Yorucu bir haftaydi.Dun sirket disinda katildigim toplantidan ciktigimda hava kararmisti.
Cikis kapisina ulasmak icin bulundugum binadan ayrilip acik havada biraz yurudukten sonra bir binaya daha girmem gerekiyordu.Kapali alanlardaki klima sistemlerinin gucu yuzunden burada acik havaya cikinca hafif bir turbo firin etkisi altinda kalirsiniz.
Ben de disari ciktigimda oyle oldu.Ilik bir meltem hafifce yuzumu oksarken ben de icerdeyken siki siki sarildigim salimi biraz gevsetip kendi topuk seslerimi dinleyerek tik tik tik tik tik cikisa dogru yonlendim.
Topuk seslerime kus civiltilari eslik etmeye basladi.
Bir yandan ilik esintinin palmiye yapraklarini hisirtiyla asagi yukari oynatmaya basladigini farkettim.
Tik tik tik… cik cik vicir vicir bicir bicir… hisir hisir hisir…
Palmiyelerin aralarina ektikleri kisa boylu agaclara “semsiye agac” adini verdigimizi animsadim, ablamin favorisi idi bu agac.Bir semsiye seklinde en fazla 2-2,5metre uzar ve turuncunun en guzel tonundan kirmiziya varan cicekler acar.
Semsiye agaclarinin kucuk ciceklerinin hafif esintiyle birlikte yurudugum patikaya dokulmeleri cok hosuma gitti.Uzerlerine basmamaya calisarak cikis kapisinin oldugu binaya ulastim.Kapiyi actigimda yuzume vuran soguk hava yine sicak-soguk etkisi yaparak beni kendime getirdi.
Taksiye bindigimde yine bir suru seyi ayni anda dusunmeye calistigimi farkettim; artik bundan vazgecmem gerekiyordu, bir tane beynim vardi ve tabii ki dusunulecekler oncelik sirasina sokulmaliydi.
Kurabiyem yemegini yemis miydi acaba, off ne yorucu bir haftaydi, dun gonderdigim onemli maile bir cevap gelmemisti yarin bir hatirlatma yazisi yazmak lazimdi, oh sonunda hafta sonu gelmisti, kurabiye sinemalara bakmis miydi acaba bu hafta hangi filme gidecektik, yarin kizimi alip disarida soyle guzel bir yemek yemek lazimdi, resimlerimi epeydir ihmal etmistim hafta sonu biraz boyaya bulanip ruhumu yikamak iyi gelecekti…
Dusunurken eve oldukca yaklasmistik, bu sirada uzerimdeki sali bir daha kullanmamaya karar vermistim, neyime lazimdi boncuklu sal, az sayidaydi boncuklar ama giysimden acikta kalan yerlere batiyor gibiydiler iste; bu rahatsizlikla Sali soyle bir havalandirip tekrar omzuma yerlestirdim, tamamen cikartamazdim, hintli taksi soforu klimayi sonuna kadar acmisti ve ben ona dert anlatmaya usendim.
Kisa bir sure sonra benim boncuklar tekrar harekete gecti, ensemle omzumun bulustugu yeri kasindirdi, ne bicim boncuklarsa kimil kimil rahatsiz ettiler yine beni.Soyle elimle arkaya dogru uzandim kasinmak icin, bir anda avcuma sise suyu kapagi buyuklugunde bir sey geldi, kipirdiyordu, tuylu ayaklarini hissettim, ve salisenin binde birinde “hiyaaaaaaaaa bocieeyyykkkk” demeye firsat bile bulamadan sanki acik havaymisim gibi firlattim yaratigi.
Taksinin tavanina carptiginda “tok” diye bir ses cikti.Sesi duyan taksi soforu dikiz aynasindan suratinda kocaman bir soru isareti ile bakip “Is everything OK Mam?” dedi.
Ben Arka koltugun isigini yakip bir yandan adama kocaman bir bocek oldugunu onu firlattigimi anlatmaya calisirken bocegi aramaya koyuldum.Kisa bir an yine dikiz aynasindan soforle goz goze geldigimizde adamin benim hafif kacik oldugumu dusunmeye basladigini gordum.
Neyseydi, yaratik arka koltukta degildi, sanirim on tarafta turluyor olmaliydi, bana neydi, ben indikten sonra sofor benim kacik olmadigimi anlayacakti koca bocekle tanistiginda zaten, oh olsundu, diyerek isigi kapattim, hafif tedirgin oturmaya basladim.
Bir sure sonra eve iyice yaklastigimizda kizginligim da gecmeye baslayinca “yok ya, eve varinca su adami ciddi ciddi ikna edeyim tum isiklari ve kapilari acalim, su bocegi bulalim, simdi adami sokar mokar bisey olur adamcagiza vicdan yapmiyim simdi” diye sag omzumda oturan melekle konusurken sandalet tipi ayakkabimdan disarida kalan kucuk ayak parmagima tirmanmaya calisan killi ayaklari hissettim.Saniyorum bu sefer yine “hiyaaaaaaa” diye bagirmaya firsat bulamayarak salisenin bir milyonda birinde hop diye arka koltugun sag tarafindan sol tarafina attim kendimi; bu sefer sofor donerek bakti bana, ben sadece kocaman acilmis gozlerimle “ She is there!!” diyebildim ayaklarim hafif yukarida, isaret parmagimla arabanin sag arka paspasini isaret ederek.
Bir yandan da hafif karanlikta goz hapsinde tutmaya calisiyorum su sisesi kapagi buyuklugunde, cokomel kalinliginda, dis fircasi killari uzunlugunda bir suru ayagi olan bocegi.
Taksi soforu hemen duramadi tabii, birkac metre sonra musait bir yerde durdugunda eline birkac kagit mendil alarak disari cikti.Sag arka kapiyi actiginda isik da yandi tabii; ve goruntuye gulumsedim.
“Ayse bocek”ti bu!!!
Biz kucukken dagda bayirda her yerde bulunurdu Ayse bocek, adeta bir minyatur kaplumbaga edasi ile yurumeye calisir, yanlislikla ters donerse oooyle debelenir durur birisi yardim etmezse bir turlu yurume pozisyonuna donemez, simdiye dek kimseyi isirdigi soktugu kayitlara gecmemistir, ve hatta bacaklarina dokunmadan sirtindan tutarak bocek fobisi olan insanlarin burnuna burnuna “booooo! Boooo!” diye sokup onlari korkutarak odlerini patlatabilirsiniz :-)
Hatta ismini ben koymustum Ayse Bocek diye ve oyun arkadaslarimin hic biri “hayir bu natikufalus bocirekus” veya “hayir fatma bocek” demedigi icin ismi ayse bocek kalmisti.
Bir film seridi gibi Ayse bocek anilarim gecti gozumunonunden sofor elindeki mendille onu alip disari firlatirken…
Kisa sure sonra eve vardigimizda gecenin kahramani hintli sofore onun yuzunu oldukca gulumsetecek bir bahsis birakip tesekkur ederek indim taksiden, kendimi zor attim eve.
Ayse bocek zararsiz, mararsiz ama, su anda bu yaziyi yazarken bile ensemde kimil kimil kipirtilar hissediyorum…
Iyyyhhhhhhhhhhhhh!!!!!!