Ben klasik agustosun ilk iki haftasi zamanlamam ile tatildeyim yine.
Yurt disinda yasamaya basladigimizdan beri de "tatil"in asil anlami "memlekete kavusmak" oldu bizim icin, malum...
Kavusmalar, dostluklar, sohpetler... yine tadina doyum olmaz bir sekilde basladi tatil temmuzun son gunlerinde.
Tabii bu arada hayat devam ederken, hayatin getirdigi gercekler ve ihtiyaclar da takiliyor eteklerimize.
Onceden planladigimiz gibi, bugun babamla Aydin'a gittik universite hastanesine, kucuk bir operasyonu vardi; yol boyunca ona
Abi'nin "artik sevmeycem gari" sarkisini soyleyip guldurdum sekerimi...
Cok gergindi canim babam benim; hani insan yaslandikca cocuklasir ya; bunun karsilikli sevgilere de karistigini fark ettim bugun...
Sabahin korunde tras da olan babacigimin gerginligi ve heyecanini cocugumu sevdigim sefkat ve yumusaklikla almaya; bir suru gereksiz teferruata da onu korumak adina tampon olmaya calistim; sanirim basardim...
Bu sirada malum; universite hastanesi : devlet dairesi... cok uzucu manzaralarla karsilastim; uzuldum...
O saglik gorevlilerinin hastaciklari, ihtiyarciklari, hic bir seyden anlamadigi icin zaten korkmus koylucukleri nasil itip kaktigini gordukce kan beynime cikti.Babamin "sakin ol" cagrilari esliginde elimden geldigi kadar kendimi tutmaya calistiysam da birkac ufak mudahalem oldu halkimi itip kakan sorumsuz prensipsiz bazi arkadaslara...
En son beni kopartan olay ise operasyon sonrasi patalojiden beser altisar ciktigim merdiven hizima ragmen "yetisemedigim" bilgisayar odasi idi...
Saat 12ye 10 vardi.
Ogle tatili 12de basliyordu ve "tum personel" yemek molasi aliyordu!!!
Bir saglik kurulusunda!
Tum personel!
"Dukkan" kapatir gibi hastane odalarini kapatip toplu yemege gidiyorlardi...
Hastaciklar koridorlarda ve "o sicakta!!!" bir o yana bir bu yana devrilerek beklesiyorlardi bir saat.
Ve hatta bir saat de degil!
Saat 12ye 10 vardi ve beyefendi futursuzca ve hic cekinmeden ogle yemegine onden 10 dakika eklemekte bir sakinca gormemisti! Hic kimse de "hisstt huyooopp hemserimm nereye gidiyonn? daha saat 12 degil" dememisti!!!
"Kapi duvar" sendromunu kisa surede atlatarak kocaman gulumsememi yeniden giyindim ve babacikla canim komsumuz vefali dostumuz Yurdu Abiye "e napces gari; belki de iyi oldu; babacik sabahtan beri ac; sordaki pideciye gidelim bari" diyip o bir saati gecirmek uzere disari dogru seyirttik.
Aslinda bir yandan da iyi oldu, hem babacik beslendi hem de "Naci ile Naciye" ciftiyle tanisma imkani bulduk.
Bol bol resimlerini cektik...
"Naci ile Naciye" seansimiz bilahare gorsel de olmak kaydi ile paylasilacaktir...
:-D
Saat 13'de babamla Yurdu abimizi otoparka gonderip son islem odasina dogru giderken kendi kendime sakin olmak icin soz verdim; zira hastaciklar koridorlarda yigilmis beklerken ogle tatilini onden 10 dakika uzatmaya karar veren kalpsiz, sorumsuz, gereksiz, sune zararlisi mantik; sonuna da muesseseden bi eklerdi 15-20 dakika daha nasil olsa.
Yanilmadim.
13:20 de yaka kartindan ismini okudugum gorevli beye kagidi verirken bilgisayara girmesi icin; tatli tatli gobegini oksadigini farkettim ve dedim ki "E zor olmali tabii ki Ramazan bey yani birbucuk saattir yiyorsunuz aman dikkat edin bu yanlis beslenme ile bankonun bu tarafinda siz de olmayasiniz en kisa zamanda bir gun..."
Cevap olarak yuzume donukca bakti ve "garrrrkkkkk!" dedi.
Gazini da cikarttigi icin bilgisayar girisini daha guzel yapmis olmali.
Kuru sogan kokusu bulutcugunu cigerlerimde hissederken tesekkur ettim.
Ciktim.