Monday, December 29, 2008
Dolu bir tatil (2) Kurabiyemin Yunuslari
Bana bu konu ile ilk talepleri gelmeye basladiginda "Cocuk iste, hepsi birer melek... melekler de hayvanlara bayilir" deyip tatli tatli gulumseyerek ona "ha canim, he canim, guzel kizim" demistim.
Kurabiye bu ya; 3 kedisi var bir kopegi.Hafta sonlari ata biniyor...
Hani oyle sey sanmayin; hayvanlara tutkun, asosyal, insanlardan uzak falan da degil; arkadaslarinin favorisi, cok esprituel hani oyle "saskin komik" degil "zeki esprili"... bunu da bildigim icin icim rahat; hani ben de ya dogaya ve ozellikle hayvanlara karsi elimden geldigi kadar duyarli davranmaya calisiyorum...
"Ne guzel benim gibi dogaya duyarli hayvanlari seven bir kizim var" filan derken...
Bizim "yunus sevgisi" olayi abarmaya basladi... Simdi ansiklopediler artik internetteki bilgi sayfalari ya; son 4 yil icinde kurabiye yunuslarin didisini vidisini, cinslerini, ne yaparlarsa ne anlama geldigini, neyle beslendigini, neyle mutlu-mutsuz oldugunu okuyup okuyup gelip bana anlatiyor...Benim "yasina uygun ne kitabi isterse istesin yeter ki kitap istesin" zayif karnimla da bayagi bir kutuphane yapti kendine yunuslarla ilgili...
ondan sonra "Bana gercek yunus goster" diye tutturdu... "Tamam" dedim, Turkiyeye gittigimiz bir zaman(2 yil once sanirim) Antalyada bulundugumuz bir zaman Yunus show a gittik.Benimki bir cocuk surati ile degil, bir bilim kadini ifadesi ile izledi olayi.Showdan sonra 2 saat konusmadi, dusundu gibi geldi bana ama "yok canim ne gereksiz bir tavir, basina gunes gecmistir" dedim gecistirdim...
ondan daha sonra "Ben daha da gercek gormek istiyorum" dedi; kucukhanim dogada gormek istiyormus yunuslari; haydaaa toparlandik, dayi, civciv, canikom ben ve kendileri kucuk hanim Ommandaki Musandam'a yollandik; bunu gezi hikayelerimde anlatmistim.
Tam ben "oh kurtulduk bu isten" derken, "ben onlara dokunmak sarilmak, iletisim kurmak istiyorum" diye tutturdu.
Haydaaaa!! yahu ben de Sabancinin torunu degilim ki.. arka bahceye havuz yaptirip yunus besleyecek halim yok ya!!!
naapsak neetsek filan derken sonra baktik ki bu "yunus show"larda yuzdurme dokundurma filan seanslari da varmis."ohhhh!" dedim rahatladim.
Ilk Antalya'da yaptik bu "sarilma" isini...yetmedi...
sonra Kusadasinda...
Yetmedi...
Simdiye kez 8 kere yaptik; yetmedi... yok! yetmiyor...
(ah maymunu da istahini da seveyim ama maymun istah bu konuda calismiyor!!!)
En son bu yil Dubaiye de getirdiler yunuslari, once showlarini izledik(ve yin e tekilenmedik fazlaca:P) ;
bu yil kurabiyeme yeni yil hediyem buradaki yunuslarla yumos yumos doyasiya vakit gecirebilme olanagi idi :-D
Tabiri caizse DOYA DOYA yuzdu, elledi... onlari oksadi.. onlara el salladi onlar da yuzgecleri ile flap flap yaptilar suya, bizimkine el salladilar yani...
yanagini yapistirdi onlara, onlar da yanak verdi, yunuslardan biri doyamadi bizimkinin oksamasina, gobegini dondu filan...
INANILMAZLARDI 4 u de!
sadece yunuslar degil...
kurabiyemdeki genetik kodlama nedir bilmiyorum ama;o sevgili 3 yunus ve kurabiyem; SAHANELERDI!
Sunday, December 28, 2008
Bir de kurdu dinleyin bakalim!!!
" 'KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ'
Masalını birde kurdun ağzından dinleyelim:
“Hergün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım.
Orman benim evim, temiz tutmakta benim görevim.
Derken,bir kız beliriverdi.
Kırmızı başlık ve pelerinleriyle çok kuşkulu bir görünümü vardı.
Kimin aklına gelir, bu tuhaf kıyafeti giymek.?
Bir süre dikkatle izledim bu tuhaf kızı.
Elindeki üzeri örtülü sepette kim bilir ne taşıyordu.?
Yanına yanaşıp; ne yaptığını sorunca, bana büyükannesinin evine gittiğini söyledi.
Gelde inan.!
Yinede bıraktım peşini kendi işime döndüm.
Ama aklım o kıza takıldı kaldı bir kez…
Bir gidip bakayım doğrumu söyledikleri.? Dedim kendi kendime.
Gerçekten böyle bir büyükanne var mı?
Siz olsaydınız gerçekliğini denetlemek istemez miydiniz.?
Orman benim evim. Ben hem ev sahibiyim, hem de öteki orman sakinlerine karşı sorumluyum.
Neyse uzatmayalım….
Gittim, baktım ve gerçekten bir büyükanne buldum.
Sorduğumda; ”evet o küçük kız benim torunum” dedi büyükanne. Bende sorumlu bir kişi olarak; “bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını öğrenmemiş daha..! " dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı…
Büyükanne de ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik. O
yatağın altına saklandı, ben onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım.
Küçük kız birazdan içeri girdi.
Seslendi yanıt verdim. Ne şaşkın bir çocuk.!
Beni büyükannesi sanıvermişti.
Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz.
Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. Ne ayıp şey, hiç sorulur mu.!
Yine de çocukluğuna verip yumuşak bir sesle ‘seni iyi dinlemek için’ dedim.
Ama bu kez kalkıp da burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı.!
Yine aldırmamaya çalışırken bu kez de ağzımın kocaman olduğunu yüzüme vurmaz mı.!
O sinirle ayağa fırlayıp peşinde koşturmaya başladım.
Birden ne olsa beğenirsiniz.!
Bir avcı elinde tüfek kapıdan dalıverdi.
Beni ‘ seni hain kurt, büyükanneyi yedin değil mi.?’ Diye suçlamaz mı.!
Oysa, büyükannenin kılına bile dokunmadım, o da saklandığı yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı.
Yaşlılık işte, kulakları iyi duymuyor. Bende canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi.
Geçirdiğim büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün bu gün ormanda bile yüzümü rahat gösteremez oldum.
Adım haine çıktı…Yeter artık, ben suçsuzum…!”der
Şebnem TİRKEŞBütün Dünya dergisi20010
Değerli dostlar yukarıda anlatılan hikayeden alınabilecek birden çok ders vardır.
Değil mi? Ne dersiniz..!
Değerli, Şebnem Tirkeş arkadaşımızın kalemine, yüreğine sağlık..H. ATA03.08.2008"
Miyav !!!!
Kendi bazi yazilarimi bir kez daha okurken ("beni bana hatirlatmaya" calistigim bir anda) ancak her zaman yaptigim gibi internette bir acayip kayboluvermisken kendimi 2006 yilinda edilmis bir tesekkurun ve de 2008 de edilmis bir baskasinin karsisinda buldum.
Bu kadar paylasabildigim icin mutlu oldum...
Yazimi tekrar okudum; "miyav" dedim:
Bu kadar paylasabildigim icin mutlu oldum...
Kendimi DEGERLI hissettim :o)
Yazimi tekrar okudum; "miyav" dedim:
"GiZ DOLU KEDi PATiLERi...
Yaşamımda hiçbir zaman, bir yere ait olmayan, insanlar tarafından zorlanmadıkça yer değiştiren, avlanmak için bile kendisine edindiği çevrenin çok dışına çıkan bir kedi görmedim.
Güçsüz kedi de görmedim, tırnaklarını devamlı bilemeyen kedi de görmedim. Evlerde beslendiklerinden çocukların çizilmelerini engellemek için anne ve babalar kedilerin tırnaklarını kestirseler de, aynı kedilerin, salondaki koltuklarda, halılarda tırnaklarını tekrar sivriltmeye çalıştıklarını gözlemledim hep...
Başka bir kedi saldırdığında “Annneee” diyerek kaçan bir kedi ne duydum, ne de gördüm.
Hoşlanmadığı bir şeyi sırf başkası istiyor diye yapmaya çalışan kedi de görmedim hiç...
Ayrıca hangi yaşta olursa olsun, yuvarlanan bir şeyin arkasından koşmayan, eğlenmesini bilmeyen, bir basit top atılsa, muzur muzur “Kim bana oyun hazırlıyor şimdi?” diye bakmayan kedi de yok belleğimin herhangi bir köşesinde...
Kırk yaşıma değin tanıdığım tüm kediler, kendilerini hep, çok sevdiler.
Yalnızca kendilerini sevmekle de kalmadılar; istedikleri anda, istedikleri kişiye, “istedikleri kadar” kendilerini de sevdirdiler.
Hayvan fobisi olan kişiler dışında siz hiç, sevimli sevimli “mırrrr” diye rek bacaklarına sürünen bir kedinin tüylerinin arasından elini geçirmeyen bir kişi tanıyor musunuz?
İnsanlarda da ruhsal özgüven, rahatlık ve başarılı bir kişiliğe sahip olmanın yolu, sevgi ve kendini değerli bulabilmeye bağlıdır.
Sevebilmek ve sevilebilmek için de kişi, önce kendini sevmelidir, önce kendini değerli görmelidir.
Kişiler, kedilerin ruhsal dünyasında yaşayabilselerdi, hiç kuşku yok, kendilerini daha çok sevebileceklerdi, daha özgüven-li olabileceklerdi.
Bir kedinin kendine özgü dünyasının penceresinden göz attığınızda, o kedide o denli imrenilecek bir kişilik bulacaksınız ki...
Kedinin, herşeyden önce kendisini sevdiğini göreceksiniz, onun özgüvenine tanık olacaksınız.
Kedinin yaşamının tümüyle kendine ait olduğunu da, onun sınır tanımayan bir özgürlük içinde olduğunu göreceksiniz.
Gücünü de, bu gücü beslemek için çevresindeki hiçbir canlıyı sömürmediğini de gözlemleyeceksiniz.Bilmiyorsanız, onu dikkatle izleyince öğreneceksiniz:
Kedi cesurdur; fakat gerekmedikçe cesaretini sergilemeyecek denli onurludur.
Kedi eğlenir; ama kendi istediğinde ve kendi istediği kadar eğlenir.
Kedi karar verendir; hiçbir şey için kendisini zorlamaz.
Kedi kendisini kandırmaz; olanı olduğu biçimde “şimdi” gözüyle görür.
Kinci değildir; ama gerektiğinde tavır koymaktan çekinmez.
Kedinin tercihleri nettir; pazarlık etmez, bırakır, uzaklaşır.
Kedi, yavrusunun haricinde kimseye, kendisi doymadan lokmasını vermez.
Beden diliyle de olsa “Hayır” demesi gereken yerde ve gereken kişiye bu sözcüğü kesinlikle söyler.
Kendi sınırlarını korurken başkalarının sınırlarına saldırmak gereksinimi duymaz.
Ne istediğini de bilir; kafası karışmaz, yalnızca başarılı bir biçimde “şimdi”yi yaşar.
Öteki seçeneklerin hep ayırdındadır ama onları ancak, gereksinim duyduğunda değerlendirir.
Yani psikologların, “Sağlıklı, mutlu, özgüvenli, yeterli bir kişi olmak için” hastalarına verdikleri reçetelerin tümünün özetidir kedi.İşte bildiğimiz bu kedi, “Psikanalizde kedi teoremi” olabilecek denli güzel bir örnektir kişiler için...
Kulaklarımıza gelen her “miyav” sesinin arkasında gerçekte, mutlu, huzurlu, özgüvenli bir insan yaşamı gizlidir.
Bu giz, kediciğin küçücük patilerinin içinde saklıdır.
Ve o patiler kişinin yüreğinde oluşmaya başladığında, bilin ki ileride daha sağlıklı kuşaklar gelecektir yeryüzüne...
Kulaklarınızdan hiç eksilmesin “miyav”lar. "
Son cumlemi soyle degistirmek istiyorum yanliz;
"Kulaklarinizdan ve ruhunuzdan hic eksilmesin o ozguvenli miyavlar!"
Sonra saga sola baktim soyle; tekrar anladim evdeki kedi nufusunun beni niye rahatsiz etmedigini :0)
Dolu bir tatil (1) Christmas Party
Dubai'de yasiyor olmanin tembel ruhumuza yarayan bir avantaji var : hem uluslararasi, hem hristiyan, hem de musluman tatillerinden faydalanabiliyoruz cogu zaman :o)
Bu yil Christmas tatili ve Musluman Yeni Yili araya da hafta sonunu alarak 25-29 aralik arasi 5 gunluk uzun bir tatil olusturdu, biz de bu bes gunun etinden sutunden kilindan ve tuyunden yararlanmaya karar verdik tabii ki :-)
Oncelikle hayatimizda hic hristiyanlarin "Christmas" kutlamasini tecrube etmedigimiz icin kasim ayinda filan kurabiyemle birlikte evimizdeki filipinli ablamiza ona bir "parti" hediye ettigimizi soyledik.Dayi, Civciv ve Caniko da fikrimizi begendiler.Bir de henuz Dubaiye yerlesen genc bir Turk cift de davetimizi bizi kirmayip katilmaya karar verdi.
Lolish'e "Kuzenlerini arkadaslarini hepsini cagir, kendi geleneklerinize gore programli bir kutlama hazirlayin, ihtiyacin olan malzemelerin listesini bize ver halledelim, gerisine karismayalim" diye.
Lolish bu ise bayildi, ve yaklasik 20 gun oncesinden hazirliklar basladi :-) Bir de her katilana "kucuk bir hediyeyle" katilmasi tavsiye edildi; saat 12yi vurduktan sonra hediyeler icin kurra cekilecek ve herkes tanidigi-tanimadigi birisine hediyesini verecekti.
Hristiyanlar'a gore Christmas 25 aralik oldugu icin kutlamayi 24Aralik aksami yapiyorlarmis, o sabah Lolish sabah 4de kalkmis hazirliklara baslamak icin...Ben kalktigimda ocagin basindaydi :-)
Kurabiye de somestir tatilinde oldugu icin ablasina yardim etmek uzere gorevlendirildi ve ben ise gittim.Kurabiyenin de 2 adet cilekli kek yapma gorevi vardi :o)
Aksam saat 19:00 oldugunda neredeyse hersey hazirdi ve konuklar yavas yavas gelmeye basladilar.Bir ara grubun hangi milletlerden olustugununa baktim ; Turk, Amerikali, Filipinli, Hintli, Iranli, Pakistanli toplam 6 milletten ve farkli 3 dinden yaklasik 30 kisi, hristiyan arkadaslarimizin "noel"ini kutlamak icin bir araya gelmistik.Filipinli ciftlerden birisinin bir de 2 aylik bebeciki bile vardi mini mini...
Acik bufe hazirladigimiz yemegin acilisi, Hristiyan arkadaslarimizin tarzinda el ele tutusarak "Tanrinin verdigi nimetlere tesekkur ederek" basladi.
Sonrasinda da organizasyonu gercekten cok hos hazirlamislardi; siirler okudular, sarkilar soylediler, yarismalar planlamislar kahkahalarla yarismacilari izledik...
Civciv genellikle kameranin basinda "video cekimlerinden sorumlu
devlet bakani" idi :o)
Gecenin ilerleyen saatlerinde yani 24:00den hemen sonra kocaman bir daire olduk ve birbirimize cektigimiz kurada cikan isimleri bularak hediyelerimizi verdik.Onemli bir kural, hediye sahibine dogru muzik esliginde gitmekti...
Gece bittiginde konuklar cok tesekkur edip veda ederken bizler de degisik ve nese dolu bir tecrube edinmis olmanin mutlulugu icindeydik...
Bu yil Christmas tatili ve Musluman Yeni Yili araya da hafta sonunu alarak 25-29 aralik arasi 5 gunluk uzun bir tatil olusturdu, biz de bu bes gunun etinden sutunden kilindan ve tuyunden yararlanmaya karar verdik tabii ki :-)
Oncelikle hayatimizda hic hristiyanlarin "Christmas" kutlamasini tecrube etmedigimiz icin kasim ayinda filan kurabiyemle birlikte evimizdeki filipinli ablamiza ona bir "parti" hediye ettigimizi soyledik.Dayi, Civciv ve Caniko da fikrimizi begendiler.Bir de henuz Dubaiye yerlesen genc bir Turk cift de davetimizi bizi kirmayip katilmaya karar verdi.
Lolish'e "Kuzenlerini arkadaslarini hepsini cagir, kendi geleneklerinize gore programli bir kutlama hazirlayin, ihtiyacin olan malzemelerin listesini bize ver halledelim, gerisine karismayalim" diye.
Lolish bu ise bayildi, ve yaklasik 20 gun oncesinden hazirliklar basladi :-) Bir de her katilana "kucuk bir hediyeyle" katilmasi tavsiye edildi; saat 12yi vurduktan sonra hediyeler icin kurra cekilecek ve herkes tanidigi-tanimadigi birisine hediyesini verecekti.
Hristiyanlar'a gore Christmas 25 aralik oldugu icin kutlamayi 24Aralik aksami yapiyorlarmis, o sabah Lolish sabah 4de kalkmis hazirliklara baslamak icin...Ben kalktigimda ocagin basindaydi :-)
Kurabiye de somestir tatilinde oldugu icin ablasina yardim etmek uzere gorevlendirildi ve ben ise gittim.Kurabiyenin de 2 adet cilekli kek yapma gorevi vardi :o)
Aksam saat 19:00 oldugunda neredeyse hersey hazirdi ve konuklar yavas yavas gelmeye basladilar.Bir ara grubun hangi milletlerden olustugununa baktim ; Turk, Amerikali, Filipinli, Hintli, Iranli, Pakistanli toplam 6 milletten ve farkli 3 dinden yaklasik 30 kisi, hristiyan arkadaslarimizin "noel"ini kutlamak icin bir araya gelmistik.Filipinli ciftlerden birisinin bir de 2 aylik bebeciki bile vardi mini mini...
Acik bufe hazirladigimiz yemegin acilisi, Hristiyan arkadaslarimizin tarzinda el ele tutusarak "Tanrinin verdigi nimetlere tesekkur ederek" basladi.
Sonrasinda da organizasyonu gercekten cok hos hazirlamislardi; siirler okudular, sarkilar soylediler, yarismalar planlamislar kahkahalarla yarismacilari izledik...
Civciv genellikle kameranin basinda "video cekimlerinden sorumlu
devlet bakani" idi :o)
Gecenin ilerleyen saatlerinde yani 24:00den hemen sonra kocaman bir daire olduk ve birbirimize cektigimiz kurada cikan isimleri bularak hediyelerimizi verdik.Onemli bir kural, hediye sahibine dogru muzik esliginde gitmekti...
Gece bittiginde konuklar cok tesekkur edip veda ederken bizler de degisik ve nese dolu bir tecrube edinmis olmanin mutlulugu icindeydik...
Saturday, December 27, 2008
Sadece filmlerde olur!
(Alinti)
"Birine güvenmek, karşılıksız güven, sonsuz güven gibi kelimeleri duyduğum zaman, aklıma yıllar önce izlediğim bir dizinin bir sahnesi gelir.
Karakterlerin adlarını hatırlamıyorum şimdilik biz onlara Mehmet'le Sevgi diyelim.
Mehmet ve Sevgi ilişkilerinde sorunlar yaşamaktaydılar, ne ayrılıyorlardı ne de geçinebiliyorlardı.
Sevgi'ye göre ilişkide güven sorunu vardı. Mehmet bunun öyle olmadığını kanıtlamak için Sevgi'yi bir uçurum kenarına götürdü, kadının gözlerini bağladı ve ben ne dersem onu yap diye talimat verdi. Kadın kabul etti. uçurumdan yaklaşık 3 adım geride duruyordu kadın. Savunmasızdı. Mehmet bir adım at dedi. Kadın tereddütlü attı. sonra bir adım daha at dedi. Daha da tedirgin çok küçük bir adım attı kadın. Bir tane daha dedi, kadın ağlayarak gözlerini açtı ve "yapamayacağım korkuyorum" dedi.
Bu sefer Mehmet bağladı gözlerini. Ben sana ne yaptıysam şimdi de sen bana yap dedi. Kadın kabul etti. Bir adım at dedi, adam kendinden çok emin bir adım attı. bir tane daha, adamda tereddütten eser yoktu, söyleneni yaptı.
Artık uçurumun kenarındaydı. bir adım daha atarsa aşağıya düşecekti. Hayatı sevgi'nin iki dudağının arasındaydı, itiraz edemezdi anlaşma buydu çünkü. kadın Mehmet'in gidecek daha fazla yeri olmadığını gördüğü halde, bir tane daha dedi. Adam hiç tereddüt etmeden adım atacaktı ki kadın onu engelledi.
Sonra adam kadına döndü işte ben sana böylesi güveniyorum dedi. Kadın ağladı.
Gerçekten de aradan yıllar geçse de, filmlerde ona benzer milyon tane daha sahne görsem de; o sahnenin benim gözümde değeri çok başkadır.
Ne zaman ki birine çok güvendiğimi hissetsem, onunla bir uçurum kenarında olduğumu hayal ederim. Tereddüt etmeden adım atabiliyorsam doğru yerdeyim ama atamıyorsam daha fazla söze gerek yoktur."
"Birine güvenmek, karşılıksız güven, sonsuz güven gibi kelimeleri duyduğum zaman, aklıma yıllar önce izlediğim bir dizinin bir sahnesi gelir.
Karakterlerin adlarını hatırlamıyorum şimdilik biz onlara Mehmet'le Sevgi diyelim.
Mehmet ve Sevgi ilişkilerinde sorunlar yaşamaktaydılar, ne ayrılıyorlardı ne de geçinebiliyorlardı.
Sevgi'ye göre ilişkide güven sorunu vardı. Mehmet bunun öyle olmadığını kanıtlamak için Sevgi'yi bir uçurum kenarına götürdü, kadının gözlerini bağladı ve ben ne dersem onu yap diye talimat verdi. Kadın kabul etti. uçurumdan yaklaşık 3 adım geride duruyordu kadın. Savunmasızdı. Mehmet bir adım at dedi. Kadın tereddütlü attı. sonra bir adım daha at dedi. Daha da tedirgin çok küçük bir adım attı kadın. Bir tane daha dedi, kadın ağlayarak gözlerini açtı ve "yapamayacağım korkuyorum" dedi.
Bu sefer Mehmet bağladı gözlerini. Ben sana ne yaptıysam şimdi de sen bana yap dedi. Kadın kabul etti. Bir adım at dedi, adam kendinden çok emin bir adım attı. bir tane daha, adamda tereddütten eser yoktu, söyleneni yaptı.
Artık uçurumun kenarındaydı. bir adım daha atarsa aşağıya düşecekti. Hayatı sevgi'nin iki dudağının arasındaydı, itiraz edemezdi anlaşma buydu çünkü. kadın Mehmet'in gidecek daha fazla yeri olmadığını gördüğü halde, bir tane daha dedi. Adam hiç tereddüt etmeden adım atacaktı ki kadın onu engelledi.
Sonra adam kadına döndü işte ben sana böylesi güveniyorum dedi. Kadın ağladı.
Gerçekten de aradan yıllar geçse de, filmlerde ona benzer milyon tane daha sahne görsem de; o sahnenin benim gözümde değeri çok başkadır.
Ne zaman ki birine çok güvendiğimi hissetsem, onunla bir uçurum kenarında olduğumu hayal ederim. Tereddüt etmeden adım atabiliyorsam doğru yerdeyim ama atamıyorsam daha fazla söze gerek yoktur."
Melek mi yapcan seytan mi?
Size yumusacik bir hamur veriyorlar.
"Gucunuz ve hayal gucunuz yettiginizce birseyler yapin bu hamurdan" diyorlar.
"Bir de isim verin ruhuna ufleyerek" diyorlar...Ufluyorsunuz nefesiniz yettigince."O"diyorsunuz.
Adi "O" oluyor.
Siz inanadiginiz butun guzelliklerle o hamurdan bisiy yapmaya calisiyorsunuz.Iyilik, guzellik, azicik fenalik, daha da c0k sekerlik, bir de sefkat, insaf, insanlik filan.. iste bildiginiz butun baharatlari koyuyorsunuz...
Sonra dogruyu, egriyi, yatayi, dikeyi, duzeyi, hepsini anlatmaya calisiyorsunuz.
Ve sonra sizin icin, ve ona belki binlerce kere "yatay" diye anlattiginiz "yatay" olan duzlem "dikey" cikiyor, siz bile sasirirken olana, bir de "O" soruyor : "ama ama sen bana bu yataydi demisdin ki...." diye...
Cunku hep, ve herseyde hakli bilgiyi veren "siz"diniz...
Cunku anlattiniz yaseminin kokusunu ve kokladi yasemini; dogru oldugunu gordu, hak verdi size...
Siz "asla yalan soylemeyen"diniz!
Pardon... neydi adiniz? "anne" mi? ah pardon "baba" mi? ....
Yatay diye anlattiginizin"dikey sandiginiz" duzlemin nasil bir duzlem oldugunu anlatma celiskisinde kalan sevgili anne veya babasiniz simdi!
Diliniz tutuluyor yatay dikeyler sizin bile caninizi acitirken.
Sonra "O"na hayat akip giderken neler olabilecegini anlatiyorsunuz...
Yani verdiginiz sozlerden neden gevsedigini anlatiyorsunuz..
yani aslinda bu hayatin nasil "yavsak" oldugunu anlatmaya calisiyorsunuz....
ne bileyim.
belki hayatin yavsak oldugunu anliyor.
veya seni yavsak saniyor.
hamur ya bu... "sanilsayacak" veya "sanilmayacak" sorumlulugu yok hukukta!
hamur...
"Gucunuz ve hayal gucunuz yettiginizce birseyler yapin bu hamurdan" diyorlar.
"Bir de isim verin ruhuna ufleyerek" diyorlar...Ufluyorsunuz nefesiniz yettigince."O"diyorsunuz.
Adi "O" oluyor.
Siz inanadiginiz butun guzelliklerle o hamurdan bisiy yapmaya calisiyorsunuz.Iyilik, guzellik, azicik fenalik, daha da c0k sekerlik, bir de sefkat, insaf, insanlik filan.. iste bildiginiz butun baharatlari koyuyorsunuz...
Sonra dogruyu, egriyi, yatayi, dikeyi, duzeyi, hepsini anlatmaya calisiyorsunuz.
Ve sonra sizin icin, ve ona belki binlerce kere "yatay" diye anlattiginiz "yatay" olan duzlem "dikey" cikiyor, siz bile sasirirken olana, bir de "O" soruyor : "ama ama sen bana bu yataydi demisdin ki...." diye...
Cunku hep, ve herseyde hakli bilgiyi veren "siz"diniz...
Cunku anlattiniz yaseminin kokusunu ve kokladi yasemini; dogru oldugunu gordu, hak verdi size...
Siz "asla yalan soylemeyen"diniz!
Pardon... neydi adiniz? "anne" mi? ah pardon "baba" mi? ....
Yatay diye anlattiginizin"dikey sandiginiz" duzlemin nasil bir duzlem oldugunu anlatma celiskisinde kalan sevgili anne veya babasiniz simdi!
Diliniz tutuluyor yatay dikeyler sizin bile caninizi acitirken.
Sonra "O"na hayat akip giderken neler olabilecegini anlatiyorsunuz...
Yani verdiginiz sozlerden neden gevsedigini anlatiyorsunuz..
yani aslinda bu hayatin nasil "yavsak" oldugunu anlatmaya calisiyorsunuz....
ne bileyim.
belki hayatin yavsak oldugunu anliyor.
veya seni yavsak saniyor.
hamur ya bu... "sanilsayacak" veya "sanilmayacak" sorumlulugu yok hukukta!
hamur...
Tuesday, December 23, 2008
Viyyykkkkk!! Viiykkkkk!!! Gitti uyku valla!
Eve geldim bu aksam klasik, kurabiyemle abla Lolish i de birlikte getirdim bir yerden alip.
Eve gir, bagaji bosalt filan(alisveris durumu)...
Klasik hareketim; camlari kapilari actim, disradan viyyk viyyk bir ses!
"Allahim!" dedim insanlar ne kadar duyersiz oluyor; "arabalarinin alarmini bu kadar uzun birakabiliyor", bu sirada gecenin ev muhabbetine hazirlik; torbalar bosaliyor bir yandan kurabiyeye bagiriliyor "dus aaallll!!! dus aaalllll!" diye filan normal ev hali, TV yi actim klasik, sesini begenmedim, muzik actim.
Kurabiye geldi kafasinda havluyla "anne bu araba diil bizim arkadaki direkin yaninda bi lamba yanip sonuyo; hem de ses ordan geliyo"
"Yok canim" dedim firladim yukari valla cocuk hakli!!! Bizim direk hem isikla hemde baararak yardim istiyor(hatirlarsiniz bizim meshur DIREK in macerasini)
hemen yetkilileri aradim; kendilerinin yetkili olmadigini soylediler, baska yetkililerin numarasini verdiler, daha da cok yetkilileri aradim; konustugum kisi yetkisiz cikti filan...
sonunda bir kayit verdim "alooo! alarm baariyo burda!" diye; "mersi" dediler...
Ilk ve son arayan da bendim iyi mi :-)
Sonra beni geri aradilar "hanfendi, sorununuz bizim yetkilerimizde diil, etisalat(buranin turk telekomu) yetkisinde imis, saniyoruz batarya filan mi bitmis, bakacaklar, hoscakalin"
HALA BAKMADILARRRRR!!! EVIMIN ARKASINDA ViiiiiiYK ViiiiiiYYYYK! SiRENLER OTUYOR HALA!
Saat 23:30 oldu!!!
sakin olmaliyim..kafayi takmamamaliyim... viyk viyk alarm sesi de nedir ki... uyumaliyim.. ona kadar saymaliyim.. 1,2,3,4,5,6.............. 1,263,751- 1,263,752- 1,263,753............................................
Eve gir, bagaji bosalt filan(alisveris durumu)...
Klasik hareketim; camlari kapilari actim, disradan viyyk viyyk bir ses!
"Allahim!" dedim insanlar ne kadar duyersiz oluyor; "arabalarinin alarmini bu kadar uzun birakabiliyor", bu sirada gecenin ev muhabbetine hazirlik; torbalar bosaliyor bir yandan kurabiyeye bagiriliyor "dus aaallll!!! dus aaalllll!" diye filan normal ev hali, TV yi actim klasik, sesini begenmedim, muzik actim.
Kurabiye geldi kafasinda havluyla "anne bu araba diil bizim arkadaki direkin yaninda bi lamba yanip sonuyo; hem de ses ordan geliyo"
"Yok canim" dedim firladim yukari valla cocuk hakli!!! Bizim direk hem isikla hemde baararak yardim istiyor(hatirlarsiniz bizim meshur DIREK in macerasini)
hemen yetkilileri aradim; kendilerinin yetkili olmadigini soylediler, baska yetkililerin numarasini verdiler, daha da cok yetkilileri aradim; konustugum kisi yetkisiz cikti filan...
sonunda bir kayit verdim "alooo! alarm baariyo burda!" diye; "mersi" dediler...
Ilk ve son arayan da bendim iyi mi :-)
Sonra beni geri aradilar "hanfendi, sorununuz bizim yetkilerimizde diil, etisalat(buranin turk telekomu) yetkisinde imis, saniyoruz batarya filan mi bitmis, bakacaklar, hoscakalin"
HALA BAKMADILARRRRR!!! EVIMIN ARKASINDA ViiiiiiYK ViiiiiiYYYYK! SiRENLER OTUYOR HALA!
Saat 23:30 oldu!!!
sakin olmaliyim..kafayi takmamamaliyim... viyk viyk alarm sesi de nedir ki... uyumaliyim.. ona kadar saymaliyim.. 1,2,3,4,5,6.............. 1,263,751- 1,263,752- 1,263,753............................................
Friday, December 19, 2008
Annem facebook'ta sayfa acmis yaaa!!!
Ah hah hahhhh!!!
Hala karnim agriyor gulmekten!
Aklima hemen biz genc kizken ablamin sirlarini benden benim sirlarimi ablamdan ogrenmeye calismasi geldi niyeyse :-) O zaman biz ise uyanmis, annemi sasirtici takdiklerle atlatiyorduk :-D
Simdi diyeceksiniz ki "Ne varmis canim, bugun bir suru 66 yasinda insan is dunyasinda hala aktif calisiyor". Ama hayir oyle degil; yani ben hatirliyorum bundan daha birkac sene once hani yurt disindayim telefon ekonomisi hesabi filan olsun diye msn ogretmeye calismistim anneme, en sonunda o mu cildirmisti ben mi hatirlamiyorum... Hala mausun okunu hayretle izlemesi aklimdadir "bu nasil oluyo yaaaaa" diyerek :-) Hayir cahil bir insan oldugundan degil, emekli ogretmen annem; ama yazik gormemislerdi bilgisayar neyin, acidim serbest biraktiydim o zaman ve eve koydugum bilgisayarin da uzerine dantel bir ortu serilmisti :-)
Aslinda son zamanlarda supheleniyordum, biz ablamla msn de muhabbet ederken o da birkac dakikaligina da olsa takiliyordu bana ama...
Facebook acmis ya!
hahahaha!!!Asmis yahu hatun!
Bir de demisler heralde bu facebook; oraya yuzunun goruncegi bir resim koyacan, onu da becermis iyi mi?
Ve hatta iki de album acmis birine "bademlerim" demis cocuklarinin resmini koymus; oburune de "badem iclerim" deyip torunlarinin resmini! Cok sevimlisin ya!
Hah hah hah hahhhh...
Anne sen bir alemsin yav!Allah sana uzun omur versin :-)
Bakalim daha ne kadar sasirtacaksin bizi...
Thursday, December 18, 2008
Bizim "ask"imiz daha lezzetliydi
Nesil mi farklidir anlayis farki midir; biz culdan caputtan yapilmistik ama simdiki gencler bor elmas tozundan yapiliyor da nanokristal insan cinsi mi olusmaya basladi, hic farkinda degilim.
Tek farkinda oldugum artik cevremde HiC bulamayip goremeyip duyamadiklarim...
Oysa biz...biz... ama biz;
"Ask kadehi ile ictigim sensin, sevgili diye sectigim sensin, butun dunyayi gezdim dolastim, anladim ki tek sevdigim sensin.Dert ortagim benim, biricik sevgilim, soyle senden baska kimim var benim" diye diye asik olurduk o bahsettigim biz...
Ama once "Birisine birisine asik oldum birisine, rastlamak cok zor seydir boylesine.Birisine birisine gonul vardim birisine, rastlamak cok zor seydir boylesine.Gercekten sevene, deger verene..." diyip nazikce saga sola yakinlara duyururduk.Adeta sanki asik olmak uzere oldugumuzu butun dunya bilsin isterdik.
Sonra"Sen kalbimin mehtabisin gunesisin, sen ruhumun vaz gecilmez bir esisin, bir sarkisin sen omur boyu surecek, dudaklarimdan yillarca dusmeyecek" diye iltifat ederdik birbirimize ve askimiza.
Iliskimizde birbirimize soz verisimiz ve askimiza iltifatimiz da "Gozyasim sarap olsa, gencligim harap olsa, her gunum azap olsa yine seni sevecegim.Arim balim petegim, gulum dalim cicegim, bilsem ki olecegim, yine seni sevecegim" seklinde olurdu.
Sonra sevgili bizi uzdugunde "Ben gamli hazan, sense bahar; dinle de vaz gec...Sen kendine kendin gibi bir taze bahar sec" tarzinda sitemlerle yalandan kuserdik.
Bu arada ayakta kalmak icin kisisel motivasyonumuz "Temmuz Agustos Eylul, her mevsimde durma gul,hayat inan cok kisa, belki cikmayiz yaza.Bosvermisim, bosvermisim, bosvermisim, bosvermisim dunyaya; aglamak istemiyorsan sen de bos ver dunyaya" diye mirildanmak olurdu.
Eh bu bahsettigim o zamanlarin saf "ask" iydi ya (simdi tursusu bile bulunmayan)... Kisa zamanda barisma moduna gecilirken sevgili; "Kim demis ki olmaz diye; yeter ki sen candan iste, bir isik ver gozlerime otesini hic dusunme... olur olur bal gibi olur, kalplerimiz yollari bulur, akan sular sularda durur" diye ikna edilirdi.
Sonra artik dayanilmaz sevgi ve tutku devamli birlikte olma ihtiyacini getirir "Benim butun ruyalarim seninle, her sabah uyanirsin benimle, sen beni hatirlarsin sarkilar yazar dinlersin aklinda oyle kalsin..." diye diye konu "izdivaca" dogru giderdi.
Artik goremiyor, duyamiyor, bulamiyorum.
Bunlari hissedip yasayamayanlara da aciyorum hem de...
Uzuluyorum.
Geyik
Gercek mi bilmiyorum ama komik :o)
"Askerlikten muaf tutulma talebi(Aşağıda anlatılan bu olay resmi kayıtlardan alınmıştır.)
Saygı değer Hakim Bey..
Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı şeyleri bildirmek istiyorum. Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz.Şu günlerde askerliğe çağrılacağım.Adım Cafer Keskinbıçak .24 yaşındayım ve şu anda 44 yaşında olan Mahmure adındaki dul bir bayanla üç yıl önce evlendim.Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye bir kızı var ve babam Ferit Keskinbıçak ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ile geçen yılın ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın kızı ile evlendiği için damadım olmuş oldu.Aynı zamanda, üvey kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu.Karımın geçen sene benden hamile kaldı ve bir Kamil adını koyduğumuz bir oğlumuz oldu.Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi ve aynı zamanda babamın da hem kayınbiraderi ve hem de torunu, üvey annemin de erkek kardeşi olduğu için benim de dayım oldu.Babamın eşi yani üvey kızım Düriye geçen sene kasım ayında babamdan bir erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular.Arif'te ta babamın oğlu olduğu için benimde erkek kardeşim ve de kızımın oğlu olduğu için de benim torunum oldu.Yani ben de aynı zamanda torunum olan Arif'in erkek kardeşi oldum.Ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduğuna göre bende eşimin kızının babası olmuş oldum.Aynı zamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum.Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'in de büyük babasıyım.Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevimden muaf olmam yönünde karar vermenizdir.Zira şu anda ben...Babam Ferit Keskinbıçak'ın oğluyum.Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Keskinbıçak'ın büyükbabasıyım.Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Keskinbıçak'ın babasıyım.Bu durumda, sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarınca büyükbaba, baba ve oğul aynı zamanda askerlik yapamazlar..
Saygılarımla.
Cafer Keskinbıçak.
Not :
Adıyaman ili ... ilçesi ... Asliye Hukuk Mahkemesince...
Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojik rahatsızlıklarından ve (!) aile içindeki dengesizliklerden dolayı Cafer Keskinbıçak'ın askerlik hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlik şubesindeki dosyasına bu şekilde işlenmesine karar verilmiştir."
Tuesday, December 16, 2008
Itiraf ediyorum!
*Ben bir kediyim havlayamam...
*Siddetli taraf tutamam; daima diger tarafin aglama ani ile empati kurarim... Onun icin de takim tutamam; sadece milli maclari izlerim; onda da kalbim gup gup atar.
*Kemal Sunal'i ve butun eski filmlerini COK severim.Kemal Sunal'in bilmemkac yasindan sonra universiteyi bitirme azmine de ayrica hayranim!
*Butun cocuklar beni siddetli kullanabilir; beni harcayabilirler 2 goz yasiyla.Ustelik "Lord of the flies"(sinekler tanrisi) i daha lisedeyken ders kitabi olarak okumus olmama ragmen.
*Savrugum!!! Biraz bakarim saga sola 3 kurusum oldugunda mutlaka bir yeri olur o uc kurusun; ondandir hala dogru durust 3 kurus yapamamam... Ama verdigim anda ihtiyaci olana konu biter benim icin; orada alacak hanem calismaz; ozurluyum.Yatarim ve nefis leziz uyurum!
*Dini tartismam ama yaradana ve meleklerine inanirim.
*Bir de hissederim melekleri(yok daha siyirmadim; konusmam onlarla, yani konusurum ama onlarin cevap verdigini duymam :P)
*Evlatlarimizin emanet olduguna inanirim.Ben anneme su anda cocugum varken ne kadar cok deger veriyorsam; yarin bir gun cocugumun bebesi oldugunda bana verecegi muhtemel deger azalmasi kalbimi kirmaz.Bunun cunku bir yasamsal gercek olduguna inanirim.
*Joan Baez de dinlerim Munir Nurettin Selcuk da!Sezen'in "git" sarkisinda hala aglarim, ilk agladigimda kim icin oldugunu hatirlamasam da.
Hatta Hepsi grubunu ve Johannes brothers mi ne, kirmizi yanakli erkek cocuklari; onlari bile sevmeye calisiyorum kurabiyem buyudukce.
*Cok fena koseye sikistirirsa beni hayat mutlaka yaradan gorunmez elini uzatir bana; inanirim.
*Tavuga kist demem; ama horozu kovalayabilirim tavugu cok didiklerse... Ustelik tavuk da horoz da benim degilse bile.
*Cocuklari mutlu etme konusunda biraz ipsiz sapsizimdir.
*Masa ustu entellektuelimdir; ayni minumun bana "sen hergele entellektuelsin" dedigi gibi...Yani sade vatandasim; okudugum sey iyi yazildiysa ne olursa olsun okudugum anda etkilenirim.Mayalanmasi bir gece uyku sonrasi olur; ya tutar ya tutmaz.
*Obsesif kuralciyim! Yaptigim iste kitap ne derse onu yaparim... Meslegimde onun icin satis elemanlari beni hic sevmez; mufettisleri ve ISO 9000 i sevmeyen her bir herkes gibi.
*Elektronik esyalarin bir on bir de off dugmesini bilirim; ve satin aldigim hic bir esyanin kullanma klavuzunu okumam...Uyaniklik yapip aynisini kullanip bana "ana" ozellikleri anlatacak birini ararim.Caresiz kalirsam birine yalvaririm; okusun da manueli bana anlatsin diye.Tembelim.
*Daima "Nice insan gordum uzerinde elbisesi yok; nice elbise gordum icinde insan yok" aklimdan cikmaz.
*Gencligimde bogazim bir bogumken onu 4 boguma cikarttigim icin kendimle gurur duyarim; bir de motivasyonumun 9 boguma gitmek oldugunu bilirim.
*Bir kurban bayraminda sabah 5de kalkip babamin koyununun ipini cozmustum kacsin diye.Baska yaramaz cocuklar sitedeki baska koyunlarin iplerini cozdukleri icin kimse benden suphelenmedi babamin koyununun firari ile ilgili.
*Sevdim mi karsimdakini yasi veya cinsiyeti veya bana baglantisi ne olursa olsun "sevgi sersemi" ederim.Yapisirim birakmam karsimdakinin gozlerindeki isigi ilk ben gorurum bazen.
*Yapistigima makul bir "akil" birak dedigi anda yagla cozulen yapiskan gibi cozulur ote tarafa doner yururum.Goz yasimi kimse gormez, yurudugum ote taraf yolda gulumseyerek merhabalasirim.
*Lise 1 de bir basketbol macinda rebounda kalktigimizda kizin biri dirsegiyle benim gozumu morartmisti ve faul karsi takima verilmisti, ama havadan duserken ben de gozum aciyinca hirsla ve dirsegimle o kizin karnina vurmustum.
Ikimize de faul verilmeliydi. Hala vicdanim isiriyor icimde.
*Lise 2deki matematik ogretmenimden hala nefret ediyorum!
*Yalniz kaldigimda kendi kendime cocukluguma inmeye ve anilari beynimde canlandirmaya bayiliyorum.42 yas akli ile olaylari yorumlamak cok keyifli.
*Hala bir gun bir yazar olacagima inaniyorum.
*ve bu, bana keyif veriyor...
Monday, December 15, 2008
"En yakinimdaki kitap oyunu"
Egemavisi'nde gordum, O da "Vladimir yazmis katilmadan edemedim" demis.
Benim de canim cekti katilayim dedim...
Oyunun kurali soyle :
+Kendinize en yakın kitabı alın.
+Sayfa 56’yı açın. 5. cümleyi bulun.
+Cümleyi bu kurallar ile birlikte yayınlayın.
not:En sevdiğiniz, en moda veya en entellektüel kitabı seçmeyin, en yakınınızdakini alın.
Daha yeni Turkiye'den gelirken aldigim bazi kitaplari yanibasima ust uste dizmistim, ayaga kalkmama gerek kalmadi en yakinimdaki kitap icin. Resimleri de telefonla cektim(tembellik iste).
En ustte halihazirda okudugum(Burak Ozdemir'in yazdigi) "Tanri'nin dogum Gunu" vardi, bu kitap epeyce surundu elimde; ancak cezaliyim, bu bitmeden diger baska kitaba baslamayacagim.
Hemen 56inci sayfayi actim, 5 cumle saydim, soyle diyor:
"Customization bu cagin kacinilmaz trendi"
(bir de ilk sozcuk icin altta aciklama var; customization=kisisel kullanima uygun hale getirme)
Arka sayfasinda da soyle anlatmaya baslamis :
"Yeryuzunde isler hic iyi gitmiyordu.Dunya gergin, insanlar mutsuzdu.Artik zamani gelmisti.Tanri, imajini degistirmek icin bir reklam ajansiyla anlasti..."
Egemavisi "Resim de ekleyin renklendirin" demis, ben de katiliyorum kendisine.
Bu oyun yayildikca cok hos olacak gibi geldi bana da.
Benim de canim cekti katilayim dedim...
Oyunun kurali soyle :
+Kendinize en yakın kitabı alın.
+Sayfa 56’yı açın. 5. cümleyi bulun.
+Cümleyi bu kurallar ile birlikte yayınlayın.
not:En sevdiğiniz, en moda veya en entellektüel kitabı seçmeyin, en yakınınızdakini alın.
Daha yeni Turkiye'den gelirken aldigim bazi kitaplari yanibasima ust uste dizmistim, ayaga kalkmama gerek kalmadi en yakinimdaki kitap icin. Resimleri de telefonla cektim(tembellik iste).
En ustte halihazirda okudugum(Burak Ozdemir'in yazdigi) "Tanri'nin dogum Gunu" vardi, bu kitap epeyce surundu elimde; ancak cezaliyim, bu bitmeden diger baska kitaba baslamayacagim.
Hemen 56inci sayfayi actim, 5 cumle saydim, soyle diyor:
"Customization bu cagin kacinilmaz trendi"
(bir de ilk sozcuk icin altta aciklama var; customization=kisisel kullanima uygun hale getirme)
Arka sayfasinda da soyle anlatmaya baslamis :
"Yeryuzunde isler hic iyi gitmiyordu.Dunya gergin, insanlar mutsuzdu.Artik zamani gelmisti.Tanri, imajini degistirmek icin bir reklam ajansiyla anlasti..."
Egemavisi "Resim de ekleyin renklendirin" demis, ben de katiliyorum kendisine.
Bu oyun yayildikca cok hos olacak gibi geldi bana da.
Saturday, December 13, 2008
(tuhaf o sey 01) Dunya yuvarlak degil mi yoksa?
GalileO Figaro' yu herkes bilir ya da bilmesi gerekir; İtalyan fizikçi ve gökbilimci Galile 1633 yılında Engizisyon mahkemesine çıkarıldı...
Suçunu hepimiz biliyoruz. Dünya'nın yuvarlak oldugunu ve döndüğünü söyluyordu ve... Kiliseye ters düşüyordu.Adam su "dumduz dunya'ya yuvarlak diyordu yaaa!!!!"
Copernic’in de etkisiyle Galile bu öngörüsünü kanıtladığı zaman, insanoğlundaki saplantıların ne kadar yanlış olabileceği kendiliginden cikti ortaya...
Copernic, Galile nin bir "erkek cadi" olmadigini tarihe yazdi.
İncil için bir dostuna yazdığı mektubundaki su tek satirla da, gercekte bir donemin tum ozelligini ozetliyordu:
"İncil, bilimin yerine konamaz ..."
Bunlari duyumsadiktan sonra kendi koklerimdeki buyuk degisim, gelisim, kurtulus geldi aklima; kendi kendime "kurabiyeyi bir sonraki tatilde Anitkabire goturmeliyim" diye planlarken...
Ataturkumu hatirladim, daha da cok sevdim hem de.
Benim Ataturk'um de , en az Galile kadar ya da insanlari ortacag karanligindan kurtaran her dusunur gibi, Turkiye'de de halki dincilerin, kendi kendine uydurduklari ve kurduklari egemenliklerden kurtardi dedim kendi kendime.
Asil laiklik budur anlayana anlamayana budur yahu; insansal bir evrimdir Atamin yaptiklari diye haykirmak istiyorum; ben donem donem geliyorum ulkeye, ulkemize; ormani disaridan gozluyorum, ancak her geldigimde biraz daha uzuluyorum.
Ben goruntu degisiminden rahatsiz oluyordum bundan 2 yil once; ancak son 1 yildir beyinlerin delikli peynir olmaya baslama durumu beni cok rahatsiz etmeye basladi.
Ben Ataturku ve "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir" diyen aklini seviyorum...
Aynen ortacagin ilkel dusuncesinde, dunya yuvarlak yuvarlak, yumusak yumusak donerken "dunya yuvarlak diyeni yakacagiz" denen ateslere karsi verilen bir savasi hayranlikla ogrenip kitaplardan animsadigim gibi, daha da cok hayranim Atamin yapmaya calistiklarina, bir de aktif destekleyicisiyim!
Domates tohumu ekmek bile yasakti yahu bu topraklarda; hepsi seytan isiydi!
(Bu arada bilmiyorsaniz soyleyeyim; domates dunyanin en basarili anti-oksidan sebzelerinden birisidir)
Patlayasiya fikri bile olsa kadinlarin konusmasi yasakti; kadinlar cunku seytanin ortagiydi!
Kadinin fikri bile seytandi!
Hele de saclarinin her teli seytan oku olarak ugursuzluk getiriyordu!
Tum seytan oklarinin mutlaka ama istisnasiz kapanmasi gerekiyordu.
Mumkunse BIR TEK TEL bile disarida kalmamaliydi!
Uygulaniyordu!
(Dunyanin bazi yerlerinde haa uygulaniyor!!!)
Durduruldu!
(SONRA DA BIR ACAYIP BIR SEY OLDU)
Ancak hala vallahi de benim sacimin bir teli seytanin oku degil!!!
Ben de degilim seytan!
************
İnanç özgürlükleri, bireyin yahut cemaatlerin, yönetimlerden istedikleri özgürlüklerdir. Böyle bir istekte de haklıdırlar.
Haklidirlar daaaa....
Ancak DUNYA YUVARLAKTIR YAHU!!!!
ve sen bunu okurken de hala donuyor; ve bir saniye oncesi asla geri gelmeyecek :'(
Suçunu hepimiz biliyoruz. Dünya'nın yuvarlak oldugunu ve döndüğünü söyluyordu ve... Kiliseye ters düşüyordu.Adam su "dumduz dunya'ya yuvarlak diyordu yaaa!!!!"
Copernic’in de etkisiyle Galile bu öngörüsünü kanıtladığı zaman, insanoğlundaki saplantıların ne kadar yanlış olabileceği kendiliginden cikti ortaya...
Copernic, Galile nin bir "erkek cadi" olmadigini tarihe yazdi.
İncil için bir dostuna yazdığı mektubundaki su tek satirla da, gercekte bir donemin tum ozelligini ozetliyordu:
"İncil, bilimin yerine konamaz ..."
Bunlari duyumsadiktan sonra kendi koklerimdeki buyuk degisim, gelisim, kurtulus geldi aklima; kendi kendime "kurabiyeyi bir sonraki tatilde Anitkabire goturmeliyim" diye planlarken...
Ataturkumu hatirladim, daha da cok sevdim hem de.
Benim Ataturk'um de , en az Galile kadar ya da insanlari ortacag karanligindan kurtaran her dusunur gibi, Turkiye'de de halki dincilerin, kendi kendine uydurduklari ve kurduklari egemenliklerden kurtardi dedim kendi kendime.
Asil laiklik budur anlayana anlamayana budur yahu; insansal bir evrimdir Atamin yaptiklari diye haykirmak istiyorum; ben donem donem geliyorum ulkeye, ulkemize; ormani disaridan gozluyorum, ancak her geldigimde biraz daha uzuluyorum.
Ben goruntu degisiminden rahatsiz oluyordum bundan 2 yil once; ancak son 1 yildir beyinlerin delikli peynir olmaya baslama durumu beni cok rahatsiz etmeye basladi.
Ben Ataturku ve "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir" diyen aklini seviyorum...
Aynen ortacagin ilkel dusuncesinde, dunya yuvarlak yuvarlak, yumusak yumusak donerken "dunya yuvarlak diyeni yakacagiz" denen ateslere karsi verilen bir savasi hayranlikla ogrenip kitaplardan animsadigim gibi, daha da cok hayranim Atamin yapmaya calistiklarina, bir de aktif destekleyicisiyim!
Domates tohumu ekmek bile yasakti yahu bu topraklarda; hepsi seytan isiydi!
(Bu arada bilmiyorsaniz soyleyeyim; domates dunyanin en basarili anti-oksidan sebzelerinden birisidir)
Patlayasiya fikri bile olsa kadinlarin konusmasi yasakti; kadinlar cunku seytanin ortagiydi!
Kadinin fikri bile seytandi!
Hele de saclarinin her teli seytan oku olarak ugursuzluk getiriyordu!
Tum seytan oklarinin mutlaka ama istisnasiz kapanmasi gerekiyordu.
Mumkunse BIR TEK TEL bile disarida kalmamaliydi!
Uygulaniyordu!
(Dunyanin bazi yerlerinde haa uygulaniyor!!!)
Durduruldu!
(SONRA DA BIR ACAYIP BIR SEY OLDU)
Ancak hala vallahi de benim sacimin bir teli seytanin oku degil!!!
Ben de degilim seytan!
************
İnanç özgürlükleri, bireyin yahut cemaatlerin, yönetimlerden istedikleri özgürlüklerdir. Böyle bir istekte de haklıdırlar.
Haklidirlar daaaa....
Ancak DUNYA YUVARLAKTIR YAHU!!!!
ve sen bunu okurken de hala donuyor; ve bir saniye oncesi asla geri gelmeyecek :'(
Monday, December 08, 2008
Kurban bayrami degisim programi (DI eksceync progrem of DI bayram)
Sunday, December 07, 2008
Menekselerin suratina da bak!
Kisin memlekete gelmenin de hos yani ailenin Izmir'deki evinde vakit gecirme imkani bulmak, zira yazin gelindiginde annemler yazliga gittikleri icin "ver elini Kusadasi" yapiyor ve Izmirin kavurucu sicaginda kalmiyoruz.
Ancak dedigim gibi Izmir'in "kis" ina da doyum olmuyor.Inceden inceden, dondurmayan, fazla sarsmayan, cicekleri oldurmeyen nazik kis aylari pek lezzetli oluyor Izmir'de.
Iklim uygun oldugu icin kis aylarinda da bahce ve pencere onlerinde cicek yasatmak mumkun olur Izmir'de, ve sanirim bu sehrin en guzel "pencere onu" babamin sanat eseri mutfak pencere onudur.
Kisin gelmeye firsat buldugumuzda ablamla saatler geciririz bu pencere onunde, sabahlari turk kahvesi keyfimiz, aksamustu mis gibi cay kokusu dolu mutfak sohpetlerimiz, aksamlari belki hafif kucuk demlenmelermiz, hatta herkes kendi makinasinda internet keyiflerimiz, muzik dinlemelerimiz bile hep bu pencere onunde olur.
"Pencere onu" nun dili olsa da konussa kadar olan mekanimiza cucelerimiz de bayilir; onlar da meyva falan yemek icin mutfaga geldiklerinde sigis sigis yuvarlak masanin cevresine diziliriz.
Bu yil da pencere onu keyflerimizin tadina varirken rengarenk ciceklerden bir tanesi dikkatimizi cekti kurabiyemle.Ablam, babama diktirmis bu yil bu menekseleri...
Soyle siradan bakildiginda iste her menekse gibi moruyla sarisiyla neseli ve saglikli cicecikler; biraz egilip de dikkatli bakildiginda ise yari hayret yari nese ile basliyorsunuz gulmeye.
Hepsinin surati var yahu!
Oyle boyle surat degil hem de; azonce limon yemis de buzusmus gibi bir surat; her birinde ayni ifade hem de :-)
Iste bunlar bizim limon yemis suratli menekseler;
bunlar da menekseleri taklit eden cuceler :-D
"Ucaginizdaki butun koltuklar dolu; bir saniye bekleyin hanfendi"
Ben - "Ha? ah hah hah ahahahahh... ne kadar da esprik bir havalimani gorevlisi bir kardessiniz, demek ucak koltuklarini birden fazla kisiye mi satmislar aha hah huh ohu heh hu! (??????????????) "
Gorevli - (ayni ciddi gorevli) daha da ciddi bir ifadeyle "Bir saniye birseyler ayarlamaya calisiyorum"
Ben - icimden gelen "nihahahahaha!!!" nidalarini kontrol etmeye calisarak "yok yok... siz saka yapmiyorsunuz sanirim.Yani, ben bundan yarim saat once yurt disindan gelen bir ucaktan indim, bahsi gecen Izmir biletimi haftalarca once internetten almistim, kiziminkini de birkac gun once bakin PNR numaralarimiz burada, bekleme listesinde degiliz.... , 4 bavulla dis hatlardan ic hatlara isik hizi ile geldim; ancak siz simdi bana benim cocuklugumda oz bilmemne turizm otobus yolcularinin basina gelmesi muhtemel bisiyin ucaga binmeye calisirken basimiza geldigini mi ima ediyorsunuz?"
Gorevli - "bir saniye hanfendi sistem kitlendi"
Ben - "ama ucak 20 dakika sonra kalkacak ve bu geceki son ucaginiz... sistem ne dusunuyor bu hususta?"
Gorevli - "yok yok o kalkmaz o zaman; daha inmedi ucak, nasil kalksin"
Kurabiye - "Anne ne diyo bu abi?"
Ben - "Kizim dur bii... cekme cantami.. beyefendi; hani yer problemi varsa ucakta hic sorun degil, pilotun yanina 2 tabure atin biz orda da gideriz ehuh huh hehe heh :S "
Gorevli - "Kimlikleri alayim"
(bir inceleme ve goz bebeklerime keskin bir bakis!!!)
Gorevli - "Yaninizdaki cocuk kim?"
Ben - "(bu bir kamera sakasi olmali evet evet bir kamera sakasi bu) kizim sen kimsin? git burdan birak beni, neden pesime takildin? aaa bi de bana anne diyo bu yaa!!!"
Kurabiye - "Anne yaaa ne diyosun?"(cocugun tahammulu yok, yaklasik 8-9 saattir havaalanlarinda orda burda.. yoruldu.. yoksa espriden anlar benim kurabiyem, baya bi zora sokardik isi; biliyorum aslinda o da benim gibi catlak!)
Gorevli - "Hanfendi verdiginiz kimliklerde soyadi farkli"
Ben - "Neeee aman allahim; o zaman bu cocuk kim??? Benim cocugum nerde? eyvah!!!!
Ama bi dakka hatta bir saniye beyefendi, sanirim bana anne diyen bir cocuk ile ilgili yaraticiliginizi kullanamiyorsunuz o zaman ben bosanma mahkeme kararinin fotokopisini takdim edeyim"(aklimi seveyim bu kagidi 3 yildir yanimda tasiyorum ve ilk defa lazim oluyor)
Gorevli - "(alayci ve inanmaz bir ifade ile)Tamam yalniz amirimi aramam lazim..
Amirim boyleyken boyle.. evet bana bir kagit verdi.. efendim? burda cok sey yaziyor hepsini okumam mumkun degil? nasil? evet cocuk anne diyor... Kagidin basi? ah evet ordaki soyadi cocugun soyadi... haa hmm evet..evet evet sonundaki soyadi da kadinin soyadi (bu sirada arkadas siki bir firca yiyor veya gazi var cok fena karni agriyo ; zira surati kippppp kirmizi oldu!!!"
Gorevli - "Buyrun beyefendi cikis kapiniz 110"
Ben - "Beyefendi?"
Gorevli - "Pardon hanfendi"
Ben - "Soyadi farkimiza ragmen anne kiz olmayi ve ailemizin evine gitmeyi hakkettik demek ki tesekkurler.. haa bu arada not dustunuz mu pilotun yanina atacaklari tabureleri baglamak icin de ip lazim bize, mazallah kis mevsimi hava boslugu filan, havada ucarken pilotlara carpmayalim"
Gorevli - (bu sefer morumsu kirmizi renkle) "iyi ucuslar hanfendi ozur dileriz"
Ben koltuk numarasina bile bakmadim, digidik digidik son hizla "jet kurabiye" ve ben kostur kostur 110 numarali kapiya gittik.Aman aman ne guzel kapinin onu gayet dolu "Oh" dedim icimden ucak rotar yapmis ama her an ucaga alinabilirdik.
11 yasindaki kurabiye dikkatli tabi "Anne bu kapi Trabzon kapisi" bende artik sabir kalmamis "of ya kizim ha ne ya?" filan derken kafami kaldirdim anaaaa bi baktim vallahi de biz Trabzon ucagini bekliyoruz!!!
Hemen ordaki bir gorevliyle boardlarin altina gittik; vallahi de Izmir ucagi da Trabzon ucagi da ayni kapi numarasinda hem de kapinin ustunde Trabzon yazarken bizim binis kartlarinda da ayni numara var.110!!! ve bize gore 110a yanasan ucagin Izmire gitmesi gerekiyor! Gorevli bizi rahatlatti "heralde bir ucak sag cikis kapisindan oburu sol cikis kapisindan yolcu alacak(puhah hah hah yuz ifadesi"
Ben teslim oldum! Ordaki bir koltuga coktum! bu sirada devamli arayan abim ablam annem filan bilimum ahaliye rapor veriyorum, konustugum telefonun obur ucu gulecek gulmesine de puhhhaaahhh diye ; benim sesim sinirden artik titremeye basladigi icin cesaret edemiyor:-)
Valla kurabiye vaz gecmedi; elinde ucus kartlari devamli ekranlara gitti geldi; bu arada bana bir su; kendine bir turkce dergi aldi; cocuklar bir felaket oluyor onlarda kesinlikle bir "son dakka enerjisi" diye bir depo var biliyorum onlarda o sirada. Benim aklim akillica cozumlerde "hmm hava alani yakinlarinda Wow otel diye temiz bi otel vardi daha olmadi bu gece orda yatar yarin gideriz izmire; kesin kacti bu ucak" filan derken degismis kapi numarasini ilk kurabiye buldu, beni ve cevremizde Trabzona gitmekten urken diger Izmir yolcularini toplayip dogru kapiya goturdu.
Diger yolcularin toparlanmasi zaman aldi; 1saatten daha uzun bir sure sonra ucak havalandi.
Enteresan!
Hayatimizda ilk defa 1D ve 1E de seyahat ettik kizimla(hem de ekonomi biletiyle :-))
Kurabiye "Bu nasil oldu anne?" dedi; ben de "Kokpite koyacak tabure bulamamislar kizim" dedim.
Annemin sarmalarini sarimsakli yogurtla yerken saat gece yarisi 2:30 olmustu.
Gorevli - (ayni ciddi gorevli) daha da ciddi bir ifadeyle "Bir saniye birseyler ayarlamaya calisiyorum"
Ben - icimden gelen "nihahahahaha!!!" nidalarini kontrol etmeye calisarak "yok yok... siz saka yapmiyorsunuz sanirim.Yani, ben bundan yarim saat once yurt disindan gelen bir ucaktan indim, bahsi gecen Izmir biletimi haftalarca once internetten almistim, kiziminkini de birkac gun once bakin PNR numaralarimiz burada, bekleme listesinde degiliz.... , 4 bavulla dis hatlardan ic hatlara isik hizi ile geldim; ancak siz simdi bana benim cocuklugumda oz bilmemne turizm otobus yolcularinin basina gelmesi muhtemel bisiyin ucaga binmeye calisirken basimiza geldigini mi ima ediyorsunuz?"
Gorevli - "bir saniye hanfendi sistem kitlendi"
Ben - "ama ucak 20 dakika sonra kalkacak ve bu geceki son ucaginiz... sistem ne dusunuyor bu hususta?"
Gorevli - "yok yok o kalkmaz o zaman; daha inmedi ucak, nasil kalksin"
Kurabiye - "Anne ne diyo bu abi?"
Ben - "Kizim dur bii... cekme cantami.. beyefendi; hani yer problemi varsa ucakta hic sorun degil, pilotun yanina 2 tabure atin biz orda da gideriz ehuh huh hehe heh :S "
Gorevli - "Kimlikleri alayim"
(bir inceleme ve goz bebeklerime keskin bir bakis!!!)
Gorevli - "Yaninizdaki cocuk kim?"
Ben - "(bu bir kamera sakasi olmali evet evet bir kamera sakasi bu) kizim sen kimsin? git burdan birak beni, neden pesime takildin? aaa bi de bana anne diyo bu yaa!!!"
Kurabiye - "Anne yaaa ne diyosun?"(cocugun tahammulu yok, yaklasik 8-9 saattir havaalanlarinda orda burda.. yoruldu.. yoksa espriden anlar benim kurabiyem, baya bi zora sokardik isi; biliyorum aslinda o da benim gibi catlak!)
Gorevli - "Hanfendi verdiginiz kimliklerde soyadi farkli"
Ben - "Neeee aman allahim; o zaman bu cocuk kim??? Benim cocugum nerde? eyvah!!!!
Ama bi dakka hatta bir saniye beyefendi, sanirim bana anne diyen bir cocuk ile ilgili yaraticiliginizi kullanamiyorsunuz o zaman ben bosanma mahkeme kararinin fotokopisini takdim edeyim"(aklimi seveyim bu kagidi 3 yildir yanimda tasiyorum ve ilk defa lazim oluyor)
Gorevli - "(alayci ve inanmaz bir ifade ile)Tamam yalniz amirimi aramam lazim..
Amirim boyleyken boyle.. evet bana bir kagit verdi.. efendim? burda cok sey yaziyor hepsini okumam mumkun degil? nasil? evet cocuk anne diyor... Kagidin basi? ah evet ordaki soyadi cocugun soyadi... haa hmm evet..evet evet sonundaki soyadi da kadinin soyadi (bu sirada arkadas siki bir firca yiyor veya gazi var cok fena karni agriyo ; zira surati kippppp kirmizi oldu!!!"
Gorevli - "Buyrun beyefendi cikis kapiniz 110"
Ben - "Beyefendi?"
Gorevli - "Pardon hanfendi"
Ben - "Soyadi farkimiza ragmen anne kiz olmayi ve ailemizin evine gitmeyi hakkettik demek ki tesekkurler.. haa bu arada not dustunuz mu pilotun yanina atacaklari tabureleri baglamak icin de ip lazim bize, mazallah kis mevsimi hava boslugu filan, havada ucarken pilotlara carpmayalim"
Gorevli - (bu sefer morumsu kirmizi renkle) "iyi ucuslar hanfendi ozur dileriz"
Ben koltuk numarasina bile bakmadim, digidik digidik son hizla "jet kurabiye" ve ben kostur kostur 110 numarali kapiya gittik.Aman aman ne guzel kapinin onu gayet dolu "Oh" dedim icimden ucak rotar yapmis ama her an ucaga alinabilirdik.
11 yasindaki kurabiye dikkatli tabi "Anne bu kapi Trabzon kapisi" bende artik sabir kalmamis "of ya kizim ha ne ya?" filan derken kafami kaldirdim anaaaa bi baktim vallahi de biz Trabzon ucagini bekliyoruz!!!
Hemen ordaki bir gorevliyle boardlarin altina gittik; vallahi de Izmir ucagi da Trabzon ucagi da ayni kapi numarasinda hem de kapinin ustunde Trabzon yazarken bizim binis kartlarinda da ayni numara var.110!!! ve bize gore 110a yanasan ucagin Izmire gitmesi gerekiyor! Gorevli bizi rahatlatti "heralde bir ucak sag cikis kapisindan oburu sol cikis kapisindan yolcu alacak(puhah hah hah yuz ifadesi"
Ben teslim oldum! Ordaki bir koltuga coktum! bu sirada devamli arayan abim ablam annem filan bilimum ahaliye rapor veriyorum, konustugum telefonun obur ucu gulecek gulmesine de puhhhaaahhh diye ; benim sesim sinirden artik titremeye basladigi icin cesaret edemiyor:-)
Valla kurabiye vaz gecmedi; elinde ucus kartlari devamli ekranlara gitti geldi; bu arada bana bir su; kendine bir turkce dergi aldi; cocuklar bir felaket oluyor onlarda kesinlikle bir "son dakka enerjisi" diye bir depo var biliyorum onlarda o sirada. Benim aklim akillica cozumlerde "hmm hava alani yakinlarinda Wow otel diye temiz bi otel vardi daha olmadi bu gece orda yatar yarin gideriz izmire; kesin kacti bu ucak" filan derken degismis kapi numarasini ilk kurabiye buldu, beni ve cevremizde Trabzona gitmekten urken diger Izmir yolcularini toplayip dogru kapiya goturdu.
Diger yolcularin toparlanmasi zaman aldi; 1saatten daha uzun bir sure sonra ucak havalandi.
Enteresan!
Hayatimizda ilk defa 1D ve 1E de seyahat ettik kizimla(hem de ekonomi biletiyle :-))
Kurabiye "Bu nasil oldu anne?" dedi; ben de "Kokpite koyacak tabure bulamamislar kizim" dedim.
Annemin sarmalarini sarimsakli yogurtla yerken saat gece yarisi 2:30 olmustu.
Monday, December 01, 2008
Bronshiyotus Canavarus
10 gun once hafta sonunun ortasina atesler icinde uyandim.
Cumartesi sabahiydi; gozumu actigimda cayir cayir yaniyordum... Hic sevmem atesi, ablamin tabiri ile biraz da tabansizimdir, hemen gevseyiveririm dudagim da duser "buhuuu" olurum ben koca kadin.
Hastahaneye dusurmesin allah; "acil"in kapisindan adim atar atmaz hemen "kolunu baglayalim tansiyonuna bakalim, ac agzini yut su dereceyi,serum takalim, koluna delik delelim, kan alalim, hatta kanini emelim nihahahaaa" diye dort taraftan enjektorlu, kucuk boynuzlari ve kuyruklari olan hemsirelerin saldirisina ugramisken (yuksek atesten dolayi bazi gozlem hatalari olusmus olabilir) oradan bir nesteri kaptigimi hayal edip sirtimi duvara vererek "hiheeeytttt!! yaklasmayin!! cizerim!!! bana doktoru caarin" diye cigirdim!!!
Guzel guzel doktorcuma, oksurerek, burnum akarak ve de atesle geldigimi; su anda tek istedigimin kabadan bir ates dusurucu oldugunu guzel guzel anlattim.Adam da peki dedi, ignemi oldum guzel guzel; grip ilacimi aldim ve eve yollandim.
Evde kurabiyemin hazirladigi(ay annemin lafi geldi aklima "kiz olsun da camurdan olsun") vitamin dolu kahvaltiyi lupletip 1-2 saat de uyuduktan sonra kendimi ogleden sonra kurabiyeme verdigim sozu yerine getirecek kadar iyi hissettim...
Teee yaz aylarinda Shanghai dan kurabiyem icin aldigim ve henuz ucurtmaya firsatimiz olmayan devasa ucurtmamizi kapip dayi ve Canla birlikte sahilin yolunu tuttuk.
Nasil da pufur pufur bir havaydi sormayin, ucurtmayi daha paketinden cikartirken hayvancik adeta "birakin beniii ucacaaamm ucacaaammm" diye haykiriyordu.
Cok keyifli bir "Ucurtma ucurmasi" idi pufurrrr pufurrrr... ve o guzel pufurrrtu benim yuzumu de ust solunum yollarimi da baya bir dolasmis olmali ki ertesi gun ofise gittigimde bir kutu kagit mendil bitirdim "hapsiyeeee... psihiyeee... firrrkk.. shhhyeeee" acayip aksirma seslerim arasinda(ve de vallahi bir kez bile imla kurallarina uygun olarak adam gibi "happp suuuu" cikmadi agzimdan.)
Benim ekipteki cocuklar pek sirindi dogrusu imza icin geldiklerinde... ellerindeki kagidi 2 metre oteden masama dogru firlatip aninda fiyiyorlardi; artik kagidin kismetine! suzule suzule masaya dusmeyi basaranlar hemen tarafimdan imzalaniyor, yere dusenler ise saat basi tarafimdan yerden toplanip topluca islem goruyordu.
O gunu de sallan yuvarlan ancak saat 14:00e kadar goturmeyi basarip kalan son bir damla canimla eve kapagi attim ve "horrrrrrrrr" seklinde yorganin altinda bol bol terliyerek kendime biraz gelmeyi basardim.Tabi sonrasini tahmin edersiniz; tam agir bir gripal enfeksiyon durumu, ne el kalkiyor ne kol.. feci bir oksuruk koh koh koh...
Ertesi sabah yatak bana fena sarilmis durumdayken ve hafif atesle kivranirken kurabiyemin okulundan aradilar "kizinizin cok atesi var hemen gelip alin"... EYVAH!!!
Tabi kendi hastaligim aninda unutuldu tarafimdan son surat kurabiyenin okuluna firladim.Revirden aldigimda, bu sefer atesten cukulatalari erimis kurabiyemi hastaneye yetistirdim... O da ayni benim gibi! Tabansiz!!! bizim atesimiz cikti mi, booole fena suzuluruz ana-kiz dudaklarimiz yerlere kadar duser iste yine ablam bu duruma "aman bunlar hasatalinca hemen sumuk gibi olurlar!" der.. Ah ablam ve yakistirmalari :-)
Neyse doktor "Aaaa de! sirtini ac! himmm... ve hatta HIIMMMMM.." seklinde seslendirmeler esliginde kizimi muayene ederken benim kipkirmizi yanaklarimla agzimi acmadan sessizce icerden gerceklestirmeye calistigim oksurugumu yakaladi(bi deneyin bakin, agziniz kapaliyken kuvvetlice oksurun; hem cok komik gorunuyor hem de ic kulak setiniz kulaklarinizdan disari firlayacakmis gibi oluyor) "Sizin de cigerlerinizi bir dinleyebilir miyim" diyiverdi... Ben de tabi "ehu huh kem kum e tabi buyrun kendi ciyerinizmis gibi efenim" filan derken adam steteskopu gogsume dayar dayamaz "Oh! kesinlikle antibiyotige baslamiz gerekiyor, ust solunum yollari tamamen dolmus!!!" mujdeli haberini verdi...tam duyamadim ne dedigini ama sanirim 'bronsiyotus canavarus' gibi bir hastalikti benimkisi"
Iste o gundur ve takip eden 6-7 gundur ben ve kurabiyem salonda, cek yatlarin ustunde kah televizyon izleyerek, kah kitap okuyarak ve bol bol ilaclarimizi icerek, meyve yemeye calisarak kendimizi ayaga kaldirmaya calistik hep.Turlu turlu corbalar yaptim canimizi cektirmek icin ama pek istahimiz yoktu ikimizin de...
Sukur ki kurabiyemin hastaliginin ilk gecesindeki gibi kotu degildik hafta sonuna dogru... Ilk gece o kadar zor gecmisti ki, butun bir gece bin yil surdu sanmistim kendim atesliyken atesi 39u gecen kurabiyemi sogutmaya calismak cok zor olmustu.
Persembe sabahi "ne var ne yok ofiste" diye bir iki saatligine gittim ise... gidis o gidis...
"sunu da yapayim gideyim... suna da bakayim gideyim" derken neredeyse mesai bitiyordu ben cikarken...
Sonra ustune cuma cumartesi 2 hafta sonu gunu serile serile dinlendik kurabiyecigimle...
Sukurler olsun haftaya saglikli basladik, ve bes bin kere "oh yaaa! saglik gibisi varmiymis" diye iyilesmemize sevindik kurabiyem de ben de....
Cumartesi sabahiydi; gozumu actigimda cayir cayir yaniyordum... Hic sevmem atesi, ablamin tabiri ile biraz da tabansizimdir, hemen gevseyiveririm dudagim da duser "buhuuu" olurum ben koca kadin.
Hastahaneye dusurmesin allah; "acil"in kapisindan adim atar atmaz hemen "kolunu baglayalim tansiyonuna bakalim, ac agzini yut su dereceyi,serum takalim, koluna delik delelim, kan alalim, hatta kanini emelim nihahahaaa" diye dort taraftan enjektorlu, kucuk boynuzlari ve kuyruklari olan hemsirelerin saldirisina ugramisken (yuksek atesten dolayi bazi gozlem hatalari olusmus olabilir) oradan bir nesteri kaptigimi hayal edip sirtimi duvara vererek "hiheeeytttt!! yaklasmayin!! cizerim!!! bana doktoru caarin" diye cigirdim!!!
Guzel guzel doktorcuma, oksurerek, burnum akarak ve de atesle geldigimi; su anda tek istedigimin kabadan bir ates dusurucu oldugunu guzel guzel anlattim.Adam da peki dedi, ignemi oldum guzel guzel; grip ilacimi aldim ve eve yollandim.
Evde kurabiyemin hazirladigi(ay annemin lafi geldi aklima "kiz olsun da camurdan olsun") vitamin dolu kahvaltiyi lupletip 1-2 saat de uyuduktan sonra kendimi ogleden sonra kurabiyeme verdigim sozu yerine getirecek kadar iyi hissettim...
Teee yaz aylarinda Shanghai dan kurabiyem icin aldigim ve henuz ucurtmaya firsatimiz olmayan devasa ucurtmamizi kapip dayi ve Canla birlikte sahilin yolunu tuttuk.
Nasil da pufur pufur bir havaydi sormayin, ucurtmayi daha paketinden cikartirken hayvancik adeta "birakin beniii ucacaaamm ucacaaammm" diye haykiriyordu.
Cok keyifli bir "Ucurtma ucurmasi" idi pufurrrr pufurrrr... ve o guzel pufurrrtu benim yuzumu de ust solunum yollarimi da baya bir dolasmis olmali ki ertesi gun ofise gittigimde bir kutu kagit mendil bitirdim "hapsiyeeee... psihiyeee... firrrkk.. shhhyeeee" acayip aksirma seslerim arasinda(ve de vallahi bir kez bile imla kurallarina uygun olarak adam gibi "happp suuuu" cikmadi agzimdan.)
Benim ekipteki cocuklar pek sirindi dogrusu imza icin geldiklerinde... ellerindeki kagidi 2 metre oteden masama dogru firlatip aninda fiyiyorlardi; artik kagidin kismetine! suzule suzule masaya dusmeyi basaranlar hemen tarafimdan imzalaniyor, yere dusenler ise saat basi tarafimdan yerden toplanip topluca islem goruyordu.
O gunu de sallan yuvarlan ancak saat 14:00e kadar goturmeyi basarip kalan son bir damla canimla eve kapagi attim ve "horrrrrrrrr" seklinde yorganin altinda bol bol terliyerek kendime biraz gelmeyi basardim.Tabi sonrasini tahmin edersiniz; tam agir bir gripal enfeksiyon durumu, ne el kalkiyor ne kol.. feci bir oksuruk koh koh koh...
Ertesi sabah yatak bana fena sarilmis durumdayken ve hafif atesle kivranirken kurabiyemin okulundan aradilar "kizinizin cok atesi var hemen gelip alin"... EYVAH!!!
Tabi kendi hastaligim aninda unutuldu tarafimdan son surat kurabiyenin okuluna firladim.Revirden aldigimda, bu sefer atesten cukulatalari erimis kurabiyemi hastaneye yetistirdim... O da ayni benim gibi! Tabansiz!!! bizim atesimiz cikti mi, booole fena suzuluruz ana-kiz dudaklarimiz yerlere kadar duser iste yine ablam bu duruma "aman bunlar hasatalinca hemen sumuk gibi olurlar!" der.. Ah ablam ve yakistirmalari :-)
Neyse doktor "Aaaa de! sirtini ac! himmm... ve hatta HIIMMMMM.." seklinde seslendirmeler esliginde kizimi muayene ederken benim kipkirmizi yanaklarimla agzimi acmadan sessizce icerden gerceklestirmeye calistigim oksurugumu yakaladi(bi deneyin bakin, agziniz kapaliyken kuvvetlice oksurun; hem cok komik gorunuyor hem de ic kulak setiniz kulaklarinizdan disari firlayacakmis gibi oluyor) "Sizin de cigerlerinizi bir dinleyebilir miyim" diyiverdi... Ben de tabi "ehu huh kem kum e tabi buyrun kendi ciyerinizmis gibi efenim" filan derken adam steteskopu gogsume dayar dayamaz "Oh! kesinlikle antibiyotige baslamiz gerekiyor, ust solunum yollari tamamen dolmus!!!" mujdeli haberini verdi...tam duyamadim ne dedigini ama sanirim 'bronsiyotus canavarus' gibi bir hastalikti benimkisi"
Iste o gundur ve takip eden 6-7 gundur ben ve kurabiyem salonda, cek yatlarin ustunde kah televizyon izleyerek, kah kitap okuyarak ve bol bol ilaclarimizi icerek, meyve yemeye calisarak kendimizi ayaga kaldirmaya calistik hep.Turlu turlu corbalar yaptim canimizi cektirmek icin ama pek istahimiz yoktu ikimizin de...
Sukur ki kurabiyemin hastaliginin ilk gecesindeki gibi kotu degildik hafta sonuna dogru... Ilk gece o kadar zor gecmisti ki, butun bir gece bin yil surdu sanmistim kendim atesliyken atesi 39u gecen kurabiyemi sogutmaya calismak cok zor olmustu.
Persembe sabahi "ne var ne yok ofiste" diye bir iki saatligine gittim ise... gidis o gidis...
"sunu da yapayim gideyim... suna da bakayim gideyim" derken neredeyse mesai bitiyordu ben cikarken...
Sonra ustune cuma cumartesi 2 hafta sonu gunu serile serile dinlendik kurabiyecigimle...
Sukurler olsun haftaya saglikli basladik, ve bes bin kere "oh yaaa! saglik gibisi varmiymis" diye iyilesmemize sevindik kurabiyem de ben de....
Thursday, November 20, 2008
Belgesi var mi?
Bu "Feysbuk" ilginc vesselam.
Canin inanilmaz mutlu mu olmak istiyor? Hemen "feysbuk" a gir, aran taran gruplari ve konularini... aynen yani 15 dakika icinde karnini tuta tuta gulmezsen internetim 1 hafta kesilsin :-)
Veyahut inanilmaz gicik bir moddasin, birileriyle dalasmak istiyorsun... aynen.. ve de dahilinde hizmete servis bir suru konu, grup, olusum var..,
Harika bu "feysbuk" ya!
Bir tanesine denk geldim:
Bir annecikle babacik, kan hastasi olmus bir tanecik bebelerine kan ariyorlar.Hem de oyle bulunmayan bir kan grubu filan degil ha, ancak bebecikin hizla ve devamli kaninin degismesi gerektiginden, ihtiyac hic bitmiyor.
Facebooka da yazmis ailecik; ne yapsin?
A grubu RH pozitif de olsa bitmeyen cesme degil ki bu degil mi efendim?
Hem de 37bin kisi uye olmus " ELİF'E A rh (+) KAN LAZIM KİMSEYİ ÇAĞIRMAYACAKSAN EKLEME" grubuna (kaci kan verdi kaci mesaji sirkule etti bilmiyorum) ancak bir olusum olmus kucucuk Elif bebecik icin....
Birileri bilekleri sivamis hep beraber degil omuz atmis ailenin saglik sorununa.
Derken.
Sabah oldu erken!
Adamin biri demis ki "belgesi var mi kardesim?" ???????????
simdi ben bir onceki postumda siraladigim
Nasil yani?
Ne?
Sen kimsin?
Niye bu soruyu soruyorsun?
Nerden aldin bu ayriksi ot ozelligini?
Kim senin cocugun kac yasinda?Yok di mi senin beben?
sorulari icinde kahrolayim derken ayni soku diger duyarli arkadaslarla da paylastigimi farkettim;
birkac ornek cevabi nakledeyim:
"lan yürü git beeesenden kan dışında ne istiyolarama zaten senin kanın bozuk o yüzden o bebeğin kanına uymaz seninki"
"BURSA ULUDAĞ ÇOCUK ONKOLOJİYE GİDİP ELİF GÜMÜŞ ADLI BEBEĞİN YAKINLARINI SORACAKSINIZ.HERGÜN HASTANEDE OLUYOR BU HASTALIĞA YAKALANANLARIN YAKINLARI ONLAR OLMASA BİLE ORDA (Kİ DÜŞÜK BİR İHTİMAL) ÇOCUĞUN DOKTORU BİLGİ VERİP SİZDEN KANI LACAKTIR.ARAMALARINI BEKLEMEYİN DERHAL YAKINDA OLANLAR HASTANEYE GİTSİN.BURSADA TEK BİR TANE BURSA ULUDAĞ ÇOCUK ONKOLOJİ SERVİSİ VAR!!!"
"sayın.xxxxxxxxxxx sizin böyle ulvi-insani bir sosyal-gönüllü dayanışma grup duvar panosuna yazmış olduğunuz şüphe dolu sözlerinizin kendiniz için tamamen talihsiz bir düşünce ve yaklaşım olduğu kanısında ve insanlık adına sevgili küçük hastamız Elif ve ailesinden özür dilemeniz gerektiğinden yanayım...umarım,bir daha bu şekilde ön yargılı ve negatif duygulara hayatınızda yer vermezsiniz.....en azından,insani duygularınız adına.saygılarımla,yyyyyyy."
"Allah sana akıl fikir versin ne diyeyim anne baba olunca anlarsın evlat ne kadar değerli kaldıki bunu anne baba olmadanda anlaman gerek tabii bir damla vicdan sahibisen... YAZIKKKKK"
ve bir "oh" dedim,
(aman allahim!!!! ben isansam BU ne?
BU insansa ben neyim?)
Sunday, November 16, 2008
Sorular
NASIL YANI?
Dun gece bir arkadasimin rahmetli babasini gordum ruyamda.
Hayatta iz birakmis agir yasamis rahmetli; hep anilariyla vardir icimizde, muhabbette...
Gormus kadar gecti bahsi rahmetlinin, ama yemin ediyorum hayatta bir kere bile gormedim, ilginctir; tuttu benim ensemden sanki mahallenin 40 yillik amcasi gibi; sanki kose evdeki su su su bey amca gibi; sanki eline dogmusum elinde buyumusum gibi...
Hem bir de benim konularimi biliyormus gibi... Bir suru ogut verdi!
Yataktan zipladigimda tuylerim diken diken; bildigim bilmedigim butun dualari okurken tek dusundugum bu ruyami neden bu kadar net hatirladigim oldu.
Nasil gorur bir insan hayatinda hic yuz yuze gelmedigi o diger rahmetli insani ruyasinda?
NEDEN gorur?
*************
NEDEN YANI?
Neden koseye sikismadan acil kurtulus tedbirleri bir turlu akla gelmez?
Neden insan odeme zorlugu cekene kadar raftaki daha ucuz pirinci aramaz?
Neden "ah simdi yanimda/yanimizda olsaydi" demeden once gitmemesi icin gereken yapilmaz; neden gidislerin ardinda hep vicdan azabi geride birakilmis ayak izi olur?
Neden iyi duygular beslenmeye baslandiginda kotu hisler; kotu duygular beslenmeye baslandiginda da iyi hisler unutulur?
Neden "isteyince adam gibi yaparsin" denilir, istenmediyse zaten neden konusma konusu olunur?
Neden bulbulle gul okundugunda cok begenilir; yalniz kalindiginda bulbule "salak" denir?
Neden cok begendigimiz bir yaziyi okumayi bitirdikten sonra hep "ben yazsam boyle yazardim" denir; neden sen yazmadin o zaman kalemin mi yoktu?
Neden insan hosuna gitmeyen seyler yasadiginda karsisindakini/karsilarindakini bencillikle suclar?
Neden insanin kopegi isirmasi hep "iyi bir haber niteligi" tasir?
KIMdir bu kopegi isiran insan?
***********
KIM YANI?
Kim insani en cok sever; annesi mi, yavrusu mu?Kim bebekken kim buyumusken?
Kim bir adim one atar dugmeye basan olmak icin, veya olaylar hangi "kim"ler sayesinde corap sokugu gibi cozulmeye baslar?
Kim "isteyince adam gibi yapmayi" basarir?
Kim karsisindakinin agzindan cikani oldugu gibi dinler yorum yapmadan "kesin bunu soylemek istiyor aslinda" demeden?
Kim sitem eder; kim alinir?Alinan midir aslinda sitem eden, yoksa alindigi icin mi sitem eden olmustur O?Kim ona alinan demistir?
Kim icim de disim da bir deyip gercekten icindekilerin tamamini disina gercekten doker?
Kimdir hirsiz, kimdir magdur?
NEREDE yasar magdurun gazabina ugrayan hirsiz?
***********
NEREDE YANI?
Nerededir bu aborjinler, orada mi kalmislardir sadece?neden yayilmamislar?
Nerede baslamistir ezilmislik ele gecirilmislik, nerede baslar esaret ve diktatorluk?
Nerede olmak gerekir "adam gibi yapmayi istemek" icin?
Nerede birisinin cumlesi bittikten sonra digeri konusmaya baslar?Nerededir dunyanin tamamlanmamis tum cumleleri; nerede bitmislerdir?
Nerede aglanmamistir bir yurt icin hem de nerede vardir hala icinde aglamayanin oldugu yurt?
Nerededir akitilan bu kadar goz yasi, yagan yagmurla tekrar geri mi doner yeryuzune?
Nerededir artik aglamayan cocuk ve onun mutlu, gul yanaklarini oksayan gulumseyen annesi?
NE ZAMAN gul yanakli bebelerin sayisi sayilmayacak kadar cok olacaktir?
************
NE ZAMAN YANI?
Ne zaman insanlar kendilerini kandirmayi birakip once kendilerine durust olmayi basaracaklardir?
Ne zaman samimiyet gercek anlamiyla gelecektir insan aklina, ruhuna bedenine ve bu ne zaman kisiler ve toplumlar/ ici ve arasi gercek iletisimi saglayacaktir?
Ne zaman insanlar "yurtta yasayan herkesten" cok cuzzi miktar para toplamayi basarip ekonomik krizin ilk dalgasinin ustunden atlamayi basaracaktir?
Ne zaman gercekten egitim ve gorgu farki ortadan kalkacak ve ne zaman insanlar birbirlerinin etnik farklarindan yeni bir sey ogrenmis olmanin heyecani ile keyif duyacaktir?
Ne zaman daha egitimli, egitimsizi kandirmayi birakacaktir?
Ne zaman cocuklara gercek birer "emanet" gibi davranilmaya baslanacak ve ne zaman onlarin uzerindeki "mulkiyet" hissi ortadan kalkacaktir?
Ne zaman din, dil, irk ayrimi yapmadan tum dunyanin cocuklari hepimizin cocuklari olacaktir?ayrimci duygusuz, buyuyememis koca cocuklar ne zaman buyuyecektir?
NEYIN olmasi gerekir koca cocuklarin artik buyumesi icin?
**********
NE YANI?
Neyin tetiklemesi lazim bizi biraz daha akil-bilinc dengesi kurmamiz icin?
Ne bize ogretir degerleri ve aidiyetin guzelligini?
Neyleri asmak gerekir kaf dagina ulasmak icin; asilacaklari ne yaratmistir? asacak cozumun anahtari nedir?
Nedir aslinda ucabildigi halde yuruyerek kacan kus?
Neyi beklemek lazim harekete gecmek icin veya konusmaya ne ile baslamak lazim bir de ne ile bitirmek?
Ne aglatamaz bizi neyden dolayi gulmeye basladigimizda; ve ne asla gulduremez bizi ne oldugunda?
Nedir davacinin derdi?neyin pesindedir davali?
Nedir "HAYATI SOLEN GIBI YASAMAK" in anlami?
Friday, November 14, 2008
Iyi ki dogdun Can
Canikom!
Her ne kadar "Italyan yemegi deniycem" secenegin dun gece bizi ac biraktiysa da :) biz senin sevgin sevginle doyduk.
Iyi ki dogdun; iyi ki varsin.
Sen bizim "Can" imizsin...
not:minicik pastani uflerkenki resmini annenden alir almaz post edecegim...
simdilik Atlantisteki resminle idare edecegiz bu yakisikli 15 yasindaki delikanliyi gormek icin :)
Thursday, October 30, 2008
Blog sahiplerinin uzerine olu topragi serpilmis gibi...
Vallahi de basariyorlar.
En iyi yontemdir "Bol ve yonet" veyahut "Korkut ve yonet".
DUNYADAN TURK BLOG SAHIPLERINE!breyk breyk over.... ?????..... (ses yok!)
Arkadaslar!Biz ne yapiyorduk?
1)Gunluklerimizi ve sacmasalak da olsa butun ozellerimizi paylasiyorduk birbirimize, birbirimizin mahremiyete saygi duyduguna guvenerek.
2)Gundemdeki konulari kimi protest, kimi mizahi, kimi kara mizah kendi uslubuna gore birbirimize hatirlatip bazen cozum onerileri ile bazen de sadece "hey uyan; bunu atladiysan bundan da haberin olsun" amaciyle cicik cicik mincikliyorduk.
3)Tum pozitif duygularla vatan ve millet butunlugu icin birbirimize kutlamali cagrilar yapiyorduk.
4)Bazi ozel konularimizi kimimiz sembollerle kimimiz ta da kendisini anlatarak hem paylasip rahatliyor hem de "akil akildan ustundur" keyfini yasiyorduk birakilan yorumlarla.Bunlarda da en kuvvetli olanlar empati dolu mesajlardi ki; insan kendisini yalniz hissetmedigi her anda daglari bile deler bunu hepimiz biliyoruz.
5)Gundemi birak; herhangi bir dusunsel, tensel,dinsel,fiziksel,ahlaksal, sel..sal..sell..soll..sull.. taciz oldugunda tek bilek olup DANNN diye yumruk cakiyorduk konuya.
Bizimki mahkeme karari miydi? hayir.
Ama bizim cevremizde yetisecek bebelerin bu ahlaki tutumdan ornek alacagini hissedip hic olmazsa gelecek nesil icin birbirimize sinyal gonderiyorduk.
O moralle yanimizdaki emanet bebeye ogreti sunuyorduk cocuk dilinde.
BU ARADA BELIRTEYIM; SOZUM HALA DUYARLI TAVRINI SURDUREN BLOG SAHIBI ARKADASLARIMIN MECLISINDEN DISARI;
ancak;
-Oculer;
"Blogger kapandi; acilsin mi; acilacak HAK HUKUK; simdi ne yapacak herkes; DIYARBAKIR.. MAHKEME KARARI.. hala yargida.. (hepiniz potansiyel suclusunuz cocugunun gelisimini blogunda yayinlayan hain de dahil!!!).. HEY SEN!!! NE YAZDIN BAKAYIM?"
"Ah bi dakka ya pardon; yanlislik yaptik aniden kapatmakla, bari yedeklerinizi alin sona kapatalim; illa bi bahane buluruz! sen bana ne dedin? ha ne? BOOOOOO!!!!ham yaparim bak seni" dediler...
"ay ham yapar mi beni?" korkusuna dusuldu nedense bir suru tatli, duygulu, protest, paylasimci, gicik, sinirli, asla sinirsiz, oole havada siir gibi dortlukler yazan, bi suru yazarli hali tek yazara inmis, olu taklidi yapan, bayilmis gibi davranan,bir sure sonra olay duruldugunda "ben sundan dolayi(cok onemli olacak o sebep) buralarda yoktum; netten ve basindan takip ediyordum ah tu kaka buna kizdim buna sinir oldum" filan diye bunca olayi tek post da toplayip aramiza donecek arkadaslara sesleniyorum.
LUTFEN OLU TAKLIDI YAPMAYI BIRAKIN!
*Devletin odullu bir sanatcisi bir suru cocuga tecavuz ediyor ; sonra "ay pardon" diyor, basinda sadece bir magazin haberi kuvvetinde konu gecistiriliyor.
*Pis biyik 14 yasinda bir cocugu ailesinin de rizasi ile uzun sure taciz ediyor; fukara aileye ne verildiyse (ikna?tehdit?maddi imkan?) bir anda davanin sekli degisiyor, adam seyini sallaya salaya cikiyorbir de ahkam kesiyor.
*14 yasinda anne olan kiz icin bangir bangir haberler henuz cikmisken ayni aksam ayni hastanede 15 yasindaki bir kiz-kadin dogum yaparak anne oluyor.
*Bu arada Cumhuriyetimiz 85.yasina basiyor.Magazin habercileri; kim turban giydi-giymedi, kim smokin giydi giymedi pesindeyken ATAM'in imza attigi Cumhuriyetin 85inci yildonumunde "ulke yonetimindeki liderlerin esleri" sevgili bayan arkadaslarimiz turbanlari ile boy gosteriyorlar resimlerde.
*Sonra bakiyorlarki bahsi gecen sanatci bir tek Ankara'da degil Istanbulda'da bir suru cocuga tecavuz etmis; DNA lar ortusuyor ancak hala aktif bir ceza adimi yok gorunurde.
*Tiyatrocu diye bir cok oyunda ve dizide izledigimiz kadinin bi tanesi reyting reyting kaygisi ile "Bir erkegin 2 kadini olmali" diyor.
*Sonra, bir suredir acik denizlerde "korsanlar" turedigini duyumsuyoruz, kendi kendimize guluyoruz "aman ya, cok fazla film seyrediyor bu millet" diye... Sonra aniden korsanlar bir Turk gemisini kaciriyor iyi mi? Kimi cagirsak ki? Burnunu kasiyip cozum bulan viking "Viki" bizim bildigimiz en iyi kahraman!
yazarim da yazarim ama...
SUSMAYIN! Ne olursunuz beklemeye almayin motoru...
Karbirator isinabilir.
Elektrik iletiminde "ark" olabilir :)))
Tas dusebilir...
Ayi cikabilir...
Ne bileyim FiL yiyebilir butun kislik gidanizi... hatta besbin kislik gidanizi...
Fil ya... ne bilsin midesi kocaman.
Bak elimi uzattim; soz veriyorum bisiy olmucak; acimiycak; noolur noolur noolur :(
GERi DONUN.
En iyi yontemdir "Bol ve yonet" veyahut "Korkut ve yonet".
DUNYADAN TURK BLOG SAHIPLERINE!breyk breyk over.... ?????..... (ses yok!)
Arkadaslar!Biz ne yapiyorduk?
1)Gunluklerimizi ve sacmasalak da olsa butun ozellerimizi paylasiyorduk birbirimize, birbirimizin mahremiyete saygi duyduguna guvenerek.
2)Gundemdeki konulari kimi protest, kimi mizahi, kimi kara mizah kendi uslubuna gore birbirimize hatirlatip bazen cozum onerileri ile bazen de sadece "hey uyan; bunu atladiysan bundan da haberin olsun" amaciyle cicik cicik mincikliyorduk.
3)Tum pozitif duygularla vatan ve millet butunlugu icin birbirimize kutlamali cagrilar yapiyorduk.
4)Bazi ozel konularimizi kimimiz sembollerle kimimiz ta da kendisini anlatarak hem paylasip rahatliyor hem de "akil akildan ustundur" keyfini yasiyorduk birakilan yorumlarla.Bunlarda da en kuvvetli olanlar empati dolu mesajlardi ki; insan kendisini yalniz hissetmedigi her anda daglari bile deler bunu hepimiz biliyoruz.
5)Gundemi birak; herhangi bir dusunsel, tensel,dinsel,fiziksel,ahlaksal, sel..sal..sell..soll..sull.. taciz oldugunda tek bilek olup DANNN diye yumruk cakiyorduk konuya.
Bizimki mahkeme karari miydi? hayir.
Ama bizim cevremizde yetisecek bebelerin bu ahlaki tutumdan ornek alacagini hissedip hic olmazsa gelecek nesil icin birbirimize sinyal gonderiyorduk.
O moralle yanimizdaki emanet bebeye ogreti sunuyorduk cocuk dilinde.
BU ARADA BELIRTEYIM; SOZUM HALA DUYARLI TAVRINI SURDUREN BLOG SAHIBI ARKADASLARIMIN MECLISINDEN DISARI;
ancak;
-Oculer;
"Blogger kapandi; acilsin mi; acilacak HAK HUKUK; simdi ne yapacak herkes; DIYARBAKIR.. MAHKEME KARARI.. hala yargida.. (hepiniz potansiyel suclusunuz cocugunun gelisimini blogunda yayinlayan hain de dahil!!!).. HEY SEN!!! NE YAZDIN BAKAYIM?"
"Ah bi dakka ya pardon; yanlislik yaptik aniden kapatmakla, bari yedeklerinizi alin sona kapatalim; illa bi bahane buluruz! sen bana ne dedin? ha ne? BOOOOOO!!!!ham yaparim bak seni" dediler...
"ay ham yapar mi beni?" korkusuna dusuldu nedense bir suru tatli, duygulu, protest, paylasimci, gicik, sinirli, asla sinirsiz, oole havada siir gibi dortlukler yazan, bi suru yazarli hali tek yazara inmis, olu taklidi yapan, bayilmis gibi davranan,bir sure sonra olay duruldugunda "ben sundan dolayi(cok onemli olacak o sebep) buralarda yoktum; netten ve basindan takip ediyordum ah tu kaka buna kizdim buna sinir oldum" filan diye bunca olayi tek post da toplayip aramiza donecek arkadaslara sesleniyorum.
LUTFEN OLU TAKLIDI YAPMAYI BIRAKIN!
*Devletin odullu bir sanatcisi bir suru cocuga tecavuz ediyor ; sonra "ay pardon" diyor, basinda sadece bir magazin haberi kuvvetinde konu gecistiriliyor.
*Pis biyik 14 yasinda bir cocugu ailesinin de rizasi ile uzun sure taciz ediyor; fukara aileye ne verildiyse (ikna?tehdit?maddi imkan?) bir anda davanin sekli degisiyor, adam seyini sallaya salaya cikiyorbir de ahkam kesiyor.
*14 yasinda anne olan kiz icin bangir bangir haberler henuz cikmisken ayni aksam ayni hastanede 15 yasindaki bir kiz-kadin dogum yaparak anne oluyor.
*Bu arada Cumhuriyetimiz 85.yasina basiyor.Magazin habercileri; kim turban giydi-giymedi, kim smokin giydi giymedi pesindeyken ATAM'in imza attigi Cumhuriyetin 85inci yildonumunde "ulke yonetimindeki liderlerin esleri" sevgili bayan arkadaslarimiz turbanlari ile boy gosteriyorlar resimlerde.
*Sonra bakiyorlarki bahsi gecen sanatci bir tek Ankara'da degil Istanbulda'da bir suru cocuga tecavuz etmis; DNA lar ortusuyor ancak hala aktif bir ceza adimi yok gorunurde.
*Tiyatrocu diye bir cok oyunda ve dizide izledigimiz kadinin bi tanesi reyting reyting kaygisi ile "Bir erkegin 2 kadini olmali" diyor.
*Sonra, bir suredir acik denizlerde "korsanlar" turedigini duyumsuyoruz, kendi kendimize guluyoruz "aman ya, cok fazla film seyrediyor bu millet" diye... Sonra aniden korsanlar bir Turk gemisini kaciriyor iyi mi? Kimi cagirsak ki? Burnunu kasiyip cozum bulan viking "Viki" bizim bildigimiz en iyi kahraman!
yazarim da yazarim ama...
SUSMAYIN! Ne olursunuz beklemeye almayin motoru...
Karbirator isinabilir.
Elektrik iletiminde "ark" olabilir :)))
Tas dusebilir...
Ayi cikabilir...
Ne bileyim FiL yiyebilir butun kislik gidanizi... hatta besbin kislik gidanizi...
Fil ya... ne bilsin midesi kocaman.
Bak elimi uzattim; soz veriyorum bisiy olmucak; acimiycak; noolur noolur noolur :(
GERi DONUN.
Wednesday, October 29, 2008
Ne diyo bu ya?
Yorumsuz sadece tek bir sey soyleyebildim : ooo haaaa!!!!
"ÜZMEZ: Efendim tekrar ediyorum. Ben sağırım ama siz benden de sağırsınız. Ben diyorum ki bizim inançlarımıza göre akılbali olan regl olan bir kız artık reşittir. İnancımıza göre böyledir. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ndeyiz. Eğer demokrasiyse bu benim inanmadığım demokrasiyse demokrasi bu değil. Bu birtakım azınlığın çoğunluğa tahakkümü oluyor. Olamaz bu
SPİKER: Olamayan nedir efendim
ÜZMEZ: Olamaz dediğim şudur. Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez zaten dremokrasinin en büyük tenkitlerinden birisidir bu. Demokrasi çoğunluğun diktatöryasıdır derler. Biz de tam tersi oluyor.
SPİKER:14 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesine hukukumuz izin vermiyor.
ÜZMEZ: Evet biz de ona riayet ediyoruz
SPİKER: Siz 76 yaşındasınız ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmek istiyorsunuz bu sizce doğru mudur?
ÜZMEZ: Ben inançlarıma göre konuşurum. Ben inancıma bakarım. Bana göre bir tek hakikat vardır Allah'ın kitabı, resullahın sünneti... Gerisi fasa fiso yalan ayaklarımın altında."
"ÜZMEZ: Efendim tekrar ediyorum. Ben sağırım ama siz benden de sağırsınız. Ben diyorum ki bizim inançlarımıza göre akılbali olan regl olan bir kız artık reşittir. İnancımıza göre böyledir. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ndeyiz. Eğer demokrasiyse bu benim inanmadığım demokrasiyse demokrasi bu değil. Bu birtakım azınlığın çoğunluğa tahakkümü oluyor. Olamaz bu
SPİKER: Olamayan nedir efendim
ÜZMEZ: Olamaz dediğim şudur. Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez zaten dremokrasinin en büyük tenkitlerinden birisidir bu. Demokrasi çoğunluğun diktatöryasıdır derler. Biz de tam tersi oluyor.
SPİKER:14 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesine hukukumuz izin vermiyor.
ÜZMEZ: Evet biz de ona riayet ediyoruz
SPİKER: Siz 76 yaşındasınız ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmek istiyorsunuz bu sizce doğru mudur?
ÜZMEZ: Ben inançlarıma göre konuşurum. Ben inancıma bakarım. Bana göre bir tek hakikat vardır Allah'ın kitabı, resullahın sünneti... Gerisi fasa fiso yalan ayaklarımın altında."
Cumhuriyetimizin 85. yili hepimize kutlu olsun
Gonul gozu ile goren degerli ozanimiz Asik Veysel'in taa 30-40 yil once dile getirdigi, ama bana sanki "dun yazilmis" gibi gelen cok anlamli bir siiri ile kutlamak istedim Cumhuriyetimizi.
CUMHURIYETIMIZIN 85.YILI HEPIMIZE KUTLU OLSUN
Devri Cumhuriyet asrı yirmi
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Dünya ayaklanmış aya gidiyor
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Bırak sar'öküzü varsın yayılsın
Set çekme gözlere herkes ayılsın
Her köşeye bir fabrika koyulsun
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Yürüyen yolcuyu çekme geriye
Dikkat eyle karıncaya arıya
Gidiş böyle kavuşaman huriye
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Zarara gelmez sana kaçınma sazdan
Günahın korkusu çıkmıyor bizden
Vazgeç demiyorum sana namazdan
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Destekle fakiri okut yetimi
Bu hayırlar dinimizce kötü mü
İdrak eyle hidrojeni atomu
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Dökülen yağmurun kilogramı
Ölçmüs biçmiş metre midir kare mi
Çok yatarsın azdırırsın yaramı
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Bu işler bir ibret değil mi bize
Göklere fırlıyor bu kadar füze
İstiyor aydaki sırlari çöze
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Diyor ki dünya evvel su imiş
Oku anla dünya nedir ne imiş
Yükselenler bilgi ile büyümüş
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Allahın varlığı mevcut insanda
İlim akıl fikir sermaye sende
Çalıştır gemiyi otur dümende
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Hiç bir şey bilmezsen dik biraz kavak
Boş gezene derler serseri salak
Yumma gözlerini dünyaya bir bak
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Veysel ne durursun herkes gidiyor
Zaman uymaz sen zamana uy diyor
Fen çok büyük kerameti yuduyor
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
not : kadikoy belediyesi Cumhuriyet kutlamasi posterleri gorulmeye deger
CUMHURIYETIMIZIN 85.YILI HEPIMIZE KUTLU OLSUN
Devri Cumhuriyet asrı yirmi
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Dünya ayaklanmış aya gidiyor
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Bırak sar'öküzü varsın yayılsın
Set çekme gözlere herkes ayılsın
Her köşeye bir fabrika koyulsun
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Yürüyen yolcuyu çekme geriye
Dikkat eyle karıncaya arıya
Gidiş böyle kavuşaman huriye
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Zarara gelmez sana kaçınma sazdan
Günahın korkusu çıkmıyor bizden
Vazgeç demiyorum sana namazdan
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Destekle fakiri okut yetimi
Bu hayırlar dinimizce kötü mü
İdrak eyle hidrojeni atomu
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Dökülen yağmurun kilogramı
Ölçmüs biçmiş metre midir kare mi
Çok yatarsın azdırırsın yaramı
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Bu işler bir ibret değil mi bize
Göklere fırlıyor bu kadar füze
İstiyor aydaki sırlari çöze
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Diyor ki dünya evvel su imiş
Oku anla dünya nedir ne imiş
Yükselenler bilgi ile büyümüş
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Allahın varlığı mevcut insanda
İlim akıl fikir sermaye sende
Çalıştır gemiyi otur dümende
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Hiç bir şey bilmezsen dik biraz kavak
Boş gezene derler serseri salak
Yumma gözlerini dünyaya bir bak
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
Veysel ne durursun herkes gidiyor
Zaman uymaz sen zamana uy diyor
Fen çok büyük kerameti yuduyor
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş
not : kadikoy belediyesi Cumhuriyet kutlamasi posterleri gorulmeye deger
Ac...Kapa... ac-kapa!!! ac-kapa!!!
Blogger üzerindeki mahkeme kararı kaldırılmis
amaaaaaaaaaaaa...
"Erişime engelleme kararının, “eksik olan delil”lerin ulaşmasına kadar kaldırıldığı belirtiliyor. Eksik olan deliller ulaştığı zaman erişim tekrar engellenebilir."
En guzelini PENGUEN hayal etmis; bundan sonra internete girerken basvuru yapilmasi en kolay cozum olurdu diye :
T.C.
Google Arama Motoru Müdürlüğü
Arama Formu
1. Aramak istediğiniz sözcüğü yukarıdaki kutuya okunaklı olarak yazınız.
2. Bu sözcüğü bulmanız halinde ne amaçla kullanacağınızı ayrıntılı bir şekilde anlatınız.
3. Daha önce bu sözcüğü aradınız mı ya da ailenizde arayan var mı, belirtiniz.
Ad-Soyad :
T.C Kimlik No :
Adres :
İnternet’e girmek tehlikeli ve yasaktır
amaaaaaaaaaaaa...
"Erişime engelleme kararının, “eksik olan delil”lerin ulaşmasına kadar kaldırıldığı belirtiliyor. Eksik olan deliller ulaştığı zaman erişim tekrar engellenebilir."
NASIL YANI??????????
***************
En guzelini PENGUEN hayal etmis; bundan sonra internete girerken basvuru yapilmasi en kolay cozum olurdu diye :
T.C.
Google Arama Motoru Müdürlüğü
Arama Formu
1. Aramak istediğiniz sözcüğü yukarıdaki kutuya okunaklı olarak yazınız.
2. Bu sözcüğü bulmanız halinde ne amaçla kullanacağınızı ayrıntılı bir şekilde anlatınız.
3. Daha önce bu sözcüğü aradınız mı ya da ailenizde arayan var mı, belirtiniz.
Ad-Soyad :
T.C Kimlik No :
Adres :
İnternet’e girmek tehlikeli ve yasaktır
Monday, October 27, 2008
"Duvar olduk kendimize kendimiz"
...Yuva...
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağrı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
yine Aziz Nesin
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağrı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
yine Aziz Nesin