Showing posts with label Dusunsel. Show all posts
Showing posts with label Dusunsel. Show all posts
Wednesday, February 03, 2010
Sozun ozu...
Nimet gaflet verir, şükürse uyanıklık; sen padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya bak. (Mevlana)
Vallahi ben de aynen oyle yapacagim :-)))
Wednesday, January 27, 2010
˙˙˙uıszǝɯɹoƃ uɐszɐɯʞɐq (1)
oldu olacak... geldi gelecek derken...
sonunda oldu...
"toplu" isten cikartmalarin gobeginden canli yayindan bildiriyorum...
"topun agzinda" olma durumunu yasamayan bilemez.
su anda 16 kisi oldu; hala devam ediyorlar.
ellerimizde yenecek tirnak kalmadi...
kurbanlik koyun gibi.
˙znɹoʎıןʞǝq
sonumuz hayir olsun...
sonunda oldu...
"toplu" isten cikartmalarin gobeginden canli yayindan bildiriyorum...
"topun agzinda" olma durumunu yasamayan bilemez.
su anda 16 kisi oldu; hala devam ediyorlar.
ellerimizde yenecek tirnak kalmadi...
kurbanlik koyun gibi.
˙znɹoʎıןʞǝq
sonumuz hayir olsun...
Saturday, January 09, 2010
En uzun!!!
Yazmayayim dedim yazmayacam dedim...
gitmeyecem o insan selinin icine dedim, kurabiye bar bar bagrindi gitmedim..
buralarda konuclanmis gazeteci arkadaslarimizdan biri "Dubaide o muthis gece" basligiyla yazdi.."yazarlar" dedimdi zaten..
daha muhim sahsiyetteki bloguma (:-P) yazmayayim dedim ama bu aksam internetten hurriyet.com u okurken koptugum an oldu konu fakat farkli bir bakis acisindan :)))
yok yok habere kopmadim ; yorumlar yurdum insani gibiydi:)))))))) :
yok yok habere kopmadim ; yorumlar yurdum insani gibiydi:)))))))) :
HABER: Buradan atladilar!!! "uleeennn" dedim kendi kendime, "kuleyi yeni actiydik, hemen intihar vakasiyla mi susledik?" (malum ekonomik kriz falan, azcik goz kapagi dusenlere bile supheyle bakar olduk buralarda "bu da gidici" diye)
megersem 2 dubaili parasutcu kuleden atlamis bi tanesinin hizi bir ara 220km ye cikmis filan(onu da nasil olcuyolarsa.. yaninda mi ucuyon olm??) klasik adrenalin basma bir haber.. ama.. yorumlari okudugum an koptugum an oldu :
Yorum1:iyi halt etmişler, paraşüt açılmasaydı, o zaman görürdük hava atmanını sonucunu
Yorum2:Bazı hopileri aklım almıyor.
diger okurlar iki yorumu da begenmemisler bir de..
ne diyeyim ben size..
burj khalifa olasiniz e mi :))))))))))))))))
Friday, November 20, 2009
7 Gunah Felsefesi
Kan ter icinde uyandim dun gece...
Hani kabustan uyanir gibi de degil ancak sanirim bir sucluluk duygusuydu insanlik adina icimi saran...
-Peki ne olacak bu isin sonu? (dedim Ona)
-7 gunahi asamadigimiz muddetce kendimize "insan" diyemeyecegiz, 7 gunah felsefesini unutmaya basladiniz (dedi Gandhi)
-birakmaniz gereken zehirleri oncelikle unutmamaniz gerekiyor (diye devam etti...)
-Neydi bunlar hocam bir hatirlamak isterdim (dedim)
-(derin bir ic cekerek saymaya basladi) ezbere sen de sayamadin degil mi? (diye sitem ederken) bak dinle; hatirla; sakin unutma... ama her seyden once hatirlatmayi unutma (dedi bana) asla icine dusmemeniz gereken 7 gunah sunlar :
*Ilkesiz siyaset (Politics without principal)
*Emeksiz zenginlik (Wealth without work)
*Vicdansiz haz (Pleasure without conscience)
*Niteliksiz bilgi (Knowledge without character)
*Ahlaksiz ticaret (Commerce without morality)
*Insaniyetsiz bilim (Science without humanity)
*Ozverisiz ibadet (Worship without sacrifice)
ruya bu ya...
o kadar gercek gibiydi ki; uyandigimda niyeyse kendi kendime miril miril 7 gunah felsefesini tekrar ezberlemeye calistigimi farkettim....
Thursday, November 19, 2009
"DOKUNMA BANA!!!!"
Bugün 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Günü
Lutfen cocuklarimiza "HAYIR!!!" demeyi ogretelim...
Hem de gerektiginde BAGIRARAK!!!
Bir cocuga sicak bir tas corba vermekle veya yumusak bir yatak, guvenli bir cati, uyku oncesi sicacik bir sarilisla yahut paranin satin alabilecegi en iyi okullarda okutmakla ona karsi gorevimiz yerine gelmiyor.
Uzaginda, otesinde, daha da gelecege yonelik gorevlerimiz var onlarla ilgili...
Hicbirinizin cocugu sizin cocugunuz degil.Onlar benim de cocuklarim.
Benim kurabiyem de sizin cocugunuz.
Hic dusundunuz mu yasimizi yolumuzu aldiktan sonra varliklarini farkettigimiz sebebini tanimlayamadigimiz cocukluk travmalarimiz bizi ne kadar cok konuda yetersizliklere, basarisizliklara surukluyor ve taa bilmemne yasinda onlari halletmek icin kendi uzerimizde calismamiz gerekiyor?
Anne babalarin en cok yaptiklari hatalardan birisi, kendileri dunyaya karsi nazik olmaya calisirlarken cocuklarina HAYIR demeyi ogretmemek, ogretememek oluyor.
Bir cocugun hayir deme yetisini bloke etmek, o cocugu omur boyu ozurlu birisi haline getirmektir.
Hayir diyemeyen cocuk, cocuklugunda zaten bir cok tehdite karsi savunmasiz kalmakla birlikte; bir yetiskin oldugunda duygusal vampirlerin agina duser.
Buyumus bu cocuk, cocuklukta hayir demeyi ogrenemedigi icin her daim diger kisilerin duygularini incitmekten korkar. Bir baskasina bagimli olma istegiyle dolup tasarken hep icinde terk edilme ve ayrilma korkusu varolur.
Cezalandirilma korkusu bu buyumus cocugun icinde her zaman bulunur, bir baskasinin ofkesi veya mahcup edilme korkusu prangalar gibi ayaklarina yapisir.
Kotu ve bencil olarak elestirilmekten her zaman korkar bu buyumus cocuk...
Fazla kati ve elestirel vicdani bu buyumus cocugun, gercekte suclu olmadigi konularda bile kendisini suclu hissetmesine sebep olur...
Hep tartistigimiz kotulukleri icinde barindiran ve her daim barindiracak olan bu dunya ile mucadele edebilmeleri icin ne olur cocuklarimiza;
"Hayir"
"Ayni fikirde degilim"
"Olmaz"
"Yapmayacagim"
"Sunu kes, bana saygisizlik yaptigini hissediyorum"
"Canimi acitmaya hakkin yok, cezalandirilman icin gerekeni yapacagim?
"Bana el sakasi yapmandan hoslanmiyorum"
"Bu yanlis"
"Bu kotu"
"Yanimdan su anda uzaklas"
demeyi ogretelim... Hic bir zaman, hic bir yas gec degil..
Sizin cocuklariniz benim, benimki de sizin cocugunuz unutmayalim.
Emanetlere elimizden geldigince bilinc verelim.
Lutfen cocuklarimiza "HAYIR!!!" demeyi ogretelim...
Hem de gerektiginde BAGIRARAK!!!
Bir cocuga sicak bir tas corba vermekle veya yumusak bir yatak, guvenli bir cati, uyku oncesi sicacik bir sarilisla yahut paranin satin alabilecegi en iyi okullarda okutmakla ona karsi gorevimiz yerine gelmiyor.
Uzaginda, otesinde, daha da gelecege yonelik gorevlerimiz var onlarla ilgili...
Hicbirinizin cocugu sizin cocugunuz degil.Onlar benim de cocuklarim.
Benim kurabiyem de sizin cocugunuz.
Hic dusundunuz mu yasimizi yolumuzu aldiktan sonra varliklarini farkettigimiz sebebini tanimlayamadigimiz cocukluk travmalarimiz bizi ne kadar cok konuda yetersizliklere, basarisizliklara surukluyor ve taa bilmemne yasinda onlari halletmek icin kendi uzerimizde calismamiz gerekiyor?
Anne babalarin en cok yaptiklari hatalardan birisi, kendileri dunyaya karsi nazik olmaya calisirlarken cocuklarina HAYIR demeyi ogretmemek, ogretememek oluyor.
Bir cocugun hayir deme yetisini bloke etmek, o cocugu omur boyu ozurlu birisi haline getirmektir.
Hayir diyemeyen cocuk, cocuklugunda zaten bir cok tehdite karsi savunmasiz kalmakla birlikte; bir yetiskin oldugunda duygusal vampirlerin agina duser.
Buyumus bu cocuk, cocuklukta hayir demeyi ogrenemedigi icin her daim diger kisilerin duygularini incitmekten korkar. Bir baskasina bagimli olma istegiyle dolup tasarken hep icinde terk edilme ve ayrilma korkusu varolur.
Cezalandirilma korkusu bu buyumus cocugun icinde her zaman bulunur, bir baskasinin ofkesi veya mahcup edilme korkusu prangalar gibi ayaklarina yapisir.
Kotu ve bencil olarak elestirilmekten her zaman korkar bu buyumus cocuk...
Fazla kati ve elestirel vicdani bu buyumus cocugun, gercekte suclu olmadigi konularda bile kendisini suclu hissetmesine sebep olur...
Hep tartistigimiz kotulukleri icinde barindiran ve her daim barindiracak olan bu dunya ile mucadele edebilmeleri icin ne olur cocuklarimiza;
"Hayir"
"Ayni fikirde degilim"
"Olmaz"
"Yapmayacagim"
"Sunu kes, bana saygisizlik yaptigini hissediyorum"
"Canimi acitmaya hakkin yok, cezalandirilman icin gerekeni yapacagim?
"Bana el sakasi yapmandan hoslanmiyorum"
"Bu yanlis"
"Bu kotu"
"Yanimdan su anda uzaklas"
demeyi ogretelim... Hic bir zaman, hic bir yas gec degil..
Sizin cocuklariniz benim, benimki de sizin cocugunuz unutmayalim.
Emanetlere elimizden geldigince bilinc verelim.
Resim : bebekbakicisi
Wednesday, October 28, 2009
Her turlu tripten ve turlu yapay gripten sen Cumhuriyetimi koru yarabbi!!!!
Cumhuriyetimizin 86.yasi kutlu mesut olsun....
Ey Türk gençliği !
Ey Türk gençliği !
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927
Labels:
Aktarim,
Dusunsel,
Duygusal,
milli duygular,
pozitif
Wednesday, October 21, 2009
Tecavuzu neremden alirdiniz?
Bu duyguyla ilk kez 12 yasindayken tanismistim...
Evimize hirsiz girmisti; tam da babamin arabasini "Anadol"dan "Murat 131"e cevirmeyi basardigi hafta; annemle babamin arkadaslari "yamuk camurlugu duzeltmek uzere" bizi yemege cagirmislardi...
Rahmetli Ugur amcayi cok severdim; anneler babalar yeni arabamizin heyecanini sevgiyle paylasmislar, yemekler yemisler sohpetler etmisler.. biz cocuklar da onlarin goz mesafesi bir parkta alt alta ust uste oynamistik gece yarisina kadar...
O yillarda cok onemliydi araba sahibi olmak; hele de memurken arabani kirip sarip "Anadoldan" rengini 3 haftada sectikten sonra "Murat 131" e cevirmek...
O gece "biz cok zenginiz heralde" diye dusunmustum...Cok mutlu uyumak uzere evimize yollanip yuvamiza vardigimizda kapimizi acik bulmustuk!
Annem(nasil becerdiyse) bir sahin gibi ucumuze birden sarilmisti.
annemin yapistigim elinin nasil buzzz gibi oldugunu hala hatirlarim, 12 yasindaydim; simdi 43.
KORKUyu ogrenecektim o gece!!!!
Babam polisi aradi, incelemeler yapildi (!) polisler ayakkabilariyla her yeri camur yapa yapa evimizde dolasip gittiler, halbuki bizim evde ayakkabini kapida cikartmamak ve terlik giymemek yasakti :-( ben polisler gitmeden "parmak izi almayacaklar mi?" dedim ve annem de babam da sinirle karisik bir gulme krizine tutuldu...
canim ben de bir tarafimdan uydurmadim ya; siyah beyaz izledigimiz PETROCELLI ve KOMISER KOLUMBO dizilerinde oyle olurdu; biz de birseyler biliyorduk herhalde!!! :-s
Hirsiz girmis evimize, annemin butun mucevherleri dahil, babamin guvenlik icin yaninda tasimadigi nakitler filan hepsini goturmus.. 43 yas aklimla bakiyorum, birak mucevherleri; babamin o andaki nakit kayibi gercekten bizim en az bir ay ac kalacagimiz miktarmis... helal olsun babama bizi hem de hissettirmeden ac birakmamis.
SImdiki aklimla hala anneme uzulurum yalniz.. babam o yillarin memur maasiyla kirip sarip bir suru taki almis anneme romantik romantik.. 2 parca da dunyada sadece birkac ornegi olan parcalarmis filan... Annemin 2 hafta gizli gizli aglamasini hatirladigimda; calinanlara degil.. anilarinin calinmasina cok uzuldugunu farkederim, hala ciz eder icim; babam 76, annem 68 yasinda, hala birbirlerine sirilsiklam asiklar cunku....
Ayni benim ozume vatanima asik oldugum gibi...
Cok agirima gitti bu hafta yargi suzgecinden gecirilmeden onlarca yuzlerce bebeler oldukten sonra anarsi ve bolunme icin faaliyette bulunan kisilerin prensler ve prensesler gibi karsilanmasi...
Hak, hukuk, bilim, psikolojik segregasyon... hic biri yok...
Direk geldiler yani!!!!
Ayni benim huzurlu saf cocuk hayallerime tecavuz etmek icin evimize giren hirsiz gibi!!!
Bende idrak yollari enfeksiyonu olusmaya basladi saniyorum, ulkemde olanlari anlayamamaya basladim!!!
Cok sinirliyim; bu posta resim falan da koymuycam!!!!
Evimize hirsiz girmisti; tam da babamin arabasini "Anadol"dan "Murat 131"e cevirmeyi basardigi hafta; annemle babamin arkadaslari "yamuk camurlugu duzeltmek uzere" bizi yemege cagirmislardi...
Rahmetli Ugur amcayi cok severdim; anneler babalar yeni arabamizin heyecanini sevgiyle paylasmislar, yemekler yemisler sohpetler etmisler.. biz cocuklar da onlarin goz mesafesi bir parkta alt alta ust uste oynamistik gece yarisina kadar...
O yillarda cok onemliydi araba sahibi olmak; hele de memurken arabani kirip sarip "Anadoldan" rengini 3 haftada sectikten sonra "Murat 131" e cevirmek...
O gece "biz cok zenginiz heralde" diye dusunmustum...Cok mutlu uyumak uzere evimize yollanip yuvamiza vardigimizda kapimizi acik bulmustuk!
Annem(nasil becerdiyse) bir sahin gibi ucumuze birden sarilmisti.
annemin yapistigim elinin nasil buzzz gibi oldugunu hala hatirlarim, 12 yasindaydim; simdi 43.
KORKUyu ogrenecektim o gece!!!!
Babam polisi aradi, incelemeler yapildi (!) polisler ayakkabilariyla her yeri camur yapa yapa evimizde dolasip gittiler, halbuki bizim evde ayakkabini kapida cikartmamak ve terlik giymemek yasakti :-( ben polisler gitmeden "parmak izi almayacaklar mi?" dedim ve annem de babam da sinirle karisik bir gulme krizine tutuldu...
canim ben de bir tarafimdan uydurmadim ya; siyah beyaz izledigimiz PETROCELLI ve KOMISER KOLUMBO dizilerinde oyle olurdu; biz de birseyler biliyorduk herhalde!!! :-s
Hirsiz girmis evimize, annemin butun mucevherleri dahil, babamin guvenlik icin yaninda tasimadigi nakitler filan hepsini goturmus.. 43 yas aklimla bakiyorum, birak mucevherleri; babamin o andaki nakit kayibi gercekten bizim en az bir ay ac kalacagimiz miktarmis... helal olsun babama bizi hem de hissettirmeden ac birakmamis.
SImdiki aklimla hala anneme uzulurum yalniz.. babam o yillarin memur maasiyla kirip sarip bir suru taki almis anneme romantik romantik.. 2 parca da dunyada sadece birkac ornegi olan parcalarmis filan... Annemin 2 hafta gizli gizli aglamasini hatirladigimda; calinanlara degil.. anilarinin calinmasina cok uzuldugunu farkederim, hala ciz eder icim; babam 76, annem 68 yasinda, hala birbirlerine sirilsiklam asiklar cunku....
Ayni benim ozume vatanima asik oldugum gibi...
Cok agirima gitti bu hafta yargi suzgecinden gecirilmeden onlarca yuzlerce bebeler oldukten sonra anarsi ve bolunme icin faaliyette bulunan kisilerin prensler ve prensesler gibi karsilanmasi...
Hak, hukuk, bilim, psikolojik segregasyon... hic biri yok...
Direk geldiler yani!!!!
Ayni benim huzurlu saf cocuk hayallerime tecavuz etmek icin evimize giren hirsiz gibi!!!
Bende idrak yollari enfeksiyonu olusmaya basladi saniyorum, ulkemde olanlari anlayamamaya basladim!!!
Cok sinirliyim; bu posta resim falan da koymuycam!!!!
Friday, September 18, 2009
Ben hic kendime mektup yazmamistim...
Kurabiyemin okulunda (ve sanirim artik dunyada bir cok okulda uygulaniyordur bu; cocuklara birer birey muamelesi yapildigindan beri) bu yil orta okula basladiklari icin konu ile ilgili kararlarini kisaca hatirlatan bir mektup yazmalari istenmis.
Kime mi?
Kendilerine :-)
Yorumsuz yayinliyorum :
"Sevgili Ben,
Ortaokula hosgeldin kurabiye.Bana yardimci olacak birkac seyden bahsedecegim.Oncelikle okul dolap kilit sifreni hatirlayacagina emin ol.Ve ogretmeninle baris icinde olacagina da emin ol.Odevini yapacagina da emin ol.Okul bitene kadar sadece ileriye bak!! Sadece birkac ay oncesine donersen "ortaokula adim attim" gununu hatirla? Cok eglenceliydi, umarim bu mektubu okudugumda da oyle olur.
Oh hep acele et ki uyari alma.Bir seyi unutmaman lazim o da arkadaslarini akillica secmen.Kotu notlar almamalisin.Baska baska insanlarla git konus arkadaslar yapmak icin.Okul dolabini temiz tut!!!Yoksa derse gec kalirsin.
Herseye ragmen en onemlisi eglen!
Ve yasadigin harika yaz tatilini unutma.
Kurabiyeden
yunus imzasiyla"
hala yorumsuz...
sadece kucuk bir not : bunu kurabiyemin izniyle yayinliyorum; cunku insanlarin kendilerine ait "ozel"leri konusunda kurabiyem konusmaya basladigindan beri cok dikkatliyiz.
Kime mi?
Kendilerine :-)
Yorumsuz yayinliyorum :
"Sevgili Ben,
Ortaokula hosgeldin kurabiye.Bana yardimci olacak birkac seyden bahsedecegim.Oncelikle okul dolap kilit sifreni hatirlayacagina emin ol.Ve ogretmeninle baris icinde olacagina da emin ol.Odevini yapacagina da emin ol.Okul bitene kadar sadece ileriye bak!! Sadece birkac ay oncesine donersen "ortaokula adim attim" gununu hatirla? Cok eglenceliydi, umarim bu mektubu okudugumda da oyle olur.
Oh hep acele et ki uyari alma.Bir seyi unutmaman lazim o da arkadaslarini akillica secmen.Kotu notlar almamalisin.Baska baska insanlarla git konus arkadaslar yapmak icin.Okul dolabini temiz tut!!!Yoksa derse gec kalirsin.
Herseye ragmen en onemlisi eglen!
Ve yasadigin harika yaz tatilini unutma.
Kurabiyeden
yunus imzasiyla"
hala yorumsuz...
sadece kucuk bir not : bunu kurabiyemin izniyle yayinliyorum; cunku insanlarin kendilerine ait "ozel"leri konusunda kurabiyem konusmaya basladigindan beri cok dikkatliyiz.
Saturday, September 12, 2009
Take it for granted!!!
Ilk cumleye "take it for granted"in Turkce anlamini yazarak baslamak istiyordum aslinda ama sanirim ingilizcem veyahut karsiligindaki Turkcem yetmedi.
"Kiymet bilmeyen" mi desem acaba diye dusunurken okudugum bir metinde gordum aslinda ne anlatmaya calistigimi;
aslinda demek istiyormusum ki "Don't take it for granted!" yani; "Hic kimseyi, ve hayatindaki hic bir seyi garanti olarak gorme; bir gun uyandiginda tas toplamakla mesgulken hayatini degistirebilecek bir pirlantayi kacirdigini fark edemeyebilirsin..."
Cogu insanin 5 yas simarikligi hic gecmiyor sanirim...
Belki de "5 yas sendromumuzu" tedavi etmek icin geldik buralara yani karsiliksiz ve sonsuz almaya calisan gudumuzu torpuleyebilmek; icimizdeki surekli ac vahsi ego hayvanini evcillestirebilmek varolmamizin amaci belki de...
Varolmanin amacini didiklemeyecegim ancak bildigim bir sey var ki; ben kendi ego hayvanimi icimdeki sicacik sobanin yaninda uyutup miril miril gidisini oksarken; baskalarinin ego hayvanlari tarafindan saldiriya ugrayip isirilmaktan biktim artik!
Her zaman, her yasimizda yanimizda yamacimizda onlar!
"They take it for granted!"; yani cevresinde olan bitenleri sadece gecen zamanin getirdikleri olarak algilayan ve kendilerine sunulan her seyi "zaten haklari" olarak hisseden ve hatta kendilerinden naif bir mutesekkirlik beklendiginde de alev gibi parlayip "e ne olacakti yani? tabii ki bende olacakti bu!!!" diyen onlar;
sartlar; digerlerinin ihtiyaclari; oncelikler konusunda duyarsiz ve bencil;
kendilerini dunyanin merkezi gibi hisseden...
veyahut bir gunes sanan kendisini bulundugu sistemin ortasinda;
belki de onun icin hepsi bu kadar kizgin... yalniz... mutsuz... huzursuz...
O kadar cok var ki cevremizde onlardan; cepleri pirlantalarla dolu oldugu halde sahip olduklarindan habersiz, paldir kuldur yasayan; aslinda yasamla degil, asla tatmin edilmez EGOlariyla ugrasan; bir degil bin degil yuz binine de sahip olsa dileklerinin mutsuz olan... mutsuzzz...sonsuz huzursuzzzz... sabah uyandiginda bile yorgunnn... umutsuzzz.... sumuk gibi...
Bir de farkli turleri var onlarin "uyanik,hesapci" tabii onlar da mutsuz; ozune bile faydasi olmayan; parmagini kipirdatmadan ihtiyaclarinin karsilanmasina alismis; kurtulusu ve sorumlulugu devamli baskalarinin sirtina yukleyen, ve bu sirada begeni eksikligini surekli dile getirerek sikayetci; her daim vizildayan veya huzursuzluk cikartan... enerji vakumlari...
Daha da sinir bozucu olanlari, iki yuzlu bir neseyle "canimsin!sensin!" deyip sirt sivazlayarak "yardimci olmaya calisani" defalarca suistimal eden ve hemen isi bittiginde de arkasini doner donmez destek gordugu noktayla duygusal da dahil hic bir bag birakmayan ruhunu aldirmis olan... sansarlar...
ve daha saysam yaziyi bitiremeyecegim kadar cok "kiymet bilmeyen" versiyonlari...
varlar...
oradalar...
isiriyorlar!
ve artik ciddi ciddi sinirlerimi bozuyorlar!!!
"Kiymet bilmeyen" mi desem acaba diye dusunurken okudugum bir metinde gordum aslinda ne anlatmaya calistigimi;
aslinda demek istiyormusum ki "Don't take it for granted!" yani; "Hic kimseyi, ve hayatindaki hic bir seyi garanti olarak gorme; bir gun uyandiginda tas toplamakla mesgulken hayatini degistirebilecek bir pirlantayi kacirdigini fark edemeyebilirsin..."
Cogu insanin 5 yas simarikligi hic gecmiyor sanirim...
Belki de "5 yas sendromumuzu" tedavi etmek icin geldik buralara yani karsiliksiz ve sonsuz almaya calisan gudumuzu torpuleyebilmek; icimizdeki surekli ac vahsi ego hayvanini evcillestirebilmek varolmamizin amaci belki de...
Varolmanin amacini didiklemeyecegim ancak bildigim bir sey var ki; ben kendi ego hayvanimi icimdeki sicacik sobanin yaninda uyutup miril miril gidisini oksarken; baskalarinin ego hayvanlari tarafindan saldiriya ugrayip isirilmaktan biktim artik!
Her zaman, her yasimizda yanimizda yamacimizda onlar!
"They take it for granted!"; yani cevresinde olan bitenleri sadece gecen zamanin getirdikleri olarak algilayan ve kendilerine sunulan her seyi "zaten haklari" olarak hisseden ve hatta kendilerinden naif bir mutesekkirlik beklendiginde de alev gibi parlayip "e ne olacakti yani? tabii ki bende olacakti bu!!!" diyen onlar;
sartlar; digerlerinin ihtiyaclari; oncelikler konusunda duyarsiz ve bencil;
kendilerini dunyanin merkezi gibi hisseden...
veyahut bir gunes sanan kendisini bulundugu sistemin ortasinda;
belki de onun icin hepsi bu kadar kizgin... yalniz... mutsuz... huzursuz...
O kadar cok var ki cevremizde onlardan; cepleri pirlantalarla dolu oldugu halde sahip olduklarindan habersiz, paldir kuldur yasayan; aslinda yasamla degil, asla tatmin edilmez EGOlariyla ugrasan; bir degil bin degil yuz binine de sahip olsa dileklerinin mutsuz olan... mutsuzzz...sonsuz huzursuzzzz... sabah uyandiginda bile yorgunnn... umutsuzzz.... sumuk gibi...
Bir de farkli turleri var onlarin "uyanik,hesapci" tabii onlar da mutsuz; ozune bile faydasi olmayan; parmagini kipirdatmadan ihtiyaclarinin karsilanmasina alismis; kurtulusu ve sorumlulugu devamli baskalarinin sirtina yukleyen, ve bu sirada begeni eksikligini surekli dile getirerek sikayetci; her daim vizildayan veya huzursuzluk cikartan... enerji vakumlari...
Daha da sinir bozucu olanlari, iki yuzlu bir neseyle "canimsin!sensin!" deyip sirt sivazlayarak "yardimci olmaya calisani" defalarca suistimal eden ve hemen isi bittiginde de arkasini doner donmez destek gordugu noktayla duygusal da dahil hic bir bag birakmayan ruhunu aldirmis olan... sansarlar...
ve daha saysam yaziyi bitiremeyecegim kadar cok "kiymet bilmeyen" versiyonlari...
varlar...
oradalar...
isiriyorlar!
ve artik ciddi ciddi sinirlerimi bozuyorlar!!!
Friday, August 28, 2009
Ayara siir ;-)
actim ya gozlerimi bu yeni sabaha
bekliyordu “icim” yasli gozlerle basucumda
sacini oksadim once korkutmadan sabirla
“neyin var” dedim sakince zavalli cocuga
agliyordu ama... icimdeki o zavalli yetim.
once devirdi koca gozlerini kacarcasina
aldim ay parcasi yuzunu avucuma
icini cekti icimi sizlatarak umutsuzca
“olmayacak” dedi “olmayacak nafile bunca caba!”
....saganak yagmur olup bana yagmasini istedim.
“ver dedim elini” oturturken kucagima
“soyle bakalim niye bu goz yaslari acaba?”
uzgun yuzunu kacirirken bakamadi bile bana
dedi “hep iyiyiz ama katlanamiyorum ben zorbaliga”
....oysa ben bu yetime “iyilik kazanir hep” diye ogrettim.
“bak”dedim “uyanamayacaksin hep o mutlu sabaha;
ruzgari seviyorsan katlanacaksin da koca kasirgaya;
yetim degilsin artik dedim ben sana defalarca;
umutlarini kaybedersen bosa gider bunca caba”
....tum bu iyilik telasina onu; aslinda ben ittim.
kulagi kalbimde dogrulttu yasli gozlerini bana:
“yuruyecegim seninle umudumu kesmeden asla;
melodin cikartti beni karanliktan aydinliga.
buyuyene kadar gozyaslarimin kusuruna bakma.
Yolunda yorgunken yilip sakin beni birakma”
dedim “guven bana icimdeki yasam filizim;
yasatacagim seni buyumeyen kucuk sebnemim.”
bekliyordu “icim” yasli gozlerle basucumda
sacini oksadim once korkutmadan sabirla
“neyin var” dedim sakince zavalli cocuga
agliyordu ama... icimdeki o zavalli yetim.
once devirdi koca gozlerini kacarcasina
aldim ay parcasi yuzunu avucuma
icini cekti icimi sizlatarak umutsuzca
“olmayacak” dedi “olmayacak nafile bunca caba!”
....saganak yagmur olup bana yagmasini istedim.
“ver dedim elini” oturturken kucagima
“soyle bakalim niye bu goz yaslari acaba?”
uzgun yuzunu kacirirken bakamadi bile bana
dedi “hep iyiyiz ama katlanamiyorum ben zorbaliga”
....oysa ben bu yetime “iyilik kazanir hep” diye ogrettim.
“bak”dedim “uyanamayacaksin hep o mutlu sabaha;
ruzgari seviyorsan katlanacaksin da koca kasirgaya;
yetim degilsin artik dedim ben sana defalarca;
umutlarini kaybedersen bosa gider bunca caba”
....tum bu iyilik telasina onu; aslinda ben ittim.
kulagi kalbimde dogrulttu yasli gozlerini bana:
“yuruyecegim seninle umudumu kesmeden asla;
melodin cikartti beni karanliktan aydinliga.
buyuyene kadar gozyaslarimin kusuruna bakma.
Yolunda yorgunken yilip sakin beni birakma”
dedim “guven bana icimdeki yasam filizim;
yasatacagim seni buyumeyen kucuk sebnemim.”
Wednesday, August 05, 2009
Hasta olmeycen gari...
Ben klasik agustosun ilk iki haftasi zamanlamam ile tatildeyim yine.
Yurt disinda yasamaya basladigimizdan beri de "tatil"in asil anlami "memlekete kavusmak" oldu bizim icin, malum...
Kavusmalar, dostluklar, sohpetler... yine tadina doyum olmaz bir sekilde basladi tatil temmuzun son gunlerinde.
Tabii bu arada hayat devam ederken, hayatin getirdigi gercekler ve ihtiyaclar da takiliyor eteklerimize.
Onceden planladigimiz gibi, bugun babamla Aydin'a gittik universite hastanesine, kucuk bir operasyonu vardi; yol boyunca ona Abi'nin "artik sevmeycem gari" sarkisini soyleyip guldurdum sekerimi...
Cok gergindi canim babam benim; hani insan yaslandikca cocuklasir ya; bunun karsilikli sevgilere de karistigini fark ettim bugun...
Sabahin korunde tras da olan babacigimin gerginligi ve heyecanini cocugumu sevdigim sefkat ve yumusaklikla almaya; bir suru gereksiz teferruata da onu korumak adina tampon olmaya calistim; sanirim basardim...
Bu sirada malum; universite hastanesi : devlet dairesi... cok uzucu manzaralarla karsilastim; uzuldum...
O saglik gorevlilerinin hastaciklari, ihtiyarciklari, hic bir seyden anlamadigi icin zaten korkmus koylucukleri nasil itip kaktigini gordukce kan beynime cikti.Babamin "sakin ol" cagrilari esliginde elimden geldigi kadar kendimi tutmaya calistiysam da birkac ufak mudahalem oldu halkimi itip kakan sorumsuz prensipsiz bazi arkadaslara...
En son beni kopartan olay ise operasyon sonrasi patalojiden beser altisar ciktigim merdiven hizima ragmen "yetisemedigim" bilgisayar odasi idi...
Saat 12ye 10 vardi.
Ogle tatili 12de basliyordu ve "tum personel" yemek molasi aliyordu!!!
Bir saglik kurulusunda!
Tum personel!
"Dukkan" kapatir gibi hastane odalarini kapatip toplu yemege gidiyorlardi...
Hastaciklar koridorlarda ve "o sicakta!!!" bir o yana bir bu yana devrilerek beklesiyorlardi bir saat.
Ve hatta bir saat de degil!
Saat 12ye 10 vardi ve beyefendi futursuzca ve hic cekinmeden ogle yemegine onden 10 dakika eklemekte bir sakinca gormemisti! Hic kimse de "hisstt huyooopp hemserimm nereye gidiyonn? daha saat 12 degil" dememisti!!!
"Kapi duvar" sendromunu kisa surede atlatarak kocaman gulumsememi yeniden giyindim ve babacikla canim komsumuz vefali dostumuz Yurdu Abiye "e napces gari; belki de iyi oldu; babacik sabahtan beri ac; sordaki pideciye gidelim bari" diyip o bir saati gecirmek uzere disari dogru seyirttik.
Aslinda bir yandan da iyi oldu, hem babacik beslendi hem de "Naci ile Naciye" ciftiyle tanisma imkani bulduk.
Bol bol resimlerini cektik...
"Naci ile Naciye" seansimiz bilahare gorsel de olmak kaydi ile paylasilacaktir...
Yurt disinda yasamaya basladigimizdan beri de "tatil"in asil anlami "memlekete kavusmak" oldu bizim icin, malum...
Kavusmalar, dostluklar, sohpetler... yine tadina doyum olmaz bir sekilde basladi tatil temmuzun son gunlerinde.
Tabii bu arada hayat devam ederken, hayatin getirdigi gercekler ve ihtiyaclar da takiliyor eteklerimize.
Onceden planladigimiz gibi, bugun babamla Aydin'a gittik universite hastanesine, kucuk bir operasyonu vardi; yol boyunca ona Abi'nin "artik sevmeycem gari" sarkisini soyleyip guldurdum sekerimi...
Cok gergindi canim babam benim; hani insan yaslandikca cocuklasir ya; bunun karsilikli sevgilere de karistigini fark ettim bugun...
Sabahin korunde tras da olan babacigimin gerginligi ve heyecanini cocugumu sevdigim sefkat ve yumusaklikla almaya; bir suru gereksiz teferruata da onu korumak adina tampon olmaya calistim; sanirim basardim...
Bu sirada malum; universite hastanesi : devlet dairesi... cok uzucu manzaralarla karsilastim; uzuldum...
O saglik gorevlilerinin hastaciklari, ihtiyarciklari, hic bir seyden anlamadigi icin zaten korkmus koylucukleri nasil itip kaktigini gordukce kan beynime cikti.Babamin "sakin ol" cagrilari esliginde elimden geldigi kadar kendimi tutmaya calistiysam da birkac ufak mudahalem oldu halkimi itip kakan sorumsuz prensipsiz bazi arkadaslara...
En son beni kopartan olay ise operasyon sonrasi patalojiden beser altisar ciktigim merdiven hizima ragmen "yetisemedigim" bilgisayar odasi idi...
Saat 12ye 10 vardi.
Ogle tatili 12de basliyordu ve "tum personel" yemek molasi aliyordu!!!
Bir saglik kurulusunda!
Tum personel!
"Dukkan" kapatir gibi hastane odalarini kapatip toplu yemege gidiyorlardi...
Hastaciklar koridorlarda ve "o sicakta!!!" bir o yana bir bu yana devrilerek beklesiyorlardi bir saat.
Ve hatta bir saat de degil!
Saat 12ye 10 vardi ve beyefendi futursuzca ve hic cekinmeden ogle yemegine onden 10 dakika eklemekte bir sakinca gormemisti! Hic kimse de "hisstt huyooopp hemserimm nereye gidiyonn? daha saat 12 degil" dememisti!!!
"Kapi duvar" sendromunu kisa surede atlatarak kocaman gulumsememi yeniden giyindim ve babacikla canim komsumuz vefali dostumuz Yurdu Abiye "e napces gari; belki de iyi oldu; babacik sabahtan beri ac; sordaki pideciye gidelim bari" diyip o bir saati gecirmek uzere disari dogru seyirttik.
Aslinda bir yandan da iyi oldu, hem babacik beslendi hem de "Naci ile Naciye" ciftiyle tanisma imkani bulduk.
Bol bol resimlerini cektik...
"Naci ile Naciye" seansimiz bilahare gorsel de olmak kaydi ile paylasilacaktir...
:-D
Saat 13'de babamla Yurdu abimizi otoparka gonderip son islem odasina dogru giderken kendi kendime sakin olmak icin soz verdim; zira hastaciklar koridorlarda yigilmis beklerken ogle tatilini onden 10 dakika uzatmaya karar veren kalpsiz, sorumsuz, gereksiz, sune zararlisi mantik; sonuna da muesseseden bi eklerdi 15-20 dakika daha nasil olsa.
Yanilmadim.
13:20 de yaka kartindan ismini okudugum gorevli beye kagidi verirken bilgisayara girmesi icin; tatli tatli gobegini oksadigini farkettim ve dedim ki "E zor olmali tabii ki Ramazan bey yani birbucuk saattir yiyorsunuz aman dikkat edin bu yanlis beslenme ile bankonun bu tarafinda siz de olmayasiniz en kisa zamanda bir gun..."
Cevap olarak yuzume donukca bakti ve "garrrrkkkkk!" dedi.
Saat 13'de babamla Yurdu abimizi otoparka gonderip son islem odasina dogru giderken kendi kendime sakin olmak icin soz verdim; zira hastaciklar koridorlarda yigilmis beklerken ogle tatilini onden 10 dakika uzatmaya karar veren kalpsiz, sorumsuz, gereksiz, sune zararlisi mantik; sonuna da muesseseden bi eklerdi 15-20 dakika daha nasil olsa.
Yanilmadim.
13:20 de yaka kartindan ismini okudugum gorevli beye kagidi verirken bilgisayara girmesi icin; tatli tatli gobegini oksadigini farkettim ve dedim ki "E zor olmali tabii ki Ramazan bey yani birbucuk saattir yiyorsunuz aman dikkat edin bu yanlis beslenme ile bankonun bu tarafinda siz de olmayasiniz en kisa zamanda bir gun..."
Cevap olarak yuzume donukca bakti ve "garrrrkkkkk!" dedi.
Gazini da cikarttigi icin bilgisayar girisini daha guzel yapmis olmali.
Kuru sogan kokusu bulutcugunu cigerlerimde hissederken tesekkur ettim.
Ciktim.
Kuru sogan kokusu bulutcugunu cigerlerimde hissederken tesekkur ettim.
Ciktim.
Saturday, June 13, 2009
Bazen kucuk bir an icin omur bile verilir...
Tanistirayim.
"Nazli" hanim...
Benim boyle cekirdekten, tohumdan, fidandan agac sevdigimi bilen bizim ekipteki cocuklardan bir tanesi bir ogle yemegi donusu, nereden yolduysa yolmus; boyle kurdan gibi bir bitki parcasi getirdi bana 3 hafta once "hadi bakalim bu tropik agaci yasat gorelim" dedi.
hemen sardim sarmaladim dibini 3-4 adet kagit mendille tum anne agac gudulerimle; plastik bir bardaga koyup bardagi suyla doldurdum; herkes guldu tabii ki :o) (bilmiyorlar ki babami ve bana ogrettiklerini...)
3 haftadir yavrucak hafta sonlari dahil; sirketteki calisma masamda tarafimdan itina ile sevilmekte; korunmakta...
Bu hafta sonunun ayri bir onemi vardi benim icin, cunku "nazli hanim" evine kavusacakti.
Sarildik sarmalandik eve geldik Nazli hanimla.
Kapida kurabiye karsiladi bizi ve hic "aaa bu ne nerden cikti" filan demedi, onun yerine "aaa annneeee bu cok susamis baksana boyle inmis asagi yavrucukun dallari" diye elimden aldi bardagi ve biraz taze su ekledi.
2 gundur evdeki calisma masamda yine islak kagit mendillerin icinde biraz da klimanin keyfiyle kendine gelen Nazli Hanimi bugun kucucuk bir saksi icinde de olsa, topraga kavusturduk.
Gorulesiydi.
Nazli'nin nesesi.
Kurabiyenin sevinci.
Benim gururum; kucucuk agacim Nazli Hanima duydugum...
Nazli hanimi topraga kavusturdugumuz anin nesesi ve sevinci bir omre bedeldi...
Thursday, June 11, 2009
Ben geldiiiimmmm!!!!!
Ben-Vayyy hosgelmissin Sahapcim.
Sahap- Hosbuldum Enkelini.. vallahi sozunun eri bir hatunmussun kediler yok ortada 4 tur uctum inan ki emin olmak icin; bir bardak su versene!
Ben-“hatun” degil “bayan” demek istemistin sanirim; tabii ki veririm bir bardak suyu kana kana ic; bereketi olsun evimin...Enkeliniyi nereden biliyorsun sen?
Sahap-Bugun seminerde Finlandiyali bir arkadasima dediydim Gulteinen Enkelini beni nesgayveye bekliyo o dediydi biliyomusun o isim “altin melek” demek diye... sahi nerden cikti ki bu? Ben senin Turkce adin Gulten abla saniyodum...
Ben- Uzun hikaye Sahapcim; daha once anlatmistim, sen dahe yeni blog okuyucususun gormemis olman normal bos ver...
Sahap- Sen bana biseyler diyeceksin ben biliyom da; ben azcik hani kahveden once soole keskin kokulu birseyler alsam; sakincasi varmidir hani hatuna da boyle; ay pardon bayanlara da boyle ricada bulunulmaz ama...
Ben- Yok Sahapcim, ben bizim kuzenden aldim senin siparisini; rakin sogutuldu bile al buyur ic; yanina da ufak tefek iste... Allah ne verdiyse... buyur rahat ol... bu arada incelmekte baya yol katettin son 3-4 gunde Dubai sana yaradi ha?
Sahap- Yok aslinda ben incelikte son 250 yildir...
Ben- Sahapcim; bana yillari basa basa belirtme; hangi nicelikte degil hangi nitelikte yasadigin onemlidir unutma... yillar ancak anilar ve bilgiler biriktirir yasayanda; onlari “butunun iyiligi ve sevgi ile sevgi adina” icin kullanamadigin surece “bilgi ve ani dolu bos bir fici” olursun sadece. Eminim bu konuda ayni fikirdeyiz, degil mi kargacim benim...
Sahap- Iyi diyon da insancim...(rakisindan bir yudum alip sigarasini da azicik sallandirarak gagasindan asagi); sanki bir gonderme yaptin sen birilerine...
Ben- “Ego”nu terbiye et diyom Sahapcim!!! Hala “birilerine” diyorsun; elbette sana diyorum, hatta demeye basladim iki cift lafimi... Hala bana “global isinma” falan anlatiyorsun; senin “Ego” oyle celiklesmis ki, hala “Gulteinen beni duelloya davet etti onun icin 4000km uctum” demiyorsun da “ay pardon tuyumun biri eksilmis pardon siz buldunuz mu” falan... Yaa Sahap; senin isin de zor ha; bu celik gibi egilmeyen ama kirilan EGO ile 250 yil yasamak.. peh peh pehhhh... zor zanaat yani....
Sahap- Ehm..huh.. heh.. yani hani evsahipligi vardi; misafirperverlik?
Ben- Bak ne guzel soyluyorsun! Sen aslinda butun gorguyu biliyorsun, e esegi baglasan bir yere 250 sene o da bir sey ogrenir; sen zamana oynama da bana sunu soyle bakayim... hepsini biliyorsun da neden bu kadar bencil ve kabasin???
Sahap- Cunku dunya cok acimasiz.. ve ve ve... her turlu varlik biz kargalarin sonunu getirmeye calisiyor... ve ve ve... biz aslinda bir butunuz hepimiz bunu konusuyoruz... ama ama... uygulamada bazen olamiyor bu iste... ancak; ve fakat...
Ben-Bak ben sana “abi” nin anlattigini naklen soyluyorum
“Sana gelirken bana saldırdı Sahap yalnız... Şaka bir yana, dün, tam kapıdan çıkarken acaip bir yağmur başladı. Yukarıda evin kapısını kilitlerken mis gibi olan hava aşağıya indiğimde aniden bozmuş ve mütkiş yağmaya başlamıştı. iri iri...bizim apartmanın yan tarafından arkada garaja geçiliyor... oraya doğru hızla koşarken, kafamın üstünden "Gaaaakkk" diye bağırarak saçlarımı sıyırtıp geçti bir tanesi... ama bayağı saldırı hali... sonradan öğrendim ki yavrusunu kediler kapmış, yavruda tam benim güzergahta duruyormuş... Ben yağmur olanca hızıyla yağdığından bi haltı farketmediğim için koşarken, karga da yavrusuna bi b.k yapçam diye bana saldırmış.aslında sözün kısası, dün karga karga gaak dedi.”
Ben arastirdim konuyu O aslinda sen degilmissin tabe ki; o sirada sen yoldaydin; senin genclik yillarindan yani 70 yaslarindayken bas kankan olan Cevdet abinin hanimi Mubeccel teyzeymis “abi”ye dalisa gecen. Simdi Mubeccel teyzemin yaptigi cok yanlis degil tabi ki sonucta bir ANA yavrusunu koruyor da...
Simdi senin “gonderme”ne gelelim bizim kuzene bir gun yaptigin...
Demistin ya; “"Mazeret, mazeret, mazeret.... Teferruat bunlar Kubilay!!! Senin bugün orada olman lazımdı: Ankara'da, Anıtkabir'e akan denizin içinde olmalıydın... Liberalleşmişsin sen, at şu üzerinde ölü toprağı, konformizmin içindesin, yüzleş kirlenen içindeki senle..”
Simdi bu soylemine ben sirtimi dayayip demem mi? “"Mazeret, mazeret, mazeret.... Teferruat bunlar Sahap!!! Senin o gun orada olman lazımdıIstanbul’da, Mubeccel teyzemin yavrularini koruyanlardan biri de sen olmaliydin... Liberalleşmişsin sen, at şu üzerinde ölü toprağı, konformizmin içindesin, yüzleş kirlenen içindeki senle..”
Olmadi di mi?
Sevmedin di mi?
Sahap- Ama ben... yurt disi seyahati... sen....
Ben- Sahapcim. Mazeretin sonu yok; onemli olan yuzyillar icinde biriktirilen tarih bilgisi degil.
Ne de siyasi gorus.
Veyahut dini inanis...
Hic biri degil Sahap...
Sahap-Bagirma ama...
Ben- Nasil bagirmayayim yaaa.. daha 2 gun once sizin serseri Cemal; kedinin biri yengesinin yavrusunu yedi diye ayni kedinin teyzesinin torunu yavru kediyi didikliyormus; boole gaga! Gaga! Gaga! beynini deliyormus; benim Nilly kuzen gormus, yavru kediyi kurtarmaya calismis, bu sirada kedicik saskin dusmus biryerlerden olmus filan.. Kiz perisan durumda agliyor da agliyo..Hala agliyo!!!!
Ne yani su Cemalin yaptigi kan davasi degil de nedir??
Haaa bu arada Sahap beyefendi hala Dubaide..
“Hani? Neden Tandogana gitmedin Sahap?”
Sahap- (buyukce bir yudum alip, bir mincik da beyaz peynirden tadip...) anlamaya basladim galiba seni Enkelini...
Ben- Cok ozur dilerim heyecanli konusurken sesimi kontrol edemedim... Bak benim kus beyinli cok akilli kargacim...Onemli olan ne biliyor musun? Hani bir suru de sifittirdin “yerli mali yurdun mali herkes onu kullanmali” filan...
Gec artik bu eskimis fikirlerden; dunya globallesiyor; dunyanin dengeleri degisiyor...
Akilli ol! Adam gibi evinin kilerine sahip cik! Butceni yap! Ayagini yorganina gore uzat!
Gireni bil.. cikani ona gore ayarla... Butun konu bu!!!
Zaman, dunyaya uyum saglarken kendi etnik ozelliklerini bir lezzet olarak koruma zamani.
Zaman; duvarlari kalinlastirma degil, duvarlari inceltip ama akillica o ince duvarlar icinde kendi verligini koruma gunu.
Dunya butunlesiyor Kargacim...Senin cok sevdigin sosyalizm liberalizm fasizm bilmemne kalmayacak artik...Sen tarihi cok canli yasadigin icin olaylarin etkisinde cok kalmissin, canim benim; birak provakator soylemleri; once ailene sahip cik! Nooldu? Yuva yapiyordun her yil yaptigin agacta; 2 damla yagmus ciseledi hemen vaz gectin degil mi?
Sahap- Ama cok riskliydi; yumurta birakacaktik oraya..
Ben- Ugruna degdigine inaniyorsan en golge dali bulup altina yumurta yapacaksin Sahap... Yumurtlayacagin yerden eger; bulutun nem tadindan dolayi vazgececek kadar ice donuksen de toplumsal soylemler yapmayacaksin...
Golge dalin altina riske ragmen yumurta birakamadiysan ne bu dogal hissinden ne de bunu anlatmaktan utanacaksin.
Haaa yokkkk surunun lideri olacaksan da hayati oyle yasayacaksin.Ornek olacaksin!!!
Olmayacaksan da oyle vidi vidi soylenmemek icin o meshur EGOna birazcik terbiye vereceksin...
Bu dunyanin basina ne geldiyse, “BiLiP de vir vir vir konusup eline hic bir bayrak almayanlar” yuzunden geldi!!! Hem de yuzyillar boyunca...sen benden daha iyi bilirsin Sahapcim...
Sahap-(bir yumucuk yudum alip rakisindan) ben utandim ama...(deyip gagayi kanadin altinda biraz sivazliyarak).. utandim ama...(kara yanaklari kizararak)... Enkelini... degdi galiba Dubai’ye geldigime...(dedikten sonra derin bir nefes cekti sigarasindan)
Ben-Sahapcim, seni utandirmak icin soylemedim bunu. Bu belki bir cok baska Sahap’a tepkimdi, ne bileyim doluyum iste, ben lider degilim bunu biliyor ve bu bilincle yasiyorum hayatimi... Benim hayatim bir kurabiyem; tek eserim bu dunyaya birakacagim; ama biliyorum benim kurabiyem tepsi tepsi kurabiyeler olarak gececek gelecek nesillere...
Sahsen; bir suru egitimim, bilgim var falan filan ama ben bir tek SEVGi ile dolup o motivasyonla sadece “evimin onunu” temizliyorum... Sana bir sey diyeyim mi; bir kac bin ev sadece EViNiN ONUNU TEMIZLESE yayila yayila o kadar cok iYiLik cikar ki yeryuzune..
Cok yakin bir zamanda hem de; sadece gelecek nesilde...
Artik devrimler kavgayla dogusle vur ile kir ile degil; egitimle ve bilincle olacak kargacim... Kim daha cok bilip kim daha cok uygularsa o kazanacak; ve o kazanan o kadar guclu ve evrensel hakimiyette olacak ki tum SiDDET sunguleri dusecek...
Sahap- ya Gulteinen mi Enkelini mi... sen bana el verdin simdi yaaa..
Ben-Estafurullah; ayni yaradandan gelme kimse kimseye el vermez; bir iyilik gorduysen karsinda aynisi sende de vardir, sen icinle tanismissindir ancak.Hepimiz ayni SEVGi butununun bir parcasiyiz Sahap!!! tanrilastirma yok.. sakin!!!
Sahap- kafami da karistirdin; ama biraz da beni kendime getirdin sanki... ben gidecegim yagmur yagmak uzere olan dalin altina, en guvenli olanin altini secip diyecegim ki hatuna "birak sen yumurtalarini"
Ben- ya Sahap... su son soylediginle birlikte var ya... senin insanlari sevmeye basladigin gibi; ben de sanki kargalari sevmeye baslayacagim :-)
Iyi yolculuklar yasli kus beyinli karga... iyi yolculuklar sevgili dostum... Selam soyle dostlara, kuzenlere, abilere ablalara, amcalara, yengelere..
Sahap- Anlasalar da anlamasalar da camlarina bir tiklayacagim emin ol dostum!
Hoscakal Enkelini....
Sunday, June 07, 2009
Tik! Tik! Tik!
Cam-Tik tik tik tik!!!!!
Ben- (cami acip) efendim?
Sahap- ben seyyy.. saydim da su sol kolumun altinda bir tuyum eksilmis.
Ben- once iyi aksamlar diyoruz Sahap bey; iyi aksamlar! ayrica sol kanadinizin altindaki tuy ile benim ne alakam olabilir?
Sahap- Ehm pardon bagyan, Iyi aksamlar tabe de.. hani sizin kediler bahcede bulup seyi seetmis olmasin...
Ben-Valla benim kediler hicbir kusun seyini seetmezler direk yerler yani kusu.. Bir de benim bahcede ne isi var ki sizin sol kanadinizin altindaki tuyun pardon da.. Sanirim evimin caminda ilk kez muserref oluyoruz...(?)....Haa bu arada bir sey mi diyecektiniz??
Sahap- ehm yok.. ben bir tuyumu ariyordum sanirim burada dusurmemisim.Hani kediler de eve getirmedi diyorsunuz... Neyse benim programim yogun; arkadaslar bekliyor "global isinmaya karsi kargalarin rolu konferansi"nda bir konusmam olacak.
Ben-Siz demeyi konusmaya "sen" diyerek devam etsek daha dogal olacak sanirim.
Sahap- sanirim..
Ben-Neyse; o zaman sana bol GAKlamalar; pardon konusmalar canim benim, ben de yatiyordum zaten; malum iste sen yogun, ben yogun... sen dominant ben dominant... belli ki bir program dahilinde gelmissin buraya; aa bu arada hazir gelmisken bir kahvemi icmeye beklerim.
Sahap-Nasil? yani bu bir davet mi olmali?
Ben-Evet kargacim.. biz insanlar boyle yapariz; sohbet ihtiyacimiz oldugunda veya iki cift lafimiz oldugunda birbirimize davet yapariz veya ne bileyim iki tarafin da uygun oldugunda bir yerde konusmak uzere sozlesiriz eger "cat kapi ben geldim" kadar senin anlayacagin "tik tik cama vuracak kadar" samimi degilsek; yani senin anlayacagin henuz CAN degilsek "tik tik cam!" yapmayiz biz insanlar.. gerci sen daha iyi bilirsin, yuzlerce yilda cok gorgu biriktirmissindir...
Sahap- Ehm.. sey tabii.. ohoooo.. ben senin bile dedeni taniyorum.. ehm uhm.. biz o zaman sey yapalim; birbirimizin uygun oldugu o dedigin zamanda.. bir aksam ustu kahvesi? bu arada bahcen ne guzel ama misafirlerin ne kadar kucuk... pir pir pir bir rahat vermiyorlar adama...
Ben-Benim misafirlerim kedilere ragmen bana guvenen; islanmis bulgurlari yedikleri anda benim kedileri mutlaka evde tutacagimi bilen dostlarim. Kucuktur hepsi ama yureklidir :-) Bir de bana guvenir dostlarim.
Sahap- ehm. ne guzel.. guven..(guven???).. iyi o zaman arasalim, yani ne biliym iste; tiklasalim bir kahve sart oldu artik..
Ben-oldu Sahapcim; bak yogun programin var anladim ama bir kahvemi icmeden gidersen darilirim vallahi...
Sahap-Darilirsin mi? ehu heh huh hehehe.. tabe.. mutlaka.. gelecegim bir kahveni icmeye, darilma diye yani.. bir de sigara icebilirim de mi yaninda? malum iste kahve kokusu bana sigarayi da cagristiriyor...
Ben- merak etme, hala sigara icen zavallilardanim ben de.. sordugun icin cok incesin ayrica cok tesekkur ederim sasirttin beni... ama bahcede icices tamam mi... evde cocugum var benim...
Sahap-(saatine bakarak)nasil dersen; izninle.. gitmem gerek... bu arada; iple cekiyorum sohBetimizi..
Ben-vaaayy.. blog takipcisiyiz de.. tamam sahapcim, sen bana soyle ayarlariz zamani; saglicakla kal dostca kal :-D
Friday, June 05, 2009
Sahap Dubai'ye geldi iyi mi...
Bugun yogun programin icinde bir nefes alimlik disari cikmisken kafami dinlendireyim diye; amanin daha gurultulu bir ortam, birisi vidi vidi vidi konusuyor.. aklima bizim kuzenin en yakin dostu geldi niye yalan soyleyeyim... bir laf bir soz! Bir gurultu ki sorma gitsin... gaaakkk gaaakkk gak gak da gak!!!
"Aman ben geri iceri gireyim burada ses kirliligi var" diye dusunup ciktigim binaya dogru segirtmisken kafami yukari bir kaldirdim golgesinde dinlendigim agacin dibinden...
Anaaaaaa!
O da kim?
Sahap!!!!
iyi mi?
Adam usenmemis; "gel sana bir cift lafim var" dememe mi alindi bilmem usenmemis ucmus gelmis...
Hayir belli ki ilk gelisi de degil; bir ortam yapmis adam kendine; boyle filipinli, guney afrikali, avustralyali falan dostlari da var hani... o ozguvenle daha bir havalarda adam!!! konusup duruyor, onlara yolculugunu anlatirken arada bir bana donup GAAAAAKKKK demeyi de ihmal etmiyor...
Bana belki de "hadi ne soyleyeceksen soyle" demek istiyor "gaaakkkk gaaakkkkk gak gak da gak!!"ama...
bir sus be kardesim bir sus! bir nefes al!!! "Yol yorgunu" falan gibi yap mesela, ne bileyim...
Bir sus da biz konusalim HER SEYi BiLEN KARGA!!!!
Elbet bizim de bir diyecegimiz var!
KARGAAAA!!!!
"Aman ben geri iceri gireyim burada ses kirliligi var" diye dusunup ciktigim binaya dogru segirtmisken kafami yukari bir kaldirdim golgesinde dinlendigim agacin dibinden...
Anaaaaaa!
O da kim?
Sahap!!!!
iyi mi?
Adam usenmemis; "gel sana bir cift lafim var" dememe mi alindi bilmem usenmemis ucmus gelmis...
Hayir belli ki ilk gelisi de degil; bir ortam yapmis adam kendine; boyle filipinli, guney afrikali, avustralyali falan dostlari da var hani... o ozguvenle daha bir havalarda adam!!! konusup duruyor, onlara yolculugunu anlatirken arada bir bana donup GAAAAAKKKK demeyi de ihmal etmiyor...
Bana belki de "hadi ne soyleyeceksen soyle" demek istiyor "gaaakkkk gaaakkkkk gak gak da gak!!"ama...
bir sus be kardesim bir sus! bir nefes al!!! "Yol yorgunu" falan gibi yap mesela, ne bileyim...
Bir sus da biz konusalim HER SEYi BiLEN KARGA!!!!
Elbet bizim de bir diyecegimiz var!
KARGAAAA!!!!
Tuesday, June 02, 2009
OLD! (2)
Mukemmel olan her sey her zaman urkutur beni; gerceklik bulamam cunku onda.
Eskiye; eski ve biraz yipranmisa duydugum sempati biraz da bundandir belki…
Her canlinin ve hatta cansizin “yavru”su guzeldir; yasayan her varligin “taze”si, “yeni”si “genc”i makbuldur buna tamam.
Buradaki guzellik bence “henuz kotulukle tanismayan her sey ve herkes dokunulmamis bir melektir ve/veya melek kokar” yani olmaya bile baslamamistir, gokten indigi gibidir, usta bir elden ciktigi gibidir hem de; baslayamamistir daha o tazecik yasamaya ve anilar biriktirmeye iyisiyle kotusuyle; her neyse…
Benim bahsim; olgunlasmis bir seyin mukemmelligine karsi duydugum urpermedir… Boyle bir sey olamaz bence cunku.
“Olusmus” ile “Genc” yan yana yer alamaz cunku.
Olusurken her sey mukemmel kalamaz; biraz da olsa eskir, yipranir, izler tasir.
Eskimezse olusamaz.
Olusarak geldiyse karsima ama eskiyemediyse bir turlu; hep plastik bir seyler ararim onda.
Bir limon agaci dusunun; elinizdeki saksida cekirdekten yetistirdiginiz kucucuk bir filizken, daha buyuk saksiya ektiginiz bir fidan olan; dunyanin en saglikli fidani hem de, bir kere bile boceklenmedigini dusunun, bir kere bile sicaktan beti benzinin atmadigini o filizin ve fidanin; hic bir bitki hastaligina yakalanmadigini, yapraklarinin bir kere bile buzusmedigini, buyurken size hic endise hissattirmedigini ve hatta sonrasinda daha fidanken limon verdigini dahasi da her bir limonundan yarim bardak su ciktigini... Ve buna ragmen o fidanin minyatur bir agac estetiginde, dunyanin en guzel yesil ve sarilarini giymis bir agac oldugunu...
Bu ne kadar mumkundur?
Veya bir calisma masasi dusunun uzerinde yillarca; nesillerce calisilmis; yuzlerce binlerce dirseklere avuc acmis dusunen baslari tasiyan; turlu hayatlara, calismalara sahit olmus, turlu turlu sandalyelerle arkadaslik etmis ancak hic bir yeri cizilmemis, hic bir ter cilasini almamis, rengi atmamis, tahtasi eskimemis...
Bir yuz dusunun bir de yasamin kendisine sundugunu yasamis; yasamaya calismis, kah dusmus kah kalkmis; mutluluklarla avunmus, mutsuzluklarla yerinmis; bicilen omrun ortalama ortasini da gecmis ama hala porselen gibi...
Insanoglunun yuzundeki cizgileri cok severim ben.
Ben o cizgilerde yasanmisligi bulurum, o cizgiler hayatin oykusudur hatta anlamidir benim icin.
Beni yakindan taniyanlar bilir; ben yakinlarimin yuzundeki cizgilerle ilgili hep bir seyler soylerim “bak olmadi ama cizgilerini cikardin yine” veya “yuzunde hic cizgi yok su anda sen asiksin sanirim” veya “karakalem calismasi gibi suratin; ne oldu yine?” diye.
Dokunurum bir de ben sevdiklerimin cizgilerine; kah o cizgilerden aciyi ve uzuntuyu almak icin, kah yasanmisligi paylasmak, gercekligine inandigimi kendi icime gostermek, veyahut sahibinin otesinde cizgiyle bir olup o tecrubenin icinde kaybolmak, olgunluga yugrulmak icin...
Ben o cizgilere dokunurken kimse sormaz “ne yapiyorsun?” diye sanki bir anlasma vardir arada cizgilerle, onlar dokundukca anlatmak ister, doludur yurekleri; bosalsin diye anlattikca sahibini susturur, bu sebeple bence kimse sormaz “neden cizgilerime dokunuyorsun?” diye...
Severim ben insanoglunun “eski”misini, eski insanin cizgilerini...
Ve o cizgilerin hikayelerini...
Eskiye; eski ve biraz yipranmisa duydugum sempati biraz da bundandir belki…
Her canlinin ve hatta cansizin “yavru”su guzeldir; yasayan her varligin “taze”si, “yeni”si “genc”i makbuldur buna tamam.
Buradaki guzellik bence “henuz kotulukle tanismayan her sey ve herkes dokunulmamis bir melektir ve/veya melek kokar” yani olmaya bile baslamamistir, gokten indigi gibidir, usta bir elden ciktigi gibidir hem de; baslayamamistir daha o tazecik yasamaya ve anilar biriktirmeye iyisiyle kotusuyle; her neyse…
Benim bahsim; olgunlasmis bir seyin mukemmelligine karsi duydugum urpermedir… Boyle bir sey olamaz bence cunku.
“Olusmus” ile “Genc” yan yana yer alamaz cunku.
Olusurken her sey mukemmel kalamaz; biraz da olsa eskir, yipranir, izler tasir.
Eskimezse olusamaz.
Olusarak geldiyse karsima ama eskiyemediyse bir turlu; hep plastik bir seyler ararim onda.
Bir limon agaci dusunun; elinizdeki saksida cekirdekten yetistirdiginiz kucucuk bir filizken, daha buyuk saksiya ektiginiz bir fidan olan; dunyanin en saglikli fidani hem de, bir kere bile boceklenmedigini dusunun, bir kere bile sicaktan beti benzinin atmadigini o filizin ve fidanin; hic bir bitki hastaligina yakalanmadigini, yapraklarinin bir kere bile buzusmedigini, buyurken size hic endise hissattirmedigini ve hatta sonrasinda daha fidanken limon verdigini dahasi da her bir limonundan yarim bardak su ciktigini... Ve buna ragmen o fidanin minyatur bir agac estetiginde, dunyanin en guzel yesil ve sarilarini giymis bir agac oldugunu...
Bu ne kadar mumkundur?
Veya bir calisma masasi dusunun uzerinde yillarca; nesillerce calisilmis; yuzlerce binlerce dirseklere avuc acmis dusunen baslari tasiyan; turlu hayatlara, calismalara sahit olmus, turlu turlu sandalyelerle arkadaslik etmis ancak hic bir yeri cizilmemis, hic bir ter cilasini almamis, rengi atmamis, tahtasi eskimemis...
Bir yuz dusunun bir de yasamin kendisine sundugunu yasamis; yasamaya calismis, kah dusmus kah kalkmis; mutluluklarla avunmus, mutsuzluklarla yerinmis; bicilen omrun ortalama ortasini da gecmis ama hala porselen gibi...
Insanoglunun yuzundeki cizgileri cok severim ben.
Ben o cizgilerde yasanmisligi bulurum, o cizgiler hayatin oykusudur hatta anlamidir benim icin.
Beni yakindan taniyanlar bilir; ben yakinlarimin yuzundeki cizgilerle ilgili hep bir seyler soylerim “bak olmadi ama cizgilerini cikardin yine” veya “yuzunde hic cizgi yok su anda sen asiksin sanirim” veya “karakalem calismasi gibi suratin; ne oldu yine?” diye.
Dokunurum bir de ben sevdiklerimin cizgilerine; kah o cizgilerden aciyi ve uzuntuyu almak icin, kah yasanmisligi paylasmak, gercekligine inandigimi kendi icime gostermek, veyahut sahibinin otesinde cizgiyle bir olup o tecrubenin icinde kaybolmak, olgunluga yugrulmak icin...
Ben o cizgilere dokunurken kimse sormaz “ne yapiyorsun?” diye sanki bir anlasma vardir arada cizgilerle, onlar dokundukca anlatmak ister, doludur yurekleri; bosalsin diye anlattikca sahibini susturur, bu sebeple bence kimse sormaz “neden cizgilerime dokunuyorsun?” diye...
Severim ben insanoglunun “eski”misini, eski insanin cizgilerini...
Ve o cizgilerin hikayelerini...
Monday, June 01, 2009
Tekrar
"Duvar olduk kendimize kendimiz"
...Yuva...
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağrı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
yine Aziz Nesin
anlasilan ben blog dunyasinda yasadikca; ve ben, biz, hepimiz duvarlara carptikca her yil en az bir kez koyacagim Nesin'in bu guzelim siirini...
...Yuva...
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağrı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
yine Aziz Nesin
anlasilan ben blog dunyasinda yasadikca; ve ben, biz, hepimiz duvarlara carptikca her yil en az bir kez koyacagim Nesin'in bu guzelim siirini...
Saturday, May 30, 2009
REKLAMLAR ve tanitim
Bu bir paylasima davet yazisidir...
Lutfen bir kez dokunmadan gecmeyin...
En son kuzen Kubi'den bahsetmistim.Zaten bir cok blog dostumla dost oldu bile sanirim.Bugun "yazinin guc eksikliginden" bahseden bir post koymus ama ben simdi gidip ona "once yazdigina sen inan" diye bir yorum birakacagim...Son yillarda tanidigim kalemi cok guclu amatorler siralamasinda basta gelir, arada dergilerde yazilari da yayinlanir... (ha?ben uzman miyim? valla ben yorum yaparken kimse "hayir" demedi, demek ki uzmanim :-P).
"Kuzey Isigim" yani ablami zaten benim blogumda 2 yildir izliyordunuz...Ablacim "tembel" grubunda yeni bir blogcudur ama yazdi mi da tam kalbimden vurur beni... sanirim sizlerde de minik bir kipirti yapacaktir; sondan basa giderek son yazilarindan birini okursaniz sanirim benim biricik ablacigimin GUCU ile ilgili fikir sahibi olursunuz(o yazidaki siyah onluklu de benim haaa) :-) )
"Nilly" var bir de; karga tulumba attik onu blog dunyasina... Isinma turlarinda simdi ama ondaki dipsiz kuyudan o tatli diliyle nefis eserler cikacak biliyorum, hatta ara ara sinyallerini vermeye basladi... Haa bu arada... O da kuzenimiz :-)
Sonra bir de "Aysebebek" var, cok uzun suredir 111 rumuzu ile bana yorum birakan Anonim yorumcumuz.Aysebebek benim ortaokul yillarindan beri dostum, yazliktan arkadasim; ben onun ailesinin icinde o bizim ailede... vicik vicikiz yani :-) aglancaklara beraber aglar gulunceklere beraber guleriz.O beni sasirtti; gumburr diye girdi blog dunyasina; ben el verecektim ama sanirim "melekler" el verdi o da blog sahibi oldu.Aile icinde onun kod adi "cakma kuzen" dir.
Bir de "azcoktur" var; benim dostumun dostu; benim de dostum.O ayri bir derin kuyu... Merakla bekliyorum ondan cikacak yazilari; kova kucuk; kuyudan yavas geliyor; agir bir rahatsizligin arkasindan acti blogunu.Piril piril bir kalp o da.
Sonra "oyku" var; vallahi nereden buldum oykuyu hatirlamiyorum ama nasil seker nasil samimi, nasil bilincli bir genc arkadasimiz... o kadar olur... hep yuzumde bir gulumseme "afferim kiz sana" diyerek okuyorum yazilarini.... Bir cogumuzdan daha kuvvetli cakiyor yumrugunu yazileriyla cogu zaman.
"Aysegulcuk" gencecik cok okuyan tatli bir kizimiz.Entellektuel bir ailenin kizi oldugundan hayata 1-0 onde baslamis.Benim blog dunyasindaki en genc arkadaslarimdan birisi Aysegul ve onunla gurur duyuyorum.Nerden mi buldum? Vallahi o beni buldu bicirik...
Bir de "Osman abimiz" var, Kubinin ikinci babasidir o, bir gun kucagindaki o piril piril taslari dokecek biliyorum;
Sonra "Bir garip Amerikali" var, tesadufen buldum, ingilizce biliyorsaniz ve lutfen azicik da biliyorsaniz anlamaya calisarak okuyunuz.... cokkkk cok garip :-) bir Amerikali.....
Bir de "pigme" var yeni buldum onu; hayat hikayesine bir goz atin, inanilmaz enteresan ve buyuk bir ilgiyle izlememi sagladi yazilari...
Paylasimimdir arkadaslar; benden size ikram olsun, paylasanlarin kalbi meleklerle dolsun :-D
Kucuk not: blog dunyasinda olmayan Google ziyaretcilerine : blog ismine tiklayinca direk bloga yonleneceksiniz...
Yasasin paylasim...
Yasasin iyilik ve kosulsuz sevgi...
Wednesday, May 27, 2009
Subscribe to:
Posts (Atom)