mu aariyo yoksa, amanin yoksa bogazi aariyo da boynuna mi vurdu?
-Su kivircikli sacli kiz onun cok yakininda oturuyo, O mu acaba en samimi arkadasi?
-Boyu da arkadaslarindan uzunmus.
-Gecen gun yerime ebe oldu dedigi cocuk su havuc kafa olan mi?
-Bak papyonu yamuk duruyo, yine tenefuste, cayirdaki kuzular gibi tepismis anlasilan
-Saclari da ne kadar dagilmis
-Sanki siniftayken yasi evdekinden daha mi buyuk gorunuyo??

filan filan derken kendi kendime, muzipligin siniri yok ya, iyce saklandim(sandim) ve telefonumu cikartip bir resim alayim dedim.
TAM O SIRADA YAKALANDIM!!!!
Once sevincli yarim yamalak bir gulumseme(dudaklarinda kaldi) sona resim cektigimi gorunce "cekillll cekil ordannn cekillll" anlamina gelebilecek havayi dovmekle karisik bir el hareketi...

amann..
her seye de utaniyolar bunnar!!!

yine de; ozur dilerim kurabiyem, ama utancak bisiy yok.

Sana yemin ederim, senin benim prensesim oldugun gibi sinifindaki butun arkadaslarin da birilerinin prensleri ve prensesleri..

ve emin ol, biz anne babalarin bazen abuk hareketlerine hepsi aliskindir.
Onun icinnnnn..
sana bi daha yapmicam diye soz verr mii yooo rummmmm... (kih kih kih)

Thursday, September 20, 2007

Babam Dubaiye geldiginde en buyuk baligi yakaladik!


Saol Dayi ya!
Babama yasattin ya bu duyguyu..

Hayir yaratik cikti motora babam ciyak baariyo, " bana bi sopa verin bana bi sopa verin"

BABA YAAA NERDEN BULCAS DENIZIN ORTASINDA SOPAYI :)))


Hayir hayvan akillanacak aazini acacak hammm diye hepimizi yiycek!
aynen oole cirpiniyo.

Civciv bir metal cubuk verdi babama SOPA olsun die, babam operasyonu yapti baliga, sona da zafer resmi cekmek lazim diil mi?

Aksam 2 saatte temizledik bu arkadasi, ve ginam ginam 10 dakkada da yedik 9 kisi :)
Adi BARAKUDA
Soyadi KOCAMAN

hehehehe

komik bir deniz macerasi - devekusu askim :)


Simdi bi gun yine baliga gittik.
Adres Dubai diil tabi ki;
Um Al quwain.
UAE nin deniz kiyisi eyaletlerinden biri, arkadaslarimizin fiss fiss kayikkcii motoru da orda bi marinada...
aylardan KIS aylari tam balik mevsimi ve biz rahat rahat guneslenebiliyos..
Zaten bu bolgese nefisss bir kis yasiyos, sonra da onu temmuz eylul aylari arasinda oduyos.
Neyse, biz baliga ciktik, pir pir pir, ter ter ter, torrrrrrrr... motor calisiyo; en az bi saat mesafede en lezzetli baliklar var. arada bi de kucuk kopekbaliklari tutuyos, kanlarini temizlemek zor olur diye geri atiyos.
Yine o gun gidiyos, ben baardim kaptana DAAAYIIIIIIII BENIM IHTIYACIM VARRRRRR... motoru kapatti.duymamis. ne? ne diyon kizim diyo.
"ya" dedim "dayi! ihtiyacim var"
"ne ihtiyaci kizim" dedi
WC dedim
"atlasana denize" dedi.
"atlayamam konsantre" dedim..
anlasildi ihtiyacim; ilk adaya yanastik. ben kostur kostur bir uygun calinin arkasina kostum.
anam o ne ya?
arkamda citirr diye bir ses, kafami cevirdim gulen bir surat!! buralarda, kucuk adalarda terkedilmis muhtelif devekuslari varmis!!!
biri beni buldu!
siritiyo adam resmen ya, yakisikli olmaya calisiyo.. amanin ben mayomu sortumu falan toplarken bi yandan kosmaya basladim, DEVE de benim pesimden kosuyooo... GELLL BURAYA GUZELL KIZZZZ..
hahahahhah
amanin nasil kendimi tekrar motora attim.
nasil arkadaslarim gulme krizlerine girip beni adadan kaciramadilar.
o bolumu annatamam.

HAYIR bisiy diil, hayvanin dikkati benden dagilsin die ekmek mekmek atiyolar, yok hayir o hala beni istiyo..
bi de kadardi..
ayksikli oldu..
kabuslarimdaki YAKISIKLIM!!!
hahahhahhahah

hele de su keyfin bi guzelligini gorsenize:)


ya yemin ediyorum her ciktigimizda en az 6-7 kilo balik tutuyos..
hem de bazen o kadar canavar gibiler ki; ziyan ede ede fileto cikartsan; en az 3 kilo kilciksiz balik eti cikiyo..
hele marine edip firina verince filan...
ufff..
amanin yanii...

coldeki denizin iyod kokusu


amanin iyod olsun camurdan olsun.
amanin su kucucuk motorlu kayiktaki bebelerin keyifine bir bakin hele..
amanin de amanin!!!
cayirt gunesin altinda iyodun ruzgarla karisip suratini kamcilamasi nasilll keyif veriyor insanin damarlarina...

Colun ortasinda balik tutuyos, wallahi yaw!!!!


He he he heh!
Tabi kardesim, bi tek col degil ki UAE ve de Dubai.
Bir kiyisi komple okyanus yaahu.
bak su yukardaki baliklar var yaaa..
biz baliga ciktigimiz ve " ah bugun deniz comert diildi" dedigimiz bir gun yakaladik.
Uc tarafi denizle kapli ulkemizde ve de kariyerimin 5 yilini taze balik ihracatinda gecirdigim halde hayatimda buradaki kadar cok balik yememistim:)))

Balik hikayelerim devam edicek:)

Wednesday, September 19, 2007

KADIN




(Anonim)

BIR MAIL ALDIM COK ETKILENDIM...

Kendi kendime gururlandim, duygulandim, dusundum.

Internette dolaniyormus, Serdar Firat tercume etmis, Kisa bir sure oncesine kadar bizim gibi expat olan arkadasim Tangul gondermis bana ve soyle de bir not ilistirmis :

"Bu sana cok yakisiyor!"

Tesekkur ederim arkadasim :)

KADIN

Tanrı 6.günün geç saatlerine kadar kadını yaratmakla meşguldü
Bir melek yanına yaklaştı ve: “Neden bu seferkine bu kadar zaman harcıyorsun?”dedi
Tanrı yanıtladı:“Onu nasıl yarattığımı öğrenmek
ister misin?"
“O,yıkanabilir, ama plastikten değil, 200’den fazla oynar ekleme sahip ve her çeşit yemeği yapabilir, kalbinde birden çok çocuğa yer verebilir, incinmiş dizden kırık kalbe kadar her şeyi sevgiyle iyileştirebilir
ve en önemlisi bunu sadece iki elle yapabilir”.
Melek çok etkilenmişti
“Sadece iki el....bu imkansız!“
Bu standart bir model mi?!
“Bir güne bu kadar emek.... Yarına kadar dinlenin efendim,onu sonra tamamlarsınız
“Olmaz”, dedi Tanrı. “Eserimi tamamlamaya az kaldı, onun kalbimde apayrı bir yeri olacak”.
“O,hasta olduğunda kendi kendisini iyileştirebilir ve günde 18 saat çalışabilir”.
Melek, kadına yaklaştı ve ona dokundu.
“Ama siz onu çok yumuşak yaratmışsınız,efendim” “Evet,öyle", dedi Tanrı, “Ama ayrıca güçlü de yarattım. Onun nelere dayanıp nelerin üstesinden gelebileceğini tahmin bile edemezsin.“
“Peki düşünebiliyor mu?" diye sordu melek. 
Tanrı yanıtladı:
“Düşünmekle kalmıyor, nedenini sorguluyor ve tartışıyor da
Melek kadının yanağına dokundu....
“Tanrım, bu yaratık su sızdırıyor galiba! Ona çok şey yüklemiş olmalısın.” 
“Su sızdırmıyor....O gözyaşı” diye düzeltti Tanrı
“Ne için?" diye sordu melek.
Tanrı yanıtladı:
“Göz yaşları onun üzüntüsünün,tasalarının,sevgisinin,yalnızlığının,çektiği acıların,gururunun göstergesi”
Bu yanıt meleği çok etkiledi; “Efendim, siz bir dahisiniz.
Her şeyi düşünmüşsünüz. Kadın gerçekten muhteşem!"
Evet öyle!
Kadınların erkekleri şaşırtan güçleri var.
Sıkıntıyla başa çıkabilir ve çok ağır yükleri taşıyabilir.
Mutluluğu,sevgiyi ve zekayı elinde tutar.
Çığlık atacak hale geldiğinde gülümser.
Ağlayacak gibi olduğunda şarkı söyler, mutlu olduğunda ağlar ve korktuğunda kahkaha atar.
İnandığı şey uğruna savaşır.
Adaletsizliğin karşısındadır.
Yeni çözüm önerilerine her zaman açıktır. Ailesi için canını feda etmeye hazırdır.
En kötü anında dostunun yanındadır.
Sevgisi koşula bağlı değildir.
Çocuklarının başarılarıyla sevinç gözyaşı döker.
Arkadaşlarının başarısıyla gururlanır.
Doğum ve evlilik haberleri onu dünyanın en mutlu insanı yapar.
Bir akrabası veya arkadaşı öldüğünde yüreği kan ağlar.
Fakat,kendisinde hayatla mücadele edecek gücü bulur.
Bir öpücüğün bir kucak açışın kırık kalpleri iyileştireceğini bilir.
Bir akrabası veya arkadaşı öldüğünde yüreği kan ağlar.
Fakat,kendisinde hayatla mücadele edecek gücü bulur.
Bir öpücüğün bir kucak açışın kırık kalpleri iyileştireceğini bilir.
Kendisinin paha biçilemez bir varlık olduğunu unutur...

cok duygulandim...
BUNU TUM KADINLARLA VE HAYATLARINDA EN AZ BIR KEZ BIR KADINA ASIK OLMAYI BASARMIS ERKEKLERLE PAYLASMAK ISTERDIM...

Tuesday, September 18, 2007

Ben buyyunce Yazar olmucam, Blogcu olcam :)


Hani nerdeyse herkesin yazar olmak gibi bir hayali ve "yazsa kitap olur o kadaaarrrr cok annatacaklari" vardir ya.
Ben de onlardan biriyim; biriydim...
Hatta amatorce bir dergide yazi da yazdim birkac yil, bazen surekli bazen ara ara.

2006 yilinda "blog" kelimesinin anlamini bile bilmezken, kucukken "abim" buyyunce "arkadasim" olan Return2 nun bloguyla tanistim.Ona cok cok tesekkur ediyorum beni bu konuda esinlendirdigi icin.

Cok hosuma gitti, boole kendini zorlamadan, illa bir editorun onayini almadan istedigini istedigin zaman yazabilmek, istedigin kadarini paylasabilmek.
Caninin istedigi kadar konusma dilini yazida kullanmak( ki Minum ne kiziyordur bana "boyle" demek yerine "booole" dedigim icin).

2006-31 temmuzda, kendime dogum gunu hediyesi olarak bir blog actim.

Once daha once yazdigim yazilarimi koydum bloguma ozenle, sonra da neredeyse her gun yazma aliskanligi edindim.

Baska bloglari ziyaret ettim, notlar biraktim, cok keyif aldim.

Baska komsular beni ziyaret edip bana not biraktiklarinda daha da keyiflendim.

Deneme yanilma yolu ile bir suru sey yapmayi ogrendim(ogreniyorum da hala), kedi yapistirdim, resim astim, baslik attim, baslik degistirdim, blog counter koymayi ogrendim(ve bu counter ile daha daha daha keyiflendim ne kadar cok kisiyle yazdiklarimi paylastigimi gorunce)

Her yeni gun blogumla oynarken yeni bisiy ogreniyorum, cok keyifli bir hobi oldu bu benim icin.

Iste o sebeple fikrimi degistirdim :
Ben buyyunce yazar diil blogcu olcam.

Belki biraz daha buyyunce yine fikrimi degistiririm:))) ve yazar olmaya karar veririm; "Blogumda yazamadiklarim" diye de bir kitap yazarim :)

Monday, September 17, 2007

inci olabilmek...


(2006dan sonra yeniden)

Kum Tanesinden...
Bir zamanlar kendi halinde yaşayan küçük bir istiridyecik vardı. Zamanını mercan ormanlarının altında huzurla süzülen balıkları seyrederek geçirirdi.Bu sessiz, sakin istiridyenin yaşamı birgün bir anda karabasana dönüştü...Kapağını açtığı anlardan birinde, küçücük bir kum taneciği giriverdi içine. İstiridye önce önemsemedi bunu; ancak o kum taneciği giderek daha çok acı vermeye başladı. Bu acı bir süre sonra o denli arttı ki... İstiridyenin acısına gözyaşları da karıştı.Şu doğanın dengesine lanet mi okumalıydı şimdi?.. Doğanın dengesinde kendisinin bir etkisi olamadığı için yeni bir düzen arayışına mı kalkışmalıydı?.. Yoksa şu uçsuz bucaksız denizin kendisini yeterince korumaması karşısında yakınıp durmalı mıydı?..Bunların hiçbirini yapmadı sancılı istiridye... Sancısının biraz hafiflediği, kendisinin biraz sakinleştiği bir anda, kesin kararını verdi:"Onu yok edemediğime göre, onla birlikte yaşamaya çalışacağım" dedi.Yıllar, her zaman olduğu gibi, yine birbirleri ardısıra geldiler, geçtiler ama… İstiridyecik için bu kez biraz acı geçtiler...Fakat sonunda doğa, her zamanki yasasını yine uyguladı ve… İstiridyenin bu kederini de kurtuluşla bitirdi.Ve yaşamının acılarla geçmesine neden olan küçücük kum taneciği, onun engin dayanma gücü sonunda, görkemli bir inciye dönüştü.İstiridyenin bulunduğu yerden geçen sualtı sakinleri, onu ziyaret etmeye başladılar. Hemen tüm sualtı sakini, yapısıyla olduğu denli görüntüsüyle de bir doğa harikası olan inciyi görüp, onu hayran hayran seyretmeleri yanısıra, istiridyenin yıllar süren dayanma gücü nedeniyle, ona duydukları hayranlıklarını da belirttiler.İstiridyenin böylesi dayanma kararı ve içindeki rahatsızlık nedenini bir doğa harikasına dönüştürme gücü gerçekte, tüm insanların örnek almaları ve uygulamaları gereken bir olgudur.İstiridyenin içinde önce, bir kum tanesi olduğunu unutmazsak ve o kum tanesinden bu güçlü ve sabırlı sualtı sakininin, sonunda görkemli bir inci oluşturabildiğini anımsarsak, ken- di içimizde bizi önce rahatsız ederek oluşagelen değişimlerden, bizim de harikalar yaratabileceğimizin ayırdına varabilmiş oluruz...

Sunday, September 16, 2007

Vezneciler Kiz Ogrenci Yurdu


Soylememe gerek yok.
Kalmadiysaniz bile mutlaka bir kiz ya da erkek bir yakininizin yurt anisini mutlaka duymussunuzdur.
Askerlik anilari gibidir yurt anilari kiz ya da erkek.
Ortalikta oolece yuzlerce dolasir.
Vezneciler kiz ogrenci yurdu; bir koy gibi birbirine yapisik U seklinde buyuk bir bina her odada 6-8 kiz tepis tepis.Toplam ADAM olmaya calisan 1500 kizi icinde barindiriyor, guvenle barinak sagliyor.
Universite okuyan, kadin halleriyle, hadlerine dusmeden bir de ADAM olmaya calisan kizlar.
Hani yazsan kitap olur hesabi anilardan bir tanesini hic unutmam :
Banyo diye bisiy yok; binanin altinda kadinlar hamami gibi bisiy var.Ilk gittigimde sok gecirmis, bir daha bir sure gidememis, bir sure teyzemlere yikanmaya gitmistim sadece hafta sonlari haftada BIR kez.
Insan her seye alisiyo temiz olmak adina.
Sona mayoyla filan indik, sona alistik HAMAMA :)
Yine boole alisilmisin arkasindan bir banyo gunu; kuzum Bursadan geldi gelecek, ben hala yurttayim bi yere gitmemisim o hafta sonu, tasimi havlumu aldim... asaaa banyoya (hamama) inecem.
Amac banyo isini bir an once hallediym, donuste isiklar sonene kadar kuzuyla muhabbete zaman kalsin.
Inerken benim cipidik tokyo terlikler bir kaydi!
ben donk donk donk belimin ustunde bir kat dustum.Kac basamak hatirlamiyom.
Bi gozumu actim? anaaaaaa benim kuzum ne cabuk gelmis?Niye aaliyo ki?
ulan benim yatagimda ne isim var?
Bayilmisim; odaya tasimislar; ambulans cagirmislar.
eski pusku battaniyelerle karga tulumba beni asagi indirdiler ambulans gelince ama ben kipirdayamadigim halde battaniyenin icinde kikirdayip duruyom.
Espri yapmaya calisiyom, kuzum da kikir kikir, gulmemeye calisiyo, bir gozu guluyo, obur gozu aaliyo; aalayan gozu daha yesil oluyo, yaratik gibi gorunuyo, ben onu gorunce daha bi guluyom.
Ambulans AAAAiiiiiii diye baariyo ben taklit ediyom ambulansta yatarken "AAAiiiiii", kuzum elimi tutarken hem bana vuruyo sus die, hem aaliyo hem guluyo:))))
Omurga filmi tum vucut scan i filan.
Hastanede cok productive bisiy yaptik ben, kuzum ve yurttan Ozden diye bir arkadasimiz( o da bir yerlerde gezi yazari olmustur yuksek bir ihtimalle.birbirimizi kaybettik)
Ben Acilar, arkadaslarim endiseler icinde sarki yazdik.Doktor da gencten bi cocuk, icimiz gitti hepimizin hani.. yok yok; benim halime diil, genc doktora :P :

düştüm merdivenlere
muhtaç oldum ellere
sen yanıma gelsene
beni burda görsene

önce gittik acile
doktor bir melaike
acı çektim yine de
zevkliydi muayene

ben bunu sooluyom, Kuzumla Ozden de arkadan YALAAANNN YALAAANNN diye vokal yapiyo...

sonucta yurda dondugumuzde, eski bir kapi kopartip getirdiler, tahtada yatmam lazimmis, ben dosek yerine 1 ay o kapinin ustunde yattim, omurgam mi kaymis ne :P

ama halaaa derim kiiiii :

düştüm merdivenlere
muhtaç oldum ellere
sen yanıma gelsene
beni burda görsene
tirinimmm
tirinimmmm
tiri tiri tiri nimmmmmmm :)))))

Dubai'de EXPATRIATE ve cocugu olmak


Hemen de anlasilir...
Ipuclari nelerdir? :
1)Yurumeyi yeni ogrenmisken gelistiremeden ucabilmeye baslamak, ve bunu cok normal karsilamak
2)Daha ehliyet alacak yasa gelmeden sahsi pasaportunun olmasi
3)Istanbulun cok soguk, Izmirin hafif serince, Antalyanin aman tam da ideal isida bir sehir oldugunu sanmak
4)Daha 10 yasina ulasmadan havayollarinin arasindaki kalite farkini arkadaslariyla tartisabilmek
5)Dunyada rengarenk insanlar oldugunu ilkokulun ilk yillarinda ogrenme sansina sahip olmak
6)Okulunun oldugu yerde evinin olmasi ve ait oldugun ulkeye sadece okul tatillerinde gitmek
7)Yagmur sesinin dunyanin en guzel sesi oldugunu sanmak
8)Gardrobunda sadece yazlik ve baharlik kiyafetlerinin olmasi.Palto yu dunyanin en buyuk ve agir giysilerinden biri olarak algilamak.Bot giymekten nefret etmek.
9)Sana dik dik uzayli gibi bakilmasina daha okula gitmeye baslamadan alismak, bundan hic utanmamak.
10)Tavuklu durum'e Shawarma; bildigimiz zeytinyagli dolmaya Wine Leaves demek.Anneannenin yaptigi HUMUS u butun dunyanin da yedigigini farkedip sasirmak.
11)Masallah dediginde herkesin seni anlamasina sasirmak.
12)Insallah dediginde herkesin koro halinde Insallaaaahhhh demesine alismak.
13)Hem muslumanlarin hem de Hristiyanlarin tatillerinde okulun kapanmasinin keyfine inanilmaz varmak.
14)Adrese gore degil, sagdaki soldaki binalara gore lokasyonunu, okulunu evini, isyerini anlatmak.
15)Bir ampulu degistirmek icin evine 6 adet koyu renkli insanlarin geldigini gormek.
16)Bebzi nin Pepsi kola demek oldugunu ogrenmek
17)Pilipino nun Filipinli demek oldugunu ogrenmek
18)Tum dunyada herkesin Jeep e bindigini sanmak
19)GIDIYORUZ dendiginde 20 gunluk tatil icin yarim saatte bavul hazirlayabilmek
20)Ihtiyacta agir, yukte hafif ihtiyaclari 30 kiloyu gecmiycek sekilde bavula tikistirabilmek
21)30 kiloluk bavulla evdeki tartinin ustunde durmayi basarabilmek
22)Ayakkabilari sadece okula veya ise giderken giymek, ve eve geldiginde cikartmayi unutmak.
23)Ulkede bir milyon cesit pirinc oldugu halde, asla tane tane pilav yapacak pirinc bulamamak
24)Gevrek ve pide yiyememek, bunlarin muhtelif tariflerini evde denemek.
25)Ulkenden donuste bir bavulu sadece peynir, zeytin, yufka, sucuk, deniz borulcesi, manti,pismaniye, baklava, leblebi, aycicegi, tarhana ve lokum ile doldurmak.
26)Bilimum tatli malzemeleri bulup puding i asla bulamamak ve yokluktan cocuklarin hep puding yemeyi ozlemesi.
27)Market raflarinda kendi ulkenin urunlerini gordugunde Ciyaaakk diye sevincle bagirmak ve ihtiyacin olmasa da abartarak hepsinden almak.
28)Her ulkene gidiste ulkeme gidiyorum diye kosa kosa gitmek, donuste evime geliyorum diye kosa kosa donmek.
29)Calisiyorsan, ozellikle yaz tatillerinde cocugunu cok ozlemeye alismaya calismak, asla alisamamak.
30)Dilini anlamadigin bir suru yardimci bayana evinin nasil olmasi gerektigini anlatmaya calismak.
31)Bahcene veya balkonuna ulkenden getirdigin tohumlari ekip "burada yasayacaklar mi" denemeleri yapmak.
32)Hep "Bulbulu altin kafese koymuslar ille de vatanim" diyen ATA nin aman da ne guzel soylemis oldugunu bilmek :)

Saturday, September 15, 2007

Hijyenn Karrdesim hijyeeennnn!!!! :P


Annelerinin kafalarini kirdiklari anlar vardir hijyen hijyen diye.
Mesela bu konuda geriye baktigim anda hop diye aklima dusen uc bes ani var, en vurucusu soyle:
"Kurabiyem 1,5 yasinda hala popusunu kaldirip yuruyemiyor, hala yurutecin icinde.
evimizde bir de American Cooker kopegimiz var, kurabiyemden bir yas buyuk.
Cok insan canlisi bir hayvancagiz, sanki konusulan her seyi anliyor.Bisiyler sooluyosun bir kasini kaldiriyor, sanki hepsini annamis bir kelimeyi atlamis onu soruyor gibi:)))
Kurabiyemi de cok seviyor, kurabiye onun kulaklarindan tutup yerlerde suruklese de, ona Teddy Bear muamelesi yapsa da.. Ona hic kusmuyor.
Kopegimizin adi Dino, Dinonun en yakin arkadasi benim kurabiyem.
Yine herhangi bir is sonrasi gunu isten gelmisim kostur kostur yemek hazirlicam, kurabiye cok ac, ama oole ac ki benim yemek planim 2 saat sona yemek yencek e uymuyor tahammul siniri.
Kolayi sectim bazen annelerin yapacagi gibi butun sucluluk duygularimi giyerek, soydum bir goflet verdim eline ben bu sirada sogan kavuruyorum, eti cozuyorum filan.
Bir Arkami dondum..
CIYAAAKKKKKK!!!!!!!
kurabiye gofleti bir kendi isiriyor bir Dinoya isirttiriyor, guzel guzel gofleti birlikte paylasiyorlar.Kuabiye yurutecin icinde dissiz agzi ve cukulataya bulanmis suratiyla bana gulumsuyor.
CIYAAAAKKKK!!!!!
Herhalde o gun, kurabiyemin kucuk dilini sabunla ilk kez yikadim:)))"

Benim Minum um


20 yasindan sonra dostluklarin yasi farketmiyor.
Ya da yasamla ilgili temel konularda herkes kendi dogrularini ciziyor belki de; sonrasinda da sadece tek fark az tecrubeli, daha tecrubeli daha daha daha tecrubeli seklinde oluyor.
Ilginc olan su ki tecrube yasla gelmiyor.
Hayat ve size verdikleri ile ilgili.
Hayatin size verdikleri ve vermedikleri.. ayrica sizin o verilen ve verilmeyenlere karsi gosterdiginiz tepki.
Bi suru insan vardir der ki " 50 yasindayim ama 25 yasinda bir suru arkadasim var".
Kimileri catlar der bunlara, "hala olgunlasmamis, heralde gencligini yasiyo elalemde acayip bir insan yani".
Bazilari da der ki "40 yasindayim ama samimi arkadaslarimin cogu 70in uzerinde"
Bunnara da kesin "yaziikkk ruhu eskimis, potansiyel depres..."
derler.derler.
elalemin agzi torba diil ki buzesin...
Ben ikisini de yasiyorum, 41 yasindayim ama dostum diyebilecegim 20 ile 85 arasinda bilimum insanlarim var hayatimda.
Biri minum.
benim MINUM um.
72 yasinda.
Bana hayatimda ilk kez Minum Gulteinen Enkelini(Beni altin kalplim) diyen kisi.
Abim babam dostum arkadasim beraber geyik yaptigim neselendigim simardigim, kilometrelerce otede olmasini biliyor olmama ragmen ve aylarca gorusmeyebilmemize ragmen ilk "naber" den sona hep kaldigimiz yerden baslayabildigim benim Minum um.
Bu yaz gorusemedigim ozlemimin bir dag gibi kabardigi, yasi babamin yasinda biricik dostum.
Yazar dostum.
Kalemine guvendigim, yazdiklarini belki binlerce kez okudugum.
Milyonlarin sevdigi.
Hep okudugumda "tuh be bende bu kalem gucu olsaydi ben yazsaydim" diye bir de kiskandigim.
Ama iste benim Minum um, herkesin bisiysi, babasi, patronu, milyonlara malolmus yazari, abisi, erkek kardesi, kocasi, iki tane bocukun dedesi....
ama bir tek benim MINUM um.
hehehhe

Benim Minum um.

Thursday, September 13, 2007

KEDI


PSIKANALIZDE KEDI TEOREMI: (WALLA BEN ICAT ETTIM)

GiZ DOLU KEDi PATiLERi...
Yaşamımda hiçbir zaman, bir yere ait olmayan, insanlar tarafından zorlanmadıkça yer değiştiren, avlanmak için bile kendisine edindiği çevrenin çok dışına çıkan bir kedi görmedim.
Güçsüz kedi de görmedim, tırnaklarını devamlı bilemeyen kedi de görmedim.
Evlerde beslendiklerinden çocukların çizilmelerini engellemek için anne ve babalar kedilerin tırnaklarını kestirseler de, aynı kedilerin, salondaki koltuklarda, halılarda tırnaklarını tekrar sivriltmeye çalıştıklarını gözlemledim hep...
Başka bir kedi saldırdığında “Annneee” diyerek kaçan bir kedi ne duydum, ne de gördüm.
Hoşlanmadığı bir şeyi sırf başkası istiyor diye yapmaya çalışan kedi de görmedim hiç...
Ayrıca hangi yaşta olursa olsun, yuvarlanan bir şeyin arkasından koşmayan, eğlenmesini bilmeyen, bir basit top atılsa, muzur muzur “Kim bana oyun hazırlıyor şimdi?” diye bakmayan kedi de yok belleğimin herhangi bir köşesinde...
Kırkbir yaşıma değin tanıdığım tüm kediler, kendilerini hep, çok sevdiler.
Yalnızca kendilerini sevmekle de kalmadılar; istedikleri anda, istedikleri kişiye, “istedikleri kadar” kendilerini de sevdirdiler.
Hayvan fobisi olan kişiler dışında siz hiç, sevimli sevimli “mırrrr” diye rek bacaklarına sürünen bir kedinin tüylerinin arasından elini geçirmeyen bir kişi tanıyor musunuz?
İnsanlarda da ruhsal özgüven, rahatlık ve başarılı bir kişiliğe sahip olmanın yolu, sevgi ve kendini değerli bulabilmeye bağlıdır.
Sevebilmek ve sevilebilmek için de kişi, önce kendini sevmelidir, önce kendini değerli görmelidir.
Kişiler, kedilerin ruhsal dünyasında yaşayabilselerdi, hiç kuşku yok, kendilerini daha çok sevebileceklerdi, daha özgüven-li olabileceklerdi.
Bir kedinin kendine özgü dünyasının penceresinden göz attığınızda, o kedide o denli imrenilecek bir kişilik bulacaksınız ki...
Kedinin, herşeyden önce kendisini sevdiğini göreceksiniz, onun özgüvenine tanık olacaksınız.
Kedinin yaşamının tümüyle kendine ait olduğunu da, onun sınır tanımayan bir özgürlük içinde olduğunu göreceksiniz.
Gücünü de, bu gücü beslemek için çevresindeki hiçbir canlıyı sömürmediğini de gözlemleyeceksiniz.
Bilmiyorsanız, onu dikkatle izleyince öğreneceksiniz:
Kedi cesurdur; fakat gerekmedikçe cesaretini sergilemeyecek denli onurludur.
Kedi eğlenir; ama kendi istediğinde ve kendi istediği kadar eğlenir.
Kedi karar verendir; hiçbir şey için kendisini zorlamaz.
Kedi kendisini kandırmaz; olanı olduğu biçimde “şimdi” gözüyle görür.
Kinci değildir; ama gerektiğinde tavır koymaktan çekinmez.
Kedinin tercihleri nettir; pazarlık etmez, bırakır, uzaklaşır.
Kedi, yavrusunun haricinde kimseye, kendisi doymadan lokmasını vermez.
Beden diliyle de olsa “Hayır” demesi gereken yerde ve gereken kişiye bu sözcüğü kesinlikle söyler.
Kendi sınırlarını korurken başkalarının sınırlarına saldırmak gereksinimi duymaz.
Ne istediğini de bilir; kafası karışmaz, yalnızca başarılı bir biçimde “şimdi”yi yaşar.
Öteki seçeneklerin hep ayırdındadır ama onları ancak, gereksinim duyduğunda değerlendirir.
Yani psikologların, “Sağlıklı, mutlu, özgüvenli, yeterli bir kişi olmak için” hastalarına verdikleri reçetelerin tümünün özetidir kedi.
İşte bildiğimiz bu kedi, “Psikanalizde kedi teoremi” olabilecek denli güzel bir örnektir kişiler için...
Kulaklarımıza gelen her “miyav” sesinin arkasında gerçekte, mutlu, huzurlu, özgüvenli bir insan yaşamı gizlidir.
Bu giz, kediciğin küçücük patilerinin içinde saklıdır.
Ve o patiler kişinin yüreğinde oluşmaya başladığında, bilin ki ileride daha sağlıklı kuşaklar gelecektir yeryüzüne...
Kulaklarınızdan hiç eksilmesin “miyav”lar.

kuzumun annesi benim de annemdi


rahmetli.
Her hafta sonu izmire gidemiyorduk.
cogu zaman daha cok bursaya gidiyorduk anne kucagina ihtiyacimiz oldugunda.
Canimin cani benim canimin ici.
Kuzumun anasi da ooleydi civcivimin annesi de oole.
Kuzumun annesi benim kizim onun kizi ayirmazdi.
Kendi kizi gibi beni de yikar paklar, utumu yapar... gonderirdi tekrar bizi okula. Kizina sarildigi sefkatle bana sarilirdi kuzumun rahmetli annesi ve rahmetli babasi. Ben onlara da anne ve baba derdim.
Cok mutlu olurlardi.
Ruhlari sad olsun kuzucum.

Anneniz cok, ama cokkk hastaysa naaparsiniz?


Bugun hafta sonu tabiri oturmus haftanin kritigini yapiyorduk.
Kikir fikir hos sohpet muhabbet icinde.
Kitalar otesinden civciv bir mesaj aldi annesinden, once mesajin adresini gorunce sevindi sona icerigini gorunce butun rengi gitti, civciv gibi sapsari oldu.
Sone telefon acti civciv, annadik konusmadan; anne cok hasta.
Buzzz olduk.
Seyrediyos boole garfield gibi civcivi, annesi cok hasta kafasini toplayarak konusmaya calisti, basardi da.
Konusma bitti.
Civciv gitti.
Telefon akti elinden.
Civciv uyudu.

Eve gelince annemi aradim; annnemmmm seni cok seviyom dedim.

Civciv


Benim hayatimda kuzudan sonra ve kuzudan baska bir de civcivim var.
Esi benim is arkadasim, ama esinden daha cok dostum benim civcivim.
Civcivim oole hassas kirilgan...
O kadar dusunceli, senden once senin ihtiyaclarini dusunen.
Surprizlerin kralicesi.
39undan sona bulduum bir kardes; bir can; gurbet ellerde; bir de komiklik yaptik vallahi kan kardesi olduk.
ben elimi iineyle deldim, o da deldi birbirine yapistirdik; kardes olduk...
civciv benim pesimde!
ben civcivin.
Bir sari bocek bi kiz iste :)
Gurbette birbirimizin korumasinin pesinde..
Kan kardesim benim.
bir tanecik kan kardesim.

Hamis:Kuzu civcivi kiskaniyo, civciv kuzuyu :)

CAKILTASI


demeye basladilar bana.

Malum, ailenin en kucuk cocuguyum.
En simartilani olmam gerekiyor.

Ama yine malum; ablam ozurlu, FULL attention onun uzerinde, abimi deseniz.. ayni.. 7 sinin 70inden farki yok, konulara bulasmayan snob bir tip.

Bir gun cok alinmisim anlasilan, anneme sitem ettim : "Ya anne yaa, hic mi benim ozelligim, onemli oldugum bisiy olmucak bu ailede, neden benim hikayelerimi annatmiyosunuz hep ablamdan bahsediyosunuz" diyivermisim.

Annem bana sole dedi:
"Canikom sen benim cakil tasimsin.
Bir binayi dusun nasil saglam ve gorkemli.
Ama temelindeki kucuk bir cakil tasi var onca yuku tasiyan.
O cakil tasini ceksen alsan; o bina yikilmaz mi temelli?"

Gozlerim portledi.
8 yasindayim.
Anladim.

Ablam bunu bir NICK haline getirdi benim icin; hala bana CAKIL der :P

Wednesday, September 12, 2007

Anormal olan mi Normal? Normal olan mi Anormal?


Hic kendinize bu soruyu sordunuz mu?
Rahmetli Aziz Nesin in dedigi gibi : "Aslinda bu ulkenin 65% i kacik"

ben bunu evrensel olarak gozlemlemek ve yorumlamak istiyorum.

ASLINDA BU DUNYANIN 85% SI KACIK.

kacik kacik...
yani keciler saliniveriyor bir andan soona.
Hani son damla var yaaa... o meshur son damla hepinizin hayatinda en az bir kere tanistigi son damla. Ayni damla diil ama adi ayni SON DAMLA!

SON DAMLAYI ASIRMIS OLAN HERKES KACIKTIR.

Ben hayatimda son damlalari bazen selale yaptim akittim hehehehuhahaha uwaahh hah!

Ben sevyom.
Ben beni seviyom; kecilerimi de sevyom.
Kacan keciler kacsin gitsin, kaccak baska yenileri de geliyo yerine ya.
Ben aksam yastigi gorur gormez uyumaya basliyom ya.
Kendimi guvende hissediyom.

Benim her zaman kaccak kecilerim var; ben onun icin kendimi guvende hissediyom:))))

Hamis: "Sen uyuma Salamon:)"

Tuesday, September 11, 2007

BUYUK kucuk is


Zamanin birinde, bazi sebeplerden oturu, kent degistirmek zorunda kaldik.
Buyuk kentten, yine buyuk ama oncekine oranla nispeten kucuk, evet evet bizim icin cok kucuk bir kente tasindik, kizim eski esim ve ben.
O siralar ikimiz de issiziz eski esimle, bir de 13yillik, son 8 yili yonetici olarak calistigim meslek hayatimdan sonra afaganlar basti beni evde otur otur..
Oole gune gitmeyi bilmem, altin gunu annamam, komsu tabak gonderirse dolu geri gitmesi gerektigini bilirim sadece.
Ama sabah kahvesi bilmem.
Cocuklar bahcede oynarken diger annelerle beraber onlari seyredip cekirdek citlamayi da bilmem.
Is aramaya basladim.
Ama kentin olanaklari kisitli.
Gonderiyom benim 3 sayfa CV yi, nezaketen kimse aramiyo bile.
gecti 3 ay.
Ben hala is ariyom.
Kirptim kusa cevirdim CV yi.
Detay metay, extra egitimler, hepsini hepsini kaldirdim iyi mi.
Biri arasa gorusmeye caarsa disimi kircam.
Sona bi kucucuk ilan gordum gazetenin yerel ekinde "Yabanci dil bilen, dis ticaret uygulamalari konusunda fikir sahibi, Ust duzey yonetici asistani araniyor".
Basvurdum.
Bir gun sonra inanamayarak bir bey aradi.
"Eminmisiniz dogru fax numarasina CV nizi faxladiiniza diye"
"Tabi" dedim, ama soyle demek geldi icimden " Yuzlerce Holding var ya kentte, hepsi de ithalat ihracat muduru ariyo ya... onlara gonderdigim CV yanlislikla size gelmis olmali :P"
Neyse gorusmeye gittim.
Ise alindim.
Tesaduf bu ya yabanci sermayeli kucuk bir Tarim sirketi cikti. Genel mudur de yabanciymis, ayda bir kontrole gelirmis falan filan.
Bana onerilen yonetici asistanligi aslinda santral, dosya duzenleme vs.vs.vs.
Sirketin ne is yaptigini bile bilmiyorum daha, o kadar bunalmisim ki "Tamam" dedim isi kabul ediyorum.
Buyuk kentte aldigim maasin neredeyse beste biri degerindeki maas teklifini de kabul ettim.
Hic yuksunmedim, 6 ay bilfiil telefonlara baktim.
Hem de en sirin en enerjik ses tonumla, gulumseyerek.
Musteriler saskinlikla beni nereden bulduklarini soruyormus Genel Mudur yardimcisina.
Kahve bile sundum konuklara.
SIKINTIDAN sirketteki butun dosyalari tekrar duzenledim.
Ona buna burnumu soktum.
Brosurleri tercume ettim.
Genel mudur yardimcisina prezentasyonlar hazirladim.
Satis konferansi duzenledim.
tesaduf sirket bir ithalat sirketi cikti, lisans falan almaya calisiyorlar bazi urunlerine Bakanliktan.
Ben de birini ikisini aliverdim.
Satis ekibi cocuklarin hepsinin "Guzin Abla" si oldum.
Galiba sirketin kimligini neredeyse degistirdi bu enerjim.
Her sabah kosa kosa gittim isime, cok mutlu huzurlu calistim.

9 ay sonra yurt disindan gelen bir teklifi degerlendirmek amaci ile sirketten dis Ticaret sorumlusu olarak ayrildigimda sirketin yabanci Genel Muduru tesekkur yazisi gonderdi bana.

"Your touch on this company will never be forgotten"
(Senin bu sirkete dokunusun asla unutulmayacak)

Evet, 9 ay gibi kisa bir sure icin ancak "dokunus" denebilirdi sobeee gibi, ama hala oradaki gunlerim aklima geldiginde yumusacik sicacik bir gulumseme kaplar yuzumu.
Canli ornegiyle hep dogruluguna inandigim : NE YAPTIGININ, NEREDE YAPTIGININ DEGIL, NASIL YAPTIGININ VE NE KADAR KEYIF ALDIGININ ONEMI VAR i gercekten yasadim cunku orada gecirdigim sure boyunca.

Pamuklar icinde saklamak isterdim


Yonca Tokbasin "Hungur Hungur Agladim" yazisini okudum Hurriyetten bugun.
Hungurdeyemedim is yerinde oldugum icin ama gozlerim epey sivi uretti, iceri akittim.
Birden kendi kuzumdan ayrilis sahnelerim geldi ana sinifina basladiginda kuzum.
Aglardi.. bas bas bagirir, ter ter tepinir, keci gibi sinifin kapisina ayagini dayar, iceri girmek istemezdi.
Sirin sekeri bir ogretmenimiz vardi.
Zorla alirdi kucagimdan kurabiyemi.
Sonra ben cikardim gozumun bir kenarinda bir damla goz yasi ile hep.
Alisamadim, koca essek ben alisamadim, benim minik kurabiyem nasil alissindi..
Oysa onu kucuk bir kavanoza koyup sirkete goturup masamin ustune, hep gozumun onune koymak isterdim.
O benimdi.
Benim canimdi.
Canimin obur yarisiydi.

Ama artik iste pencelerimi uzerinden cekmemin zamani gelmisti.
Simdi okullu olmustu, siniflari doldurmustu..

Hic Unutmuyorum, iste bu kurabiye kucucuk kucucukken o anasinifina basladigi yil 1 hafta boyunca ucuncu derse kadar okulun duvarinin disinda beklerdim sirf iki tenefuste bahceye ciktiklarinda burnumu bile gostermeden, 2 kez beser dakka. hala agliyomu diye merakimdan..

AAhhh ah..
Nerde o aglak kurabiye, nerde simdi "hoscakal anneciimmm gunun guzel gecsiiinnn" diye el sallayarak hop diye sevincle her sabah okula gitmek icin servise atlayan kurabiye..

Buyuyo kurabiyeler de baskalarinin kurabiyelerinin hazin dokunakli oykuleri hala gozlerini dolduruyo annelerin...

Monday, September 10, 2007

Inculuzcasini bilen vaasa soolesin...


2 gundur acayibim.
Satis konferansi vardi.
Abicim satisi butceyi konusun di mi, size ne lojistikten? gidin satin; gerisini ben ve ekibim hallederiz.
Ekibim 7 kisi.
Beni seven arkadaslarim bize pamuk prenses ve 7 cuceler dio.
Seemiyennerle de 2 gundur oldugu gibi bousuyom.
Portre soole:
4 ingiliz adam
1 yeni zelandali adam
1 filipinli adam
1 turk adam
2 irakli adam
26 hintli adam
1 filipinli kadin(2 ay once ise basladi)
1 turk kadin(Ben:)

Satiscilari arka ofis dervislerinden memnun etmek asla mumkun deildir dii mi?
AAzinla kus tutsan, onnarin musterilerine kotu davraniyor olursun.
Asla tesekkur alamazsin.
Bugun de oole oldu; ama mutsuzdum; cunku sunnarin ingilizce karsiligini bilmiyodum :

*E orda hiyar gibi oturursan isi cozemezsin tabii ki!
*Tencere dibin kara seninki benden kara!
*O zaman ayaani yorganina gore uzat karrrdesim..
*Don de sen kicini ort!
*Dam ustunde saksagan vur beline kazmayi!
*Ayiya demisler ensen niye kalin? demis ki kendi isimi kendim yaparim.. ONDAN KALIN BENIM ENSEM KARRDESIMM..
*Komsu komsunun kilina muhtactir aloooo!!!
*Bir fincan kaavenin 40 yil hatiri vardir olm..
*Korler topallar birbirini aarlar siznen mi uurascam...

diyemedim walla ya...
memleketimi osledim:))))
(ama ben yine de orada 34 adamin gozunu kirdim!!! hehehehhe!!!!)

cok yorgunum.
uyucam.

Saturday, September 08, 2007

Kurabiyenin Arapca defteri


Kurabiyem birinci sinifa giderken yeni bir kanun geldi.
Yabanci okullar da dahil tum okullarda Arapca dersi de zorunlu olacak.
Hmm, bir endiselendik kafasi karisir mi diye filan ama sonradan, "Amaan bir dil bir insan" dedik, gectik, hatta hosumuza bile gitti.
Sonacima efenim, okul basladi, bizimki git gel okula, tabi biliyorsunuz bir sey anlatmaz dooru durust en baslarda, ben bir casus kimligiyle her aksam cantayi dokuyorum, her defteri kitabi tek tek karistiriyorum, bugun neler yapilmis anlayabilmek, odevi neymis bakalim onu gormek icin.
Defterlerden gecerken gecerken, bakiyorum Arapca defteri hep bos!!!
"Alla allaaa" diyorum ben, aradan 2 ay gecti okul acilmis, arapca defteri hep bos!!!
-Kurabiyem arapca dersi vermiyolar mi?
-Veryolar anne.
-Hani nerde kizim derslerin?
-Orda defterimde anne..
(tekrar aciyom bakiyom defteri, yok yahuu.. yok iste; bu bir kamera sakasi olmali)
-anne hazir elindeyken ver defterimi, odevim var onu yapcam.

Ben donuk bir ifadeyle, hem de merakla,"bu sakanin sonu nereye varacak" der gibi uzatiyorum defteri; gozlerim kocaman izlemeye basliyorum.

Kurabiyem aliyor defteri, tersini donduruyor ve tersten sayfalari cevirmeye basliyor; bir iki uc bes.. anaaaa onlarca sayfa dolu!!!

ama tersten!!!

ay utaniyorum cehaletime :P

hay benim kafam diyorum kendi kendime ve acemi casusluguma aklima geldikce gunlerce guluyorum:))))

Friday, September 07, 2007

Istedigini olmus iste ne var??


Bu hafta icinde bir sabah radyoda soyle bir haber duydum :
"New York ta ust duzey yonetici bir bayan, on kusur yillik meslek hayatindan sonra aslinda istediginin bu olmadigina karar vermis ve bir sari taksi alarak taksi soforlugu yapmaya baslamis.
Calistigi 2 yillik donem boyunca cok iyi zoom lu bir kamera ile de kayda deger insan goruntuleri resimlemis ve bunlari insan anilari ile birlestirerek bir kitap yayinlamis, kitap best seller olmus"
Hamis-1-
Bazi insanlar basarili olmak icin doguyor
Hamis-2-
Hayatinizi degistirmek icin hic bir zaman gec degildir
Hamis-3-
Bazi insanlar sadece kafa gozleri degil, gonul gozleri de acik doguyor
Hamis-4-
Ne meslekle ugrastigin degil, ne kadar keyifle ugrastigin onemlidir
Hamis-5-
Toplumun kancalarindan ne kadar az insan kurtulabiliyor..Kurtulabilenler de digerleri tarafindan nasil hayranlikla aniliyor
Hamis-6-
Benim de buna benzer bir anim var, sona yazcam onu:)))

Thursday, September 06, 2007

MERSiNEK


Yil 1987.
Universite ikinci siniftayiz.
Kuzum da ben de yaz aylarinda calismaya daha baslamamisiz, hala yurtta kaliyoruz, hala memur babalarimizin bize gonderdikleri ayliklarla idare etmeye calisiyoruz.
Ay basinda babalarimiz paralari yatirdiginda "maas geldi" diyoruz.
Maaslar veya herhangi biri once gelince hemen ayni gun bir kosu Sultanahmete iniyor, meshur Sultanahmet kofteleriyle midemizi senlendiriyoruz.
Bunu ayda bir kez yapabiliyoruz.
Diger gunler ve ogunler mutlaka ya okulun veya yurdun yemekhanesinden karsilaniyor.
Aksine maaslarimiz yetmiyor.
Cok az et bol bol lapa pilav ve baklagil turu yemekler yiyebiliyoruz.
Bazi ay galiba hesabi sasiriyoruz; son bir iki gun, yani maas gelene kadar yemekhaneden sadece ekmek alabiliyoruz, olsu! hemen odamiza cikip icine dolabimizdaki ketchapdan suruyoruz, yine buyuk bir keyifle ginam ginam sapirt supurt karnimizi doyuruyoruz.
Yine boyle bir ay sonu, para bitmis, o gun ikimiz de cok aciz, ceplerimizdeki bozuklari birlestirdik yemekhaneye indik yurtta..
Uzerlerimizde pijama bozmasi esofmanlar, 1500 kisilik kiz yurdunun yemekhane fiyat listesine bir de elimizdeki paraya bakiyoruz.
EVETTT! birini yetiyor paramis iste, hem de 2 porsiyona...
Hemen kuyruga girip once tepsilerimizi, sonra ekmek tepsisinden bol ekmek, sona da yesil MERCIMEK yemeklerimizi alip kosa kosa gidip bir masa kapiyoruz ve yine ginam ginam yemeye basliyoruz.
Ikinci catalimda filan yemege bir daldiriyorum catali, normalde bakmam ama gozum takiliyor; amaninn o ne??? Bir sinek ceseti!!!! catalda. onlarca mercimegin ustune serilmis defnedilmeyi bekliyor; ben gurk diyorum once, kuzuma soolesem mi soolemesem mi derken kafami bir kaldiriyorum o da buyumus koca yesil gozleri, elinde donmus catali, agzinda donmus lokmasi ile bana bakiyor naapcam; NAAPCAS diye:)))
Ben hemen kendimi topluyorum, son paramizla aldigimiz yemege saygiyla bakip sinek cesedini bir pecetenin ustune yerlestiriyorum, uzerine bir pecete daha koyarak onu DEFNEDIYORUM, catalimi baska bir peceteyle silerek ginam ginam yemeye devam etmeden once kuzuma "Hadi MERSiNEKLERiMiZi bitirelim de beslenelim diyorum" ikimiz de kahkalarla gulmeye basliyoruz.
Gozlerimizden yaslar gelene kadar kahkahalarla gulerken, mersineklerimizi sonuna kadar bitirip tabagimizi da ekmekle siyiriyoruz ama:))))

kuzu kuzu me meeeee


Ablasiyla bizim yazlikta tanistigimiz yil universite sinavina girdigim yildi.Ablasi benim cocukluk arkadasimin universiteden bir arkadasi idi ve biz de cok iyi anlasmistik.Saka ile kardesinin de bu yil universite sinavina girdigini soyledi ve acaba ayni tercihimiz var mi listede bakalim diye ekledi.
20kusur tercihten tek bir tercih tutuyordu, Uluslararasi iliskiler-Ist.Uni. ha ha ha gulustuk.. biirrr bakarrmisizzzz; ayni okulu kazanirrmisizzz... he he heeeee derkeeennnn..
anaa vallahi de oole oldu!
okulun ilk gunu ceketimden cekistirdi sinir bozucu sevimli ses tonuyla "Sen O sun deyil mi?" bir arkama dondum :
Ay annecim yaa!!!
neden hep ben!!!
sinir sey; kist kist git burdan!
ben diilim o..
Bu ne bebek bukle saclar beline kadar, yemyesil gozler!! bu nasil sevimli gulumseyis oole..
seni kiskanmakla mi uurascam ben 4 sene, okula mi gitcem!!!!
derrkennnn
sabah oldu erkennn..
Ilk gun ona "senin saclarin kuzuya benzio" dedim adi kuzu kaldi.
Benim kuzum.
Kuzum oldu benim 1985 den beri, kankim oldu, en iyi arkadasim oldu, acligi ve toklugu paylastigim oldu...
Ayni yurtta kaldik, universitenin son yili ayni evde kaldik, yas kis hep beraberdik.
hic uzaklasmadik mesafelere ragmen, hep birbirimizin kalbinde beyninde birbirimizi takip ettik.
Ayni kaptan yedik ayni tasdan ictik, birbirimize arkadas, kardes, anne baba olduk.
Okul bitti ikimiz de mesleklerimizde cok iyi yerlere geldik.
Ikimizin de birer yil arayla birer kizimiz oldu, kizlarimiz da birbirlerini cok sevdi.
Ben temmuz dogumluyum kizimi haziranda dogurdum, O haziran dogumlu kizini temmuz da dogurdu.
Ikimizin de hafif catlak kedilerimiz var.
ikimiz de evliligi basaramadik, kizlarimizlayiz.
Aramizda binlerce kilometre ama ikimizin de soguk nefesimiz birbirimizin ensesinde hem de her gun, saolsun teknoloci.
Seni cok seviyom kuzum...
ben seni yine ozledim:))))
meeeeee de bakiym????

Monday, September 03, 2007

du yu sipiik ingilish.. hehehe


Aklim uctu gitti bugun.
Over PRODUCTION :)))
Sanirim kendi rekorumu istemeden kirdim.
Ay dur ya cokk annatcaktim daha.Cokkk komik seyler annatcaktim.
Mesela:
ben kucukum.
ben hazirliktayim, kolejdeyim, ingilizce ooreniyom ya, annem babam beni devamli ingilizce oorenmeye pratik yapmaya filan tesvik ediyo "hadi cukunu goster amcalara" hesabi.
Gittim bi amcaya sahilde, dizlerine kadar suyun icinde, amca cok fena fransiz.
Do you speak english dedim.
Amca BIRAZ dedi.
amca TURKCE biraz dedi.
iyyyhhhh...
yas 12 filan.
ay yer yarilsaydi da icine girseydim hahahahahhahhhh..
BIR DAHA ASLAAA KIMSEYE DO YOU SPEAK ENGLISH DEMEDIM:))))))))

okullar basladi la la la la loommmm


Yav walla okullar basladi 2 gun oldu ama benimkinde tik yok.
Ben: Annem okul nasil eylendin mi bugun ne yaptin? Sinifin nasil? Biliyorum her yil siniflar karistiriliyormus, bu sene de karistirildi mi? Kimler var sinifinda? Neselimiydin bugun?
Kurabiye: IYI!
(ay annadim cok soru sordum:(
Ben: ortmeninin adi ne?
Kurabiye: Andrew
Ben: Andrew ne?
Kurabiye: Mr.Andrew
(hoooo)
Ben: nereli?
Kurabiye: Kafasi sari.. eskimis sari.. beyazlar var
(himmm olgun bi adam annasilan... ay catladim acaba nereli, bu sene yeni basladi okula biliyom ama)
Ben: Cocukken nerdeymis annecim? Nereliymis?
Kurabiye: Ingiltere.
Ben:Sinifiniz kac kisi bebegim bu yil?
Kurabiye: 5den fazla.galiba 20. belki de 100.
(ay annecim imdaaattt.. allahim biri beni durdursun! bir casus gibi gozluklerle okula gitmemi durdurun lutfen.masus mu yapiyo ne?)
Ben: Anecim bugun ne yaptiniz?Tanistiniz mi? arkadaslar var mi adlari ne? eylendin mi?
Kurabiye: Matematik
TAMAM...
PESSSS..
Bu sene 1 yas daha buyudu demistim.
Okulu annatcak demistim.
Yok karrdesimmmm.. Sanki Gemi yapiyolar ilk okulda.. Sanki Ilk okul diil NASA... sanki yemin ettiriyolar ilk gunnerde bisiy annatmican diye!!!
toobe toobeee..
yine beklices mecburen bi kac hafta merakla:))))

XYZ valla zor


Hayata sitem etmek o kadar kolay ki..
"Ama ben.. boyle olmazdim x boyle olmasaydi, y de konunun karsisinda boyle davranmasaydi"
Sitem etmek o kadar kolay ki.
Taa ki XYZ birlesiminin aslinda bizim ozumuz, once bizim ogretilerimiz sonra tercihlerimiz oldugunu ogrenene kadar.
Demezler mi adama iddia ediyosun madem; madem X bunu dedi aksini iddia etmedin diye..
Demezler mi adama Y nin bilesimine biraz daha aseton koysaydin o camdaki lekeler gecerdi diye..
demezlerden once sen desene!
Desene XYZ bilesimini degistirmek icin sen ne yaptin?
Hic asetonu denedin mi:))))

artik KESKEsiz


KESKE lerden kurtulmayi daha yeni yeni basardigimi farkediyorum.

Bunu ilk fark ettigimde aynanin onune gectim ve kendimi dakikalarca alkisladim.

KESKE ler bir prangaymis ayagimda yahu..Ne kadar cok acitmis bileklerimi...
Zaten diyorum bir suredir "uzerimde bir hafiflik bir hosluk var bu ne ola ki".
Ne agirmis megersem KESKEler, bazilarinin uzerinde EGERler yapisik!

Uzerime daha onceleri bir hafiflik bir serinlik coktugunde gozumu siki siki kapatip hemen kotu bir sey dusunmeye calisirmisim.
Ah salak kafam :)

Simdi ise tam tersi; icimde tarifi mumkun olmayan bir sikinti ile uyandigimda hemen tekrar siki siki gozlerimi kapatiyorum ve gulumsuyorum 15 saniye.
Gozlerimi actigimdaaa.. ta taaaaammmmm...
Nasil ise yariyor bir bilseniz.

KESKE lerden kurtuldum artik, onlari EGER lere sardim ve firlattim gittiler uzayin derinliklerine...Okyanusa atmadim masus baliklar yemesin diye...

41 yasinda degil, 20 yasindayim artik 21yillik tecrube ile...

Ayse Arman "37 Yil sonra"


Az once ablamla konustum evden.

Gulmekten olduk hafif gozumuz yasli:)))

On line gazete keyfi yapiyormus sabah cayini icerken, bir yazi gormus, hislenmis, benimle paylasmak istemis....

Mesai baslamadan bu sabah hurriyeti actim okumak icin. Kahvemi yudumlarken canim Ayse Arman cekti bugun, bakayim dedim ne demis.
Bi actim okudum.
Ay ne hos demis...
Hislendim ablama gonderdim.

Sona ablam mailden gondermek icin yaziyi bana bi acmis mailini ki.. aa aaa aaa???
ben ayni seyi o daha uyanmadan 2 saat once ona gonderivermisim, "ben bu filmi seyrettim" demisim basligina da.

Duygu olduk, his olduk..

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7207385.asp?yazarid=12&gid=61&a=361854

Evlilik... (Yine Khalil Gibran)


The Prophet on Marriage - by Khalil Gibran

Almitra yine konustu ve sordu "Peki ya evlilik efendim?",
O cevap verdi:
"Birlikte dogmustunuz ve sonsuza dek birlikte daha da cogalacaksiniz.
Olumun beyaz kanatlari gunlerinizin uzerine serpisene kadar da birlikte olacaksiniz.

Ey kul, Tanrinin sessiz huzurunda bile birlikte olacaksiniz.

Ama..
Birlikteliginizde bosluklar birakmaya ozen de gosterin ki cennetin ruzgarlari aranizda dans edebilsin.

Birbirinize asik olun ama askiniz bagimliliginiz olmasin.
Askiniz ruhlarinizin kiyilari arasinda gidip gelen deniziniz olsun.

Birbirinizin kadehini doldurun ama ayni kadehten icmeyin.
Birbirinize kendi ekmeginizi verin ama ayni somundan ayni anda yemeyin.

Sarki soyleyin, dansedin, eglenin birlikte ama ayni zaman da yalniz da olabilin.
Unutmayin bir telli calginin telleri de yalnizdir ama ayni melodide birlikte titrerler.

Birbirinize kalbinizi verin ama bir digerinin sahip cikmasi icin degil,
Cunku sadece Hayatin elleri kalplerinizi icinde barindirir.

Ve birlikte ayakta durun ama dip dibe degil
Unutmayin buyuk tapinaklari ayakta tutan sutunlar da birbirinin dibinde degildir.

Birlikte ayakta durun ama dip dibe degil
ki Mese agaciniz ve meyveleriniz birbiriniz golgesinde kalmasin."

COCUKLAR (Khalil Gibran'dan)


Cocuklariniz sizin cocuklariniz degil
Onlar kendi yollarini izleyen Hayat'in ogullari ve kizlari.
Sizin araciliginizla geldiler ama sizden gelmediler.
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin degiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz dusuncelerinizi degil.
Cunku onlarin da kendi dusunceleri vardir.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarini degil.
Cunku ruhlar yarindadir.
Siz ise yarini duslerinizde bile goremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya calisabilirsiniz ama sakin onlari
Kendiniz gibi olmaya zorlamayin.
Cunku hayat geriye donmez, dunle bir alisverisi yoktur.
Siz yaysiniz, cocuklariniz ise sizden cok ileriye atilmis oklar.
Okcu, sonsuzluk yolundaki hedefi gorur,
Ve o yuce gucu ile yayi egerek okun uzaklara ucmasini saglar.
Okcunun onunde kivancla egilin
Cunku okcu, uzaklara giden oku sevdigi kadar
Basini dimdik tutarak kalan yayi da sever....

Saturday, September 01, 2007

PATI yeni kedimizin adi


Ehehehehe..
ay harikalar ya..
Ben Giciri snob saniyodum; begersem ben evde yokken butun gun dovuyomus yeni yavru kediyi, kafasi cizik cizik oldu, uleen bu nerden cikti derken cakozladik durumu..
neyse..
evde baris saglandi sanirim..
yeterince kedilere yeterince sefkatler saglayacak sayida cocuk var evde.
Gicir da bebek kediyi dovmeyi birakti.
Bebek kediye sahibi.. kizim sahip cikti.
YENI PILIC KEDININ ADI BELLI OLDU.
PATI.
pati.
AHAHAHAHAHHHHH...
hahahhahhhhhh,...
vallahi yaaa:)))
kizim dedi.kediyi gordu.bir bakti. BUNUN ADI PATI dedi....
heheh
patimiz
biz
gicirimiz
bebelerimiz
hepimiz..
COOOOOOOOOOOKKKKKKKKK NESELIYISSSSSSSSSSSS........