Monday, June 29, 2009
Bitirdim :o)
Canikomun siparisi...
Bir gun bana i phone'undan bir resim gosterip "bunu bana yapar misin?" dediginde en cok, cabama benden cok guvendigi icin sevinmistim...
Gercekten duygularimi da katarak boyamaya calistim bu yagli boyayi...
Aslinda 3 hafta once bitmisti fakat kurabiyem ve bizim hev hev Cooky'nin de karistigi bir kazaya kurban gitmis ve karman corman olmustu renkler...
Sonunda bu aksam "gercekten" bitirdim.
Kurabiyeyle de Cooky'yi birbirlerine bagladim koseye koydum, resim kuruyunca cozecegim :o)
Begenmene sevindim ayrica Canikom, kurusun; cerceveletip verecegim sana...
Saturday, June 27, 2009
Oyku(4)
Bir de haykirislar geldi kulaklarina "Derhal ameliyata almamiz lazim!!!!!" sarsilarak hareket eden sedyenin uzerinde...
“Demek ki “diye dusundu belki bes metre ve belki de daha yakindaki kadinini bekleyen adam “demek ki” dedi hickirarak “gozyasi bu kadar aci olabiliyor... bu ne derin bir acidir yarabbim gidenin veya gitmekte olanin ardindan hissedilen.
Sonra babasının olumu geldi gozlerinin onune bir yaz sabahi onun artik buz gibi olmus ellerine sıkıca sarıldığı an geldi aklina... Otobus soforune kufretti yeniden son verdiği uzun mola yuzunden; sadece evet sadece 15 dakikacik bir gecikme yuzunden; vedalaşamamak son kez…
Bir pinar gibi dokulmeye basladi goz yaslari bu kez...
Kadininin elleri de babasininki gibi soguyacak miydi, sicacik titreyen dokunusu ile yillardir yuzunu yumusacik icine alan, dokunmaya kiyamayan o sicacik elleri?
Aaah ne korkunc bir sey olmaliydi onun disinda yasamak hayatı. Aaah ne korkunc bir ask olacakti bu yalniz yasanacak...
Kuzusu peki..hani su an evde kendilerini bekleyen ve beyaz yakasını cikarmakta olan o kuzu? O nasil tasiyacakti o kucucuk kalbiyle annesizligin acisini?
Arkasindan gelen ses ile irkildi “Rengin Hanimin yakini misiniz?”, “Ah evet, arkadasiyim” dedi catlayarak cikan kendisinin bile zor duydugu bir ses ile devam etti “Hayat arkadasiyim!”.
Endiseyle doktorun soyleyeceklerine odaklanmaya calisirken yillarca once Renginle birbirlerine verdikleri soz aklindan geciyordu “biz birbirimizi hic esim diye tanistirmayalim kimselere o ne oyle corabin esi ayakkabinin esi gibi…Biz evren varoldugu surece hep birbirini kesfetmeye calisan iki arkadas olacagiz, hayat arkadasi, tamam mi?” demislerdi.
Doktor ameliyathane beresini yavasca cikartti ve gozlerini kisarak konusmasini surdurdu “Esinizin durumu cok ciddi.Oncelikle kaza aninda gecirdigi kafa travmasi sebebi ile İntrakranial yer tutan travmatik lezyonları cerrahi olarak bosalttik.
Mudahale esnasinda tansiyonu bizi biraz zorladi.
Kafatasinin 4 ayri bolgesinde ezilmeden kaynaklanan catlak var.Farkli komplikasyonlara sebep olabilecegi icin surekli gozlemlememiz gerekiyor.
Ayrica kaburgalarda olusan kiriklara da cerrahi mudahale yapmamiz gerekti zira kiriklardan biri sag cigere hasar vermisti..
Omurgada kirik yok ancak sikisma sebebi ile olusmus zedelenme ile ilgili daha sonra yapilacak detayli radyolojik degerlendirme sonucunda bilgi verebilirim.
Sag eldeki ezilme ile olusan kiriklara bir sure sonra mikrocerrahi mudahale gerekebilir.Muhtemelen yarin.
Genel olarak ilk mudahale ve ameliyat basarili gecti diyebilirim, su anda yogun bakimda ve kendisine gelmesini beklemek ve dua etmekten baska yapilacak baska bir sey yok...Gecmis olsun”
“Peki…peki gorebilir miyim kendisini” diye sordu sesi bir kus gibi titreyerek gitmek icin seyirten doktoru yakalamaya calisirken...
“Dedigim gibi su an yogun bakimda ve sizi iceriye almamiz uygun olmaz.Zorlu bir operasyondu ve kendisine gelmesini beklemekten baska yapilacak baska bir sey yok, tekrar gecmis olsun” dedi doktor ve yanindan ayrildi.
Bakakaldi doktorun arkasindan.
Bir solukta soylenenler kendi solugunu kesmisti.
Simdi, simdi, simdi ama simdi hemen simdi gormesi gerekiyordu kadinini.
Marti kanadi zarif parmaklarini birer birer kiyamiyarak opmesi gerekiyordu.
Kirilmisti o kanatlardan biri oyle mi? Un ufak olmustu demek...
Kadife gibi bir tonla onu ne kadar sevdigini usulca fisildamasi “bizi birakma ne olursun siki bas kuzey isigim” diye yalvarmasi gerekiyordu.
Tekrar “ama...ama, ama...” dedi ve bir cocuk gibi sarsila sarsila aglarken oradaki banka coktu...
Kisa bir sure sonra, belki de bir asir... Telefonuna davrandi.
Kuzusu kim bilir nasil endiseyle beklemisti sabaha kadar.
“Alo kizim”
“Baba askolsun olduk meraktan sabaha kadar, telefonun da kapaliydi, insan bir arayip haber verir nasil oldu annem, nasil gecmis ameliyat, kendisine geldi mi, sen gordun degil mi onu, nerede simdi, ne zaman gelecek evimize” diye aceleyle konusurken hickiriklara boguldu kuzunun sesi.
“Merak etme uzumum, ameliyat basarili gecmis fakat yogun bakimda hala, iyi olacak annemiz merak etme o nasil guclu bir kadindir bilmez misin?Telefonumu ameliyathanenin onundeyken kapattirdilar hic ayrilamadim ki oradan acayim tekrar”
Kuzu agzi dolu bir suru sey daha soyledi ama hicriklardan hic bir sey anlasilmiyordu.
“Guzel kizim lutfen aglama artik bak ben gelecegim eve az sonra, Jale halan orada mi yaninda mi onu verir misin bana Zeynepcim?”
“Alo Altan? Yavrucum oldum meraktan, nasil Rengin’in durumu, ne olursun iyi bir haber ciksin agzindan Allah muhafaza”
“Abla daha hic bir sey belli degil yogun bakimda simdi kendine gelmesi biraz zaman alacak sanirim, ben birazdan eve gelecegim, yalniz doktordan anladigim kadari ile durumu kritik...”derin bir nefes aldi; “Abla benim bir tanecik cicegime bir sey olmayacak degil mi ne olursun soz ver bana olmayacak degil mi” derken kendisini yine tutamayip hickira hickira aglamaya basladi.
Ablasi “aa koca adamsin Altan sen boyle yaparsan bu cocuk ne yapsin, solmayacak cicegin merak etme, hadi gel eve sana yiyecek bir seyler hazirlayayim, senin hepimizden once ayakta dim dik durman lazim, hadi oglum”
Friday, June 26, 2009
Şiir :-I
icimin anahtari bu; uyacaktir yorungeme.
Derinlerimde gezin diye verdim sana,
sakin her kapiyi acmayasin aman ha!
Koklamadan atmayacaksin degil mi adim,
dusuncesizliginde kacacaktir benim tadim.
Hicaz, raks, nihavent farketmez,
bir mirilti olmazsa buzlar cozulmez.
Dun gitti bitti; hani... icim bugunde,
gecmis hissin kalmis olsun ne olursun esigimde?
Bak isiltilar girecek gozune sasirma,
yolun sasarsa uzat elini rahatca bana.
Carpintini disarida uzakta birak,
duruluk seni cok rahatlatacak bak.
Cekinme usulca sokul bana,
tazelenen bu ruhuna sakin sasirma.
Serinletsin golgedeki bu serinlik seni,
goz yasi demeyesin bildigin icin yapraktaki sebnemi.
Wednesday, June 24, 2009
Oyku(3)
Bu kez ambulansin yukselen siren sesini o da duydu bir kez daha kendinden gecmeden once...
Sedyeyle ambulanstan indirildigi anda kocaman acmaya calistigini farkettigi gozlerindeki bebekler yine yildizlara kavustu serin hava yuzunu yalarken.
Kendinden milyonlarca isik yili uzakta olan yildizlari bu kadar kendine yakin hissetmesi tuhafina gitti.
Cogu su anda yasamayan olmus, kurumus gitmis yıldızları dusundu bir de. Nerelerdeydiler ki simdi acaba?
Kendisi su anda yasıyordu evet ama iste o aklina geliveren kuru kaya parcalarindan birisi bakıyorsa dunyaya dogru, ne görüyordu bu mavi atlasta acaba?
Aslında o kaya parcasının gordugu o mavi atlasta henuz kendisinin dogması için milyonlarca yıl olmalıydı veya henüz dunya bile yoktu su anda dunyanın isgal ettigi boslukta…
Aklinda son farkedebildigi bilinc: zaman ve mekani karistirmaya basladigiydi... Siki siki baglandigi sedyeden buyuk bir gucle caresizce dogrulmaya calisarak "midem bulaniyor" diyebildi...
Maharetli eller bedeninde calisirken, O artık sonsuz bosluktaydi ve karanlıklar içinde agaran yıldızlara dogru yolculuk yapmaktaydi.
Icine yayılan sicakligi hissettigi an, yildizlardan birini yakalamayi basardigi andi; ok gibi isiga sikica tutunarak ve bedenini piriltiya savurarak kendini o yana dogru cekiyordu.
Sag kolundan bedenine dogru yayılan ve kalbine ulasan; kalbi oldugunu da hatirlatan bir sicaklik huzur verdi ansizin bedenine.
Yildizlar aniden yok olmustu fakat cok uykusu vardi.
Bu kez uyumak icin kendinden gecmeden once “Tuhaf” dedi kendi kendine “hep benim kalbimden dagilirdi sicaklık bedenime, ve baska bedenlere de yeterdi bu sicaklik sarilmalarimda; oysa şimdi kalbime dogru akan bu sıcaklık ne olmalı ki?”dedi canina can katan bu sicakligi memnuniyetle kabul ederken...
Uyudu…
Ara ara uyandiginda kabullenemeyen akli hic durmuyor onu cok yoruyor tasiyamayacagi kadar cok sayida soru gonderiyordu bilincine.
Hayat hep boyle bir sey miydi beklenmedik anlarda tuhafliklar getiren?
Genellikle iyi, ancak bazen böyle ezici, un ufak eden tuhafliklar mi getirmeliydi hayat?
Herkesin basina gelir kendisine hic bir sey olmaz sanirdi, nedendi simdi tam her sey yoluna girmisken.. ne gerek vardi bu yasadiklarina?
Hayat hep boyle bir sey miydi ki, aklında binlerce sey varken basarmak ve ulasmak icin ve tonlarca yukun altında unufak edilen?
Boyle bir sey miydi ki hayat? Bundan mi ibaretti yani?
Kuzusu geldi aklina birden; O da caresizdi mutlaka kendisi gibi; aglıyor muydu şimdi?
Aglamasindi kuzusu cunku o devasa konteyner duserken kendi uzerine; yeryuzundeki tüm gozyaslarini tuketmemis miydi aglamasın O diye?
Evrenin sesini duydu yine sonra; o muhtesem sevgi dolu yalnizligin icinde sanki her bir goktasi, kuyruklu yıldız, uydular, o muhteşem gelinlik kiz gibi salınan gezegenler ve galaksileri onların hep bir ağızdan ona seslenmekteydiler…İlk once anlamadı; kulak kabartirken cagri dolu melodiye …
Hemen o anda vazgecti anlamaya çalısmaktan kendisini teslim ederken o huzur dolu melodiye; bu kusursuz uyumla butunlesmeye calisirken kuzusunun tazecik gulumsemesi geldi aklina...
Bir de haykirislar geldi kulaklarina "Derhal ameliyata almamiz lazim!!!!!" sarsilarak hareket eden sedyenin uzerinde...
Sunday, June 21, 2009
Soru-cevap
Ben- Soyle kizim.
Kurabiye- Allah bizi koyuyo ya melekleriyle...
Ben- Evet koruyo kizim
Kurabiye- Peki neden kucuk kucuk yaralanmalarimiza izin veriyo? Ayagimi calisma masasinin sandalyesine vurdum siyrildi derim! Aciyo!
Ben-.................
Kurabiye- Anneeeeee?????????
Ben- ehm... seyyyy... evet izin veriyo kizim; cunku kucuk yaralanmalardan bir seyler ogrenmemizi sagliyo ve daha buyuk yaralanmalara karsi kendimizi korumamiz icin bizi egitiyo.
(??????????????) :-s
Kurabiye- haaaa.. tamam anladim....
Ben- :-SSSSSSSSSSSSS (ben de....) :-SSSSSSSSSS
Saturday, June 20, 2009
Eh be Cafer!!!
Bizim bu Cafer hali hos; hatunlar biri bin para gol basindaki nefis hayatina devam ederken aile planlamasi cercevesinde biraz cocuk sahibi olmaya karar vermisti, size anlatmamistim daha sonra resimlerle sey ederiz diye :-P
Hatta ilk kurabiyem farketti bir bakkaldan donusumuzde "aaa annneeee!!! yavrulamislar baaak baak baaakkkk!!" diyerek; ben pek gorememistim bir yandan da araba kullandigim icin, ancak bir hafta sonu tekrar gelip Caferin, hatunlarin ve yavrularin resmini cekmeye karar vermistik o zaman.
O hafta sonu BU haftasonuydu.
Artik Dubai'de isi yaklasik 46-48 derecelerde seyrettigi icin bu seferki ziyaretimiz bisiklet ile olamazdi; mecburen arabayla gittik, musait olmayan o yolda "munasip" bir agacim altina arabamizi parkettik.
Cafer bizi gorur gormez bagirdi ailesine "karilaar karilar! siz atlayin suya; geliyor yine canavarlar ben veletlerle ilgilenirim; sunlara bir ders vereyim"
Ben bozuldum abi bu sahneye "Yahu yapma be Cafer! Biz eski dost sayiliriz...
Gelisimiz iki tane resim icin... ver guzel guzel pozunu; bebelere de soyle gulumsesinler; resmimizi cekip gidecegiz zaten!!!"
yok kardesim adam gecimsiz!!!!
basladi yavrular kanadinin altinda kosmaya! yavrular iyice panik oldu... hayir bir sey degil kurabiyem de gelirken yolda "yaa anne biz bunlarin resmini cekeces de sapsal gibi yola atlamasinlar korkudan... yavrular ezilmesin arabalarin altinda?? ayy geri donelim noolur" diye tutturmustu...
Ben her zaman her seyi bilen anne olarak "kizim lutfen paranoya yapma! onlar kus beyinli mi? niye yola atlasinlar ki vizir vizir araba geciyor ordan; yola atlayacaklarina gole atlarlar" deyip konuyu kapatmistim :-S
Biz alirken birkac pozumuzu Cafer adam aynen kurabiyemin dedigi gibi "yaklasmayin civcivleri yola atarim!!!" demez mi?
Ne yapacagimizi sasirdik!!!
Geh bili!!
Bili bili bili...
vah bili!!!!
derken ve biz orada cirpinirkennnnnn...yok adam saka yapmiyormus aynen atladi yola iyi mi? tabi once ben arkasindan"kurabiye kimildama yerinden" diye bagirarak attim kendimi yola sonra da civcivler arkamizdan atladi...
Kurabiyem cakilmis vaziyette yol kenarinda bizi izliyor!
CiiiiiiiYYYYKKKKKKKK!!! 2 tane fren sesi 2 yonden gelen arabalardan!!!
Ben yolun ortasinda kollarim ve ayaklarim iki yone acilabildikce acilmis...
butun trafik durdu!
"MALUM" trafik!!!!
ayagimin dibinde 3 yavru ordek 3 ayri yone kacismaya calisiyor "veeek veek veekkk" diye; her birini yakalayabilmek icin bir oraya bir obur tarafa atliyorum...
Sanirim bir cizgi film karesi goruntusundeydim :-))))))))))
"Cafer adami" fren sesini duyunca yavru mavru tanimadi vallahi 3 hoplamada atti kendini gole :)))) ben tek basima mucadeledeyim...
bi ge; bak yavrulara bisiy mi oldu dii mi ama?
yokk....
Topladim vallahi yavrulari birer birer savurdum babalarinin yanina gole amaaaa....
Tovbe yani bundan sonra!
Bu Cafer tehlikeli!Korkusunun arkasina gizledigi guvensizligi sebebi ile beni bile ya bir arabanin altinda veyahut da omrum boyunca vicdan azabindan oldurecekti yav...
Bir daha resim mesim.. iih ihhhh...
ben size anlatirim artik Cafer ve sulalesini size resimsiz filan.
Son resimde yavrulari sayip "biri nerde yahu" demeyin sakin; vallahi o da kurtuldu da ben gole atarken dallara takildi; babasi ve kardeslerine sonradan katildi... benim daha fazla resim cekecek halim kalmadi yalnizca :)))
3 yavrunun ucu de saglam teslim ettik gicik Cafere; ama bu arada hala olaylara kayitsiz fisir fisir sipir sipir suzule suzule yuzen beyaz disiler gozumden kacti degil hani...
Hangisi anne idi acaba???
Friday, June 19, 2009
Thursday, June 18, 2009
Oyku(2)
Aglamaliydi derhal!
Kulaginda duydugu ilk buyuk catirti sesi onundeki kamyonetin ezilme sesleri idi ve maalesef insan cigliklari…
Kisa bir surede kesilmisti cigliklar ve simdi kendi aracinin sag tarafinda baslayan kirilmakta olan celik sesleri…
Sira ondaydi.
Az sonra kirilacak kemiklerinin sesleri gibiydi adeta bu duydugu catirtilar; “olamaz!” dedi kendi kendine.
Kapiyi acmaya calisti kacmak icin; kilitlemisti kapiyi gec vakit oldugu icin ve hatirlayamadi en onemli anda icerden kilidi nasil acacagini.
Bir daha davrandiginda emniyet kemerinin kendisini koltuga yapistirdigini farketti, ancak yaklasiyordu citirtilar “citir citir citir” yavas yavas konteyner sag tarafi ezmisti tavandan iceri giren o turuncu rengi gordu, konteynerin kokusunu duydu, sol kapiya dogru iyice kuculmeye calisti sanki geciktirmeye calisir gibi ezilmeyi, yapisti adeta kapiya “catir catir CAT!!!”
.......
Sessizlik!
.......
Herkes durdu!
Dunya durdu!
Catirtilar kesildi!... ve son bir daha CATTTTT!
Bitti!
Ve O, kucucuk; kapiya yapismis, ancak yukardan ve sag taraftan fena halde celiklerin arasina sikismis kucucuk ucgenin arasinda; ama hala SAG!
Inanamadi;”yasasiiiin” diye bagirmak istedi, kutu gibi idi bedeni gozlerinden baska hic bir tarafini oynatamadigini farketti.
Yukardan herhalde konteynerdan goz pinarlarina dogru bir su akiyor olmaliydi.Aglamaya karar vermisti ama, aglayacak zamani olmamisti ki bu goz yasi olamazdi.
Gozlerini kurulamak icin davrandiginda kollarinin da hapsoldugunu farketti.
Dakikanin saniyesinin iste o salisesinde gozlerini sol cama cevirdiginde arkadasinin dehset ifadesi ile karsilasti.
Onu hic bu kadar bagirirken gormemisti, niye bagiriyordu ki?
Ona iki parmagini havaya kaldirarak selam vermek yandan gulumsemesi ile daha cok yakisiyordu.
Hem ne dedigi duyulmuyordu, bagirmasindi.
Yine kuzusu geldi aklina seslice “kuzum seni birakmayacagimi biliyordun degil mi” dedi kendine gelmek icin ama derin bir nefes alip kendinden gecti…
Gozunu bir sarsinti ile actiginda saglik gorevlilerinin sevincli bakislari ile karsilasti “harikasiniz hanimefendi, lutfen kopmayin bizden” dediler.
Boynunu artik hic ceviremiyordu sedyeden gozlerini getirebildigi son sag noktada kaynakla kesilmis aracinin sol kapisini gordu;”Vay be oradan mi ciktim ben” dedi kendi kendine...
Yogun trafik saatlerinde milim milim ilerledigi ayni trafikte bir aracin icinde emniyet seridinden son surat gidebiliyor olmak enteresan bir duygu idi…
Bir de araba kullanirken en fazla dorduncu katina kadar gorebildigi binalari en ust katina kadar gorebilmek yatarken, “keske fotograf makinam olsaydi yanimda” diye dusundu…
“Esiniz dortluleri yakmis ambulansi takip ediyor emniyet seridinden” dediler, “O benim esim degil” diyebildi seslice…icinden “ama o harika bir insan” derken…
Ambulansin canimdan gorebildigi kadari ile gokyuzundeki yildizlari saydi ve gorevlilere “yarin hava gunesli olacak” dedi.
Konusmaya devam ettigini sandigi an ile agzindaki tuzlu tad birbirine karisti gorevliler hizli hizli bir seyler yapmaya basladiklarinda.
Bu kez ambulansin yukselen siren sesini o da duydu bir kez daha kendinden gecmeden once...
Wednesday, June 17, 2009
Tuesday, June 16, 2009
Oyku (1)
Kirmizi isikta durdugu anda kendisi gibi omuzlari dusmus insanlarin yaya gecidinden gecisini izlemeye basladi.
Kiminin elinde muhtemelen ogle tatilinde buyuk bir lezzetle yedigi ogle yemegini barindirmis sefer tasi vardi.Tekrar evlere dagiliyordu sefer taslari, ozlemle bir sonraki gunun ogle yemegine kavusmak icin.
Tipki onlari tasiyan yorgun ve bos bakisli insanlarin biraz dinlenip bir sonraki gune hazirlanmak icin yuvalarina dagildigi gibi.
Kendi aracinin onunde kucuk bir kamyonet, sag caprazinda 20lik konteyner tasiyan bir TIR vardi.
Az once kornayla selamlastigi arkadasinin arabasi sol dikiz aynasinin olu noktasinda olmaliydi.
Ne hos selam verirdi o sakin ifadeyle her zaman; ilk iki parmagini havaya kaldirip yuzunun yarisiyla hafif yandan gulumserdi sicacik.
Ici isindi dusununce.
Donup bakmaya calisti bugun son bir kez yandan gulumseyen bu yuzu gormek icin, emniyet kemeri izin vermedi.
Tekrar TIRa cevirdi basini; o kadar yakindi ki TIRa, aracin uzerindeki yipranmisligi gosteren tum darbeleri, kararmis olan havaya ragmen en ince detayina kadar gorebiliyordu.Uzerindeki konteynerin numarasini ezberlemeye calisti niyeyse, MSC 83418, MSC 83418…
Ritmik bir rakam degildi unutmaya karar verdi.Egilip TIR’in altindan “diger seritte parketmis araclari gorebilir miyim?” oyunu oynadi kendi kendine. “Kim bilir ne var konteynerin icinde?Acaba ne var” diye dusundu..
Sonra “amaaann bana ne” diyerek seslice, kendisine mesainin bittigini hatirlatti.”Off amma uzun yandi bu isik” dedi yine seslice kendisine sanki arabada baskasi da varmis gibi.
Emniyet kemerinin izin verdigi kadari ile surucu koltugunda kucucuk gerindi.Sirtindan gelen tikirti seslerini serbest birakmak iyi gelmisti sanki.Omuzlari ile koltukta kucucuk bir kivrandi.Rahatlamisti bir nebze…
Radyoda devamli dinledigi kanali actigi sirada gozu yukarda dikiz aynasina takildi, elini radyodan cekmeyi bile unutarak goz bebekleri buyudu!!!
Aman Allahim bu ne hizdi, bu gelen buyuk aracin hizi inanilmaz bir hiz… duran araclara dogru gelen… kendisine mi dogru? Yok yok sagdaki seritten aman!!!! AMAN!!!
GUMMMMMMM sesi gelmeden once gozlerini simsiki yumdu sanki gozleriyle duyuyormus gibi sesleri gozlerini yumuvermisti sim siki…
Kontrolden cikan arac sag caprazindaki konteyner tasiyan TIRa vurmustu ve adeta sofor mahali patlamisti darbenin siddetiyle!
Ortaya cikan toz duman icinde carpan aracin sofor mahalinin icini gorememisti ancak patlamanin hemen sonrasinda duydugu kirilma sesi ile merakla gozlerini actigi icin uzun aracin on bolumunun nasil balon gibi sistigini sonra buzuldugunu gorebilmisti.
Sonrasi agir cekim bir film gibiydi, korkmaya bile zaman bulamamisti.
Carpmanin siddeti ile ondeki TIRin uzerindeki konteyner yerinden kurtularak yavas yavas yerinden oynamaya baslamisti bulundugu seride dogru… cok yavas… ve cok agir… MSC 83418!!! Okumadi; aklindan soyledi!!!
Simdi ezberlemis oldugunu farketti ne tuhaf ; gozbebekleri buyuyerek izlerken saniyeler veya saliseler geciyordu sadece! “Simdi” dedi kendi kendine “O zaman simdi!”; tuhaf bir sakinlikteydi bedeni, sadece izliyordu saliseleri her biri bir saat tadinda yasarken, ve koca 20lik konteyner aracinin uzerine dogru akarken…
Biricik kuzusu geldi aklina hemen, ve haberi aldigi anda bogulacagi goz yaslari… saniyelerin salisesinde aglamaya calisti kuzusunun yerine; “yoo hayir simdi degil” dedi bu sefer haykirarak!
Kararliydi dokulebilecek tum goz yaslarini simdiden bitirmeye, sonradan dokulmesin diye!
Aglamaliydi derhal!
Monday, June 15, 2009
Fikra
Ertesi gun ucu de birbirinden guzel kiz getirmis eve; siraya dizmis onlari ve sormus annesine "bil bakalim hangisi" diye sormus.
Annesi "en sagdaki" demis.
Genc adam "inanilmazsin anne!! nereden bildin?"
Annesi "En cok onu sevmedim!"
Saturday, June 13, 2009
Bazen kucuk bir an icin omur bile verilir...
Friday, June 12, 2009
Thursday, June 11, 2009
Ben geldiiiimmmm!!!!!
Ben-Vayyy hosgelmissin Sahapcim.
Sahap- Hosbuldum Enkelini.. vallahi sozunun eri bir hatunmussun kediler yok ortada 4 tur uctum inan ki emin olmak icin; bir bardak su versene!
Ben-“hatun” degil “bayan” demek istemistin sanirim; tabii ki veririm bir bardak suyu kana kana ic; bereketi olsun evimin...Enkeliniyi nereden biliyorsun sen?
Sahap-Bugun seminerde Finlandiyali bir arkadasima dediydim Gulteinen Enkelini beni nesgayveye bekliyo o dediydi biliyomusun o isim “altin melek” demek diye... sahi nerden cikti ki bu? Ben senin Turkce adin Gulten abla saniyodum...
Ben- Uzun hikaye Sahapcim; daha once anlatmistim, sen dahe yeni blog okuyucususun gormemis olman normal bos ver...
Sahap- Sen bana biseyler diyeceksin ben biliyom da; ben azcik hani kahveden once soole keskin kokulu birseyler alsam; sakincasi varmidir hani hatuna da boyle; ay pardon bayanlara da boyle ricada bulunulmaz ama...
Ben- Yok Sahapcim, ben bizim kuzenden aldim senin siparisini; rakin sogutuldu bile al buyur ic; yanina da ufak tefek iste... Allah ne verdiyse... buyur rahat ol... bu arada incelmekte baya yol katettin son 3-4 gunde Dubai sana yaradi ha?
Sahap- Yok aslinda ben incelikte son 250 yildir...
Ben- Sahapcim; bana yillari basa basa belirtme; hangi nicelikte degil hangi nitelikte yasadigin onemlidir unutma... yillar ancak anilar ve bilgiler biriktirir yasayanda; onlari “butunun iyiligi ve sevgi ile sevgi adina” icin kullanamadigin surece “bilgi ve ani dolu bos bir fici” olursun sadece. Eminim bu konuda ayni fikirdeyiz, degil mi kargacim benim...
Sahap- Iyi diyon da insancim...(rakisindan bir yudum alip sigarasini da azicik sallandirarak gagasindan asagi); sanki bir gonderme yaptin sen birilerine...
Ben- “Ego”nu terbiye et diyom Sahapcim!!! Hala “birilerine” diyorsun; elbette sana diyorum, hatta demeye basladim iki cift lafimi... Hala bana “global isinma” falan anlatiyorsun; senin “Ego” oyle celiklesmis ki, hala “Gulteinen beni duelloya davet etti onun icin 4000km uctum” demiyorsun da “ay pardon tuyumun biri eksilmis pardon siz buldunuz mu” falan... Yaa Sahap; senin isin de zor ha; bu celik gibi egilmeyen ama kirilan EGO ile 250 yil yasamak.. peh peh pehhhh... zor zanaat yani....
Sahap- Ehm..huh.. heh.. yani hani evsahipligi vardi; misafirperverlik?
Ben- Bak ne guzel soyluyorsun! Sen aslinda butun gorguyu biliyorsun, e esegi baglasan bir yere 250 sene o da bir sey ogrenir; sen zamana oynama da bana sunu soyle bakayim... hepsini biliyorsun da neden bu kadar bencil ve kabasin???
Sahap- Cunku dunya cok acimasiz.. ve ve ve... her turlu varlik biz kargalarin sonunu getirmeye calisiyor... ve ve ve... biz aslinda bir butunuz hepimiz bunu konusuyoruz... ama ama... uygulamada bazen olamiyor bu iste... ancak; ve fakat...
Ben-Bak ben sana “abi” nin anlattigini naklen soyluyorum
“Sana gelirken bana saldırdı Sahap yalnız... Şaka bir yana, dün, tam kapıdan çıkarken acaip bir yağmur başladı. Yukarıda evin kapısını kilitlerken mis gibi olan hava aşağıya indiğimde aniden bozmuş ve mütkiş yağmaya başlamıştı. iri iri...bizim apartmanın yan tarafından arkada garaja geçiliyor... oraya doğru hızla koşarken, kafamın üstünden "Gaaaakkk" diye bağırarak saçlarımı sıyırtıp geçti bir tanesi... ama bayağı saldırı hali... sonradan öğrendim ki yavrusunu kediler kapmış, yavruda tam benim güzergahta duruyormuş... Ben yağmur olanca hızıyla yağdığından bi haltı farketmediğim için koşarken, karga da yavrusuna bi b.k yapçam diye bana saldırmış.aslında sözün kısası, dün karga karga gaak dedi.”
Ben arastirdim konuyu O aslinda sen degilmissin tabe ki; o sirada sen yoldaydin; senin genclik yillarindan yani 70 yaslarindayken bas kankan olan Cevdet abinin hanimi Mubeccel teyzeymis “abi”ye dalisa gecen. Simdi Mubeccel teyzemin yaptigi cok yanlis degil tabi ki sonucta bir ANA yavrusunu koruyor da...
Simdi senin “gonderme”ne gelelim bizim kuzene bir gun yaptigin...
Demistin ya; “"Mazeret, mazeret, mazeret.... Teferruat bunlar Kubilay!!! Senin bugün orada olman lazımdı: Ankara'da, Anıtkabir'e akan denizin içinde olmalıydın... Liberalleşmişsin sen, at şu üzerinde ölü toprağı, konformizmin içindesin, yüzleş kirlenen içindeki senle..”
Simdi bu soylemine ben sirtimi dayayip demem mi? “"Mazeret, mazeret, mazeret.... Teferruat bunlar Sahap!!! Senin o gun orada olman lazımdıIstanbul’da, Mubeccel teyzemin yavrularini koruyanlardan biri de sen olmaliydin... Liberalleşmişsin sen, at şu üzerinde ölü toprağı, konformizmin içindesin, yüzleş kirlenen içindeki senle..”
Olmadi di mi?
Sevmedin di mi?
Sahap- Ama ben... yurt disi seyahati... sen....
Ben- Sahapcim. Mazeretin sonu yok; onemli olan yuzyillar icinde biriktirilen tarih bilgisi degil.
Ne de siyasi gorus.
Veyahut dini inanis...
Hic biri degil Sahap...
Sahap-Bagirma ama...
Ben- Nasil bagirmayayim yaaa.. daha 2 gun once sizin serseri Cemal; kedinin biri yengesinin yavrusunu yedi diye ayni kedinin teyzesinin torunu yavru kediyi didikliyormus; boole gaga! Gaga! Gaga! beynini deliyormus; benim Nilly kuzen gormus, yavru kediyi kurtarmaya calismis, bu sirada kedicik saskin dusmus biryerlerden olmus filan.. Kiz perisan durumda agliyor da agliyo..Hala agliyo!!!!
Ne yani su Cemalin yaptigi kan davasi degil de nedir??
Haaa bu arada Sahap beyefendi hala Dubaide..
“Hani? Neden Tandogana gitmedin Sahap?”
Sahap- (buyukce bir yudum alip, bir mincik da beyaz peynirden tadip...) anlamaya basladim galiba seni Enkelini...
Ben- Cok ozur dilerim heyecanli konusurken sesimi kontrol edemedim... Bak benim kus beyinli cok akilli kargacim...Onemli olan ne biliyor musun? Hani bir suru de sifittirdin “yerli mali yurdun mali herkes onu kullanmali” filan...
Gec artik bu eskimis fikirlerden; dunya globallesiyor; dunyanin dengeleri degisiyor...
Akilli ol! Adam gibi evinin kilerine sahip cik! Butceni yap! Ayagini yorganina gore uzat!
Gireni bil.. cikani ona gore ayarla... Butun konu bu!!!
Zaman, dunyaya uyum saglarken kendi etnik ozelliklerini bir lezzet olarak koruma zamani.
Zaman; duvarlari kalinlastirma degil, duvarlari inceltip ama akillica o ince duvarlar icinde kendi verligini koruma gunu.
Dunya butunlesiyor Kargacim...Senin cok sevdigin sosyalizm liberalizm fasizm bilmemne kalmayacak artik...Sen tarihi cok canli yasadigin icin olaylarin etkisinde cok kalmissin, canim benim; birak provakator soylemleri; once ailene sahip cik! Nooldu? Yuva yapiyordun her yil yaptigin agacta; 2 damla yagmus ciseledi hemen vaz gectin degil mi?
Sahap- Ama cok riskliydi; yumurta birakacaktik oraya..
Ben- Ugruna degdigine inaniyorsan en golge dali bulup altina yumurta yapacaksin Sahap... Yumurtlayacagin yerden eger; bulutun nem tadindan dolayi vazgececek kadar ice donuksen de toplumsal soylemler yapmayacaksin...
Golge dalin altina riske ragmen yumurta birakamadiysan ne bu dogal hissinden ne de bunu anlatmaktan utanacaksin.
Haaa yokkkk surunun lideri olacaksan da hayati oyle yasayacaksin.Ornek olacaksin!!!
Olmayacaksan da oyle vidi vidi soylenmemek icin o meshur EGOna birazcik terbiye vereceksin...
Bu dunyanin basina ne geldiyse, “BiLiP de vir vir vir konusup eline hic bir bayrak almayanlar” yuzunden geldi!!! Hem de yuzyillar boyunca...sen benden daha iyi bilirsin Sahapcim...
Sahap-(bir yumucuk yudum alip rakisindan) ben utandim ama...(deyip gagayi kanadin altinda biraz sivazliyarak).. utandim ama...(kara yanaklari kizararak)... Enkelini... degdi galiba Dubai’ye geldigime...(dedikten sonra derin bir nefes cekti sigarasindan)
Ben-Sahapcim, seni utandirmak icin soylemedim bunu. Bu belki bir cok baska Sahap’a tepkimdi, ne bileyim doluyum iste, ben lider degilim bunu biliyor ve bu bilincle yasiyorum hayatimi... Benim hayatim bir kurabiyem; tek eserim bu dunyaya birakacagim; ama biliyorum benim kurabiyem tepsi tepsi kurabiyeler olarak gececek gelecek nesillere...
Sahsen; bir suru egitimim, bilgim var falan filan ama ben bir tek SEVGi ile dolup o motivasyonla sadece “evimin onunu” temizliyorum... Sana bir sey diyeyim mi; bir kac bin ev sadece EViNiN ONUNU TEMIZLESE yayila yayila o kadar cok iYiLik cikar ki yeryuzune..
Cok yakin bir zamanda hem de; sadece gelecek nesilde...
Artik devrimler kavgayla dogusle vur ile kir ile degil; egitimle ve bilincle olacak kargacim... Kim daha cok bilip kim daha cok uygularsa o kazanacak; ve o kazanan o kadar guclu ve evrensel hakimiyette olacak ki tum SiDDET sunguleri dusecek...
Sahap- ya Gulteinen mi Enkelini mi... sen bana el verdin simdi yaaa..
Ben-Estafurullah; ayni yaradandan gelme kimse kimseye el vermez; bir iyilik gorduysen karsinda aynisi sende de vardir, sen icinle tanismissindir ancak.Hepimiz ayni SEVGi butununun bir parcasiyiz Sahap!!! tanrilastirma yok.. sakin!!!
Sahap- kafami da karistirdin; ama biraz da beni kendime getirdin sanki... ben gidecegim yagmur yagmak uzere olan dalin altina, en guvenli olanin altini secip diyecegim ki hatuna "birak sen yumurtalarini"
Ben- ya Sahap... su son soylediginle birlikte var ya... senin insanlari sevmeye basladigin gibi; ben de sanki kargalari sevmeye baslayacagim :-)
Iyi yolculuklar yasli kus beyinli karga... iyi yolculuklar sevgili dostum... Selam soyle dostlara, kuzenlere, abilere ablalara, amcalara, yengelere..
Sahap- Anlasalar da anlamasalar da camlarina bir tiklayacagim emin ol dostum!
Hoscakal Enkelini....
Sunday, June 07, 2009
Tik! Tik! Tik!
Friday, June 05, 2009
Sahap Dubai'ye geldi iyi mi...
"Aman ben geri iceri gireyim burada ses kirliligi var" diye dusunup ciktigim binaya dogru segirtmisken kafami yukari bir kaldirdim golgesinde dinlendigim agacin dibinden...
Anaaaaaa!
O da kim?
Sahap!!!!
iyi mi?
Adam usenmemis; "gel sana bir cift lafim var" dememe mi alindi bilmem usenmemis ucmus gelmis...
Hayir belli ki ilk gelisi de degil; bir ortam yapmis adam kendine; boyle filipinli, guney afrikali, avustralyali falan dostlari da var hani... o ozguvenle daha bir havalarda adam!!! konusup duruyor, onlara yolculugunu anlatirken arada bir bana donup GAAAAAKKKK demeyi de ihmal etmiyor...
Bana belki de "hadi ne soyleyeceksen soyle" demek istiyor "gaaakkkk gaaakkkkk gak gak da gak!!"ama...
bir sus be kardesim bir sus! bir nefes al!!! "Yol yorgunu" falan gibi yap mesela, ne bileyim...
Bir sus da biz konusalim HER SEYi BiLEN KARGA!!!!
Elbet bizim de bir diyecegimiz var!
KARGAAAA!!!!
Thursday, June 04, 2009
Mezun olduk :o)
Sevgili Kurabiyem,
Cok degil bir kac yil icinde; yani biraz daha buyudugunde bu yilki dogumgununde yani bugun; ne kadar hos bir sekilde odullendirildiginin farkina varacaksin; 11 yasindan 12ne ilk adim attigin bugunde "yasaminin ilk basari dolu diplomasini" aldigini sasirarak goreceksin.
Hem 12 yasina basmanin insan yasamindaki onemini hem de ilk okul diplomasinin aslinda "gercek hayata" bir davetiye oldugunu kavradigin anda bugunu o bilincle tekrar yasamak isteyeceksin ama bu mumkun olamayacak bir tanem cunku "Hayat ciziyor silgi olmadan"...
Blogumun basinda yazdigim bu kisa cumleyi biraz daha kucuktun ve sormustun bana hatirlar misin sanki cevap olarak ben "benim silgim bitti" demeliydim, sen de hemen kalem kutunu acip kendi silgini paylasiverecektin benimle.. oyle soruyordu gozlerin, oyle goruyordu aklin...
Ben de sana "biraz daha buyu anlatirim melegim" demistim...
Canim kuzucugum iste boyle ciziyor hayat, iyisiyle kotusuyle hic bir sey silinmiyor; belleklerimizde ya hos birer ani, veya icinden birseyler ogrenecegimiz "ders" oluyor gecen zamanlar...
Senin 12ne bastigin ve sinifinda onemsenecek derecede bana armagan olarak verdigin bu ilk okul diplomasini aldigin bugunde, senin icin duam ve dilegim bundan sonraki yasantini da en az simdiye kadar doldurdugun kadar basarilarla doldurman ve en az bugune kadar oldugun duzeyde mutlu olman...
Dilerim Tanridan yasamin hos anilar ve iyi dostluklar biriktirerek gecsin, en buyuk zenginlik bunlar cunku; bir de sevgi dolu kucucuk yureginin ve zekanin seni hep iyi ve guzel yollara goturecegini simdiden gorur gibi oluyorum...
Bu yolda senin elini tutup sana rehberlik etmek ve gerektiginde yoluna isik tutmak benim icin buyuk bir kivanc kaynagi olacak bunu bilesin tatli kizim benim...
Iyi ki dogdun melegim; iyi ki dogdun benim bonibonlu kurabiyem.
Artik "Ben annemin bonibonlu kurabiyesiyim :0) " yazan T-shirtunu giymemene ragmen bak simdiden herkesin onunde soyluyorum; sen 40 yasina da gelsen hep benim bonibonlarini yemeye kiyamadigim biricik kurabiyem olarak kalacaksin.
Seni cok seviyorum melegim
Annen
Wednesday, June 03, 2009
En degerli sanat eserim...
Tuesday, June 02, 2009
OLD! (2)
Eskiye; eski ve biraz yipranmisa duydugum sempati biraz da bundandir belki…
Her canlinin ve hatta cansizin “yavru”su guzeldir; yasayan her varligin “taze”si, “yeni”si “genc”i makbuldur buna tamam.
Buradaki guzellik bence “henuz kotulukle tanismayan her sey ve herkes dokunulmamis bir melektir ve/veya melek kokar” yani olmaya bile baslamamistir, gokten indigi gibidir, usta bir elden ciktigi gibidir hem de; baslayamamistir daha o tazecik yasamaya ve anilar biriktirmeye iyisiyle kotusuyle; her neyse…
Benim bahsim; olgunlasmis bir seyin mukemmelligine karsi duydugum urpermedir… Boyle bir sey olamaz bence cunku.
“Olusmus” ile “Genc” yan yana yer alamaz cunku.
Olusurken her sey mukemmel kalamaz; biraz da olsa eskir, yipranir, izler tasir.
Eskimezse olusamaz.
Olusarak geldiyse karsima ama eskiyemediyse bir turlu; hep plastik bir seyler ararim onda.
Bir limon agaci dusunun; elinizdeki saksida cekirdekten yetistirdiginiz kucucuk bir filizken, daha buyuk saksiya ektiginiz bir fidan olan; dunyanin en saglikli fidani hem de, bir kere bile boceklenmedigini dusunun, bir kere bile sicaktan beti benzinin atmadigini o filizin ve fidanin; hic bir bitki hastaligina yakalanmadigini, yapraklarinin bir kere bile buzusmedigini, buyurken size hic endise hissattirmedigini ve hatta sonrasinda daha fidanken limon verdigini dahasi da her bir limonundan yarim bardak su ciktigini... Ve buna ragmen o fidanin minyatur bir agac estetiginde, dunyanin en guzel yesil ve sarilarini giymis bir agac oldugunu...
Bu ne kadar mumkundur?
Veya bir calisma masasi dusunun uzerinde yillarca; nesillerce calisilmis; yuzlerce binlerce dirseklere avuc acmis dusunen baslari tasiyan; turlu hayatlara, calismalara sahit olmus, turlu turlu sandalyelerle arkadaslik etmis ancak hic bir yeri cizilmemis, hic bir ter cilasini almamis, rengi atmamis, tahtasi eskimemis...
Bir yuz dusunun bir de yasamin kendisine sundugunu yasamis; yasamaya calismis, kah dusmus kah kalkmis; mutluluklarla avunmus, mutsuzluklarla yerinmis; bicilen omrun ortalama ortasini da gecmis ama hala porselen gibi...
Insanoglunun yuzundeki cizgileri cok severim ben.
Ben o cizgilerde yasanmisligi bulurum, o cizgiler hayatin oykusudur hatta anlamidir benim icin.
Beni yakindan taniyanlar bilir; ben yakinlarimin yuzundeki cizgilerle ilgili hep bir seyler soylerim “bak olmadi ama cizgilerini cikardin yine” veya “yuzunde hic cizgi yok su anda sen asiksin sanirim” veya “karakalem calismasi gibi suratin; ne oldu yine?” diye.
Dokunurum bir de ben sevdiklerimin cizgilerine; kah o cizgilerden aciyi ve uzuntuyu almak icin, kah yasanmisligi paylasmak, gercekligine inandigimi kendi icime gostermek, veyahut sahibinin otesinde cizgiyle bir olup o tecrubenin icinde kaybolmak, olgunluga yugrulmak icin...
Ben o cizgilere dokunurken kimse sormaz “ne yapiyorsun?” diye sanki bir anlasma vardir arada cizgilerle, onlar dokundukca anlatmak ister, doludur yurekleri; bosalsin diye anlattikca sahibini susturur, bu sebeple bence kimse sormaz “neden cizgilerime dokunuyorsun?” diye...
Severim ben insanoglunun “eski”misini, eski insanin cizgilerini...
Ve o cizgilerin hikayelerini...
Monday, June 01, 2009
Tekrar
...Yuva...
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağrı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
yine Aziz Nesin
anlasilan ben blog dunyasinda yasadikca; ve ben, biz, hepimiz duvarlara carptikca her yil en az bir kez koyacagim Nesin'in bu guzelim siirini...